GeriSeyahat Sanki Salvador Dali’nin tablosundaydım
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Sanki Salvador Dali’nin tablosundaydım

Sanki Salvador Dali’nin tablosundaydım

Her yıl Nevada Çölü’ndeki kurumuş göl yatağına bir haftalığına gerçeküstü bir şehir kuruluyor. Black Rock’ta sıra dışı eserlerin sergilendiği uluslararası çılgın sanat festivaline yaklaşık 50 bin kişi katılıyor. Hafta boyunca süren gösteriler, konserler cumartesi gecesi dev ahşap insan heykelinin ateşe verilmesi, ertesi gün tüm eserlerin yakılmasıyla sona eriyor. İstanbullu snowbord antrenörü okurumuz Esra Mey Öner geçen yıl festivale katıldı, izlenimlerini yazdı.

Bir grup arkadaşımla otomobili tıka basa doldurup Los Angeles’tan yola çıktık. 12 saat sonra, çöle kurulan büyülü şehre ulaştık. Black Rock’ta cep telefonu çekmiyor, internet yok. Yine de müdavimi çok. Tanıştıklarımızın ilk sorusu aynı. İsim, şehir yerine öğrenmek istedikleri: Kaçıncı yılın? Bu tecrübeyi kaç defa yaşadığınız sizinle ilgili bir çok şeyi açıklıyor. 40 dereceyi aşan kuru sıcakta çalışan görevliler yine de güleryüzlü. Kapıdan girişte, festivale ilk kez gelenin eline bir tokmak tutuşturup dev çana vurmasını istiyorlar. Kişinin düşüncesinde köklü değişimi simgeleyen bu ritüelden sonra sizi kucaklayıp “hoşgeldin” diyorlar. Artık misafir değil, şehrin üyesiyiz.

Sanki Salvador Dali’nin tablosundaydım

 

ÇILGINLIK SERBEST KURAL: SAYGI, DAYANIŞMA

 

Sekiz kilometrekarelik festival alanı güneş saati düzeninde kurulmuş. Kamp yerimiz saat 4.30 yönünde, beşinci paralelde. Kurala göre, festival alanından ayrılırken geriye hiçbir iz bırakmayacağız. Komşularımız bizi “hoşgeldiniz” diye selamlıyor. 7’den 70’e, üniversitelisinden işadamına her türden insan var çevrede. Sting, Björg gibi sanatçıları görmek bile mümkün. Kimileri duş kurmuş, yıkanmak isteyenlere yardımcı oluyor. Her sabah yolları sulayan tanker de duş imkanı sağlıyor. Şaşkınlığımız hat safhada...
“Sıcak ilk gün çarpar sonra alışırsınız” demişti tecrübeli arkadaşlarım. Gündüz 45, akşam 5 derece. Rüzgarla hemen toza, kuma bulanıyoruz. Nefes almakta zorlanıyorum. İçmeden sarhoşluk bu olsa gerek. Umursamıyorum, hayat devam ediyor...
Bisiklete atlayıp şehri keşfe çıkıyoruz. Sanki Madmax’in, Star Wars’un setindeyiz. Yoksa Salvador Dali tablosuna mı bakıyorum? Tuhaf araçlar, bisikletler, kostümler, çıplaklar... Bu bir sanat, müzik, ateş festivali değil sadece. Paylaşımı, kollektif hayatı, yaratıcılığı ve sıra dışılığı temsil ediyor. Sanat, yemek, içki ve hayaller paylaşılıyor. Herkes özgür. Tek kural saygı, dayanışma. Kimi ücretsiz masaj, akapunktur, dövme yapıyor, kimi geçenlere içki, ızgara et ikram ediyor. Biz acemiler elimiz boş gelmişiz...

 

/images/100/0x0/55ea9b42f018fbb8f88afd43

BAR VE KULÜPLERDE GECE BOYU PARTİ

 

Sanki bu yerleşim yüzyıllardır burada, biz de içinde yaşıyoruz. Hayatın bu kadar doğal aktığı bir kasabanın sadece bir haftalığına kurulduğuna inanmak imkansız.
 Şehir merkezinde bir toplantı çadırı, sanat galerisi (Playa), onun ortasında “Burning Man” ve hayatını kaybedenlere adanan bir tapınak (Temple of Juno) var. Merkez çadırdaki etkinlikler hiç bitmiyor: Gösteriler, toplu meditasyonlar, skeçler, dans, müzik, dövüş atölyeleri. Tüm günü burada geçirmek mümkün. Dışarısı da kostümlüler, tuhaf araçlarla karnaval alanı gibi. “Burning Man” yeşil dağ zirvesini anımsatan platforma yerleştirilmiş. Ve karar alınmış: Altındaki galeride sergilenen eserler, yapay ağaçlar bu yıl yakılmayacak...
Tapınakta ağlayanlar ve dua edenler var. Bu şehirde her duyguyu, rengi bulmak mümkün. Mutluluk ve hüzün, eğlence ve yas bir arada. Tapınak duvarlarına, kaybedilen yakınlara hitaben yazılmış mesajlar, çiçekler, fotoğraflar döşenmiş. Ben de babama bir mesaj yazıyorum. Ya ulaşırsa?
Gece Black Rock şehri parti mekanına dönüşüyor. Sokaklar kapkaranlık, sadece kulüp ve barların ışığı aydınlatıyor bazı yerleri. Birbirini kaybettin mi bulmak imkansız. Çadırımızı bulabilir miyim, diye düşünüyorum. Sabahın ilk ışıklarına kadar eğlence sürüyor. Herkes kendi içeceğini, yemeğini getiriyor. Playa’nın çevresindeki barlar ve kulüpler en popüler olanlar, çoğunlukla elektronik müzik çalıyor. Bunun yanında yerleşim alanları içinde organize edilen özel partilere çat kapı girmeniz de mümkün. Hafta içinde barlar, kulüpler nispeten tenha.

 

CUMARTESİ BÜYÜK GECE

 

Büyük gece cumartesi... O gün şehrin nüfusu patlıyor. 50 bin kişi gün batarken Burning Man’in çevresine toplanıyor. Tanışmalar, içecek ikramları, sohbet. İki saatlik beklemeden sonra havai fişekler gökyüzüne yükseliyor. Büyük bir patlamayla dört katlı bina yüksekliğindeki “Burning Man” ateşe veriliyor. Öyle bir patlama ki bütün sıcaklığı yüzünüzde hissediyorsunuz, bakmakta zorlanıyorsunuz. Sonra ateşin sıcaklığı azalsa da anıt yanıyor. Çevredekiler derin bir sessizlikle seyrediyor. Sadece yanan ahşabın çıtırtısı, düşen parçaların sesi duyuluyor. 30 dakika sonra “Burning Man” büyük bir gürültüyle çöküyor. Bir binanın ya da karşı olduğumuz bir kavramın yıkılışı gibi. Bir devrim gibi. Ve binlerce kişi coşkuyla bağırıyor. Bu ses, enerji gökyüzüne yükseliyor. Bu insanoğlunun vahşiliğini, tutkularını, başkaldırısını korkusuzca sergilediği bir şölen... Şehirden, kurallardan birkaç günlüğüne kurtuluş. Yanan Adam’ın dünyaya mesajı: Her şey bu kadar açık, yalın, çarpıcı olsaydı, herkes kendini istediği şekilde ifade edebilseydi, bununla birlikte birbirine saygıyı, paylaşımı temel edinseydi işte böyle bir yaşam olurdu...


Aynı gece bugüne kadar gördüğüm en güzel havai fişek gösterisinin ardından benzin deposu da ateşe verilip patlatılıyor. Sanki her yer alevler içinde... Ateşin yıkıcı olduğu kadar yapıcı gücü olduğunu fark ediyorum. İçimizdeki bir şeyleri ateşliyor, medeniyetin kurallarını yok ediyor. Sokaklar kalabalık, kum fırtınası ve soğuğa aldırmadan sokaklarda dans ediliyor. Bu gece Black City’de kaybolmak daha da olası…

 

SESSİZ MEKSİKA DANSI

 

/images/100/0x0/55ea9b42f018fbb8f88afd45
Pazar şehrin son günü. Çoğunluk festivalden ayrılmış. Sakin geçen günün gecesinde sıra Tapınak’a geliyor. Duvarlarına bir hafta boyunca milyonlarca mesaj iliştirilen yapının çevresinde toplanıyor herkes. Yine bir sessizlik. Herkes yere oturmuş. Dua edenler, sessizce ağlayanlar. Sanki bir cenaze töreni. Bir anda futbol maçlarındaki Meksika dalgası başlıyor. Binlerce kişi sessizce dalgalanıyor. Tek duyulan dalganın ritmi: “la Ola...” Ve Tapınak da bir anda ateşe veriliyor. Dalga devam ediyor, tapınak ateşe, ateş küllere, küller dumana dönüşüyor. Ateş şehrinin halkı mesajlarının sevdiklerine ulaşmasını diliyor.


Ertesi gün şehirden çıkmak için üç saat sıra bekliyoruz. Trafik İstanbul’dakinden beter. Ama öfkelenen yok. Herkesin yüzünde tebessüm, içinde hüzün. Otomobiller arasında camdan sohbet, paylaşım sürüyor. Bu kuyruk sanki bir zaman tüneli. Hâlâ Black Rock şehrindeyiz. Hâlâ özgürüz. Kapıdan çıkışta gerçek hayata dönülecek. Ama bir kez daha kapıdan giren kişi olunmayacak. Tecrübeli arkadaşlarımın söylediklerini hatırlıyorum: “İlk gidiş önemlidir, hayata ve düzene başka şekilde bakmaya başlarsın, önemli şeyler önemini yitirir, unuttukların değer kazanır.”

 

GERİYE BİR SORU KALDI

 

İnsanoğlu çöle şehir kurmuş, öyle bir değer yaratmış ki anlatmak imkansız. Yaşamak lazım. O çöl bir hafta sonra yine derin karanlığına ve sessizliğine gömüldü. Geriye hiçbir iz, hiçbir işaret kalmadı. Sadece birkaç kürek kül...  

Kendinizi ifade etmek isteseniz ne kadar özgür olabilirsiniz? Bunu özgüvenle, çevredekilerin yargılarına aldırmadan ne kadar paylaşabilirsiniz? Başkalarının sınırlarına girmeden özgürlüğünüzü ne kadar yaşayabilirsiniz? Olağandışılık ne kadar olağan olabilir hayatınızda? “Burning Man”, radikal ve özgürce ifade edilebilen özgüveni, benlik ifadesini, ortak yaşamı ve düzen karşıtlığını temsil ediyor. Ve sizi bir hafta bu dünyada ağırlıyor. Biliyor ki bir çoğumuzun içinde bu ateş var. Ve sizi gerçek hayata geri gönderirken kafanızda o tuhaf soru: Ya dünya böyle bir yer olsaydı?

 

NASIL GİDİLİR

 

Black Rock’a en yakın uluslararası havaalanları Kaliforniya Eyaleti’ndeki Sacramento ve Nevada Eyaleti’ndeki Reno şehirlerinde. Sacramento festival alanına karayoluyla 408 kilometre, Reno ise 196 kilometre uzaklıkta. Toplu ulaşım olmadığı için otomobil kiralamanız gerekiyor. Şehirlerarası standartlardaki otoyol (Interstate 80) Wadsworth’ta bitiyor. Highway 447’yi takip edeceğiniz geri kalan 145 kilometre sürprizlere açık çöl yolu. Otoyol ve Rock City’nin kuralları konusunda festivalin web sayfasından bilgi alabilirsiniz. (www.burningman.com)

 

BU YILIN TEMASI DOĞURGANLIK

 

Her şey 1986’da birkaç gencin 2,5 metrelik kuklayı San Fransisco’da Baker Plajı’nda ateşe vermesiyle başladı. Radikal özgüvene, kendini ifade etme özgürlüğüne ve kollektif yaşama adanan Burning Man (Yanan Adam), 25 yılda 50 bin kişinin katıldığı taşkın sanat festivaline dönüştü. Nevada Çölü’ndeki Black Rock (Kara Kaya) göl yatağına taşındı. Her yıl birbirinden ilginç sanatsal kurguların sergilendiği uluslararası etkinlik bu yıl 27 Ağustos’ta başlayıp sekiz gün sürecek. Bilet fiyatları 240 - 420 dolar arasında. Bu yılın sanat teması “Doğurganlık 2.0.” Temaya uygun olarak festival alanı bir Petri kabı (Daire şeklinde laboratuvar kabı) gibi düzenliyor. Tematik kamp alanları birbirini besleyen canlı organizmalar şeklinde yan yana kümelendirilip, bir araya geldiğinde devasa kafes görüntüsünü alacak. Eserler kafesten çıkmış polenler gibi etrafa dağılacak, Burning Man kültürünün beş kıtaya yayılmasını simgeleyecek.

False