Sani Şener: Uzun anlatmayın kısa dinlerim

Benim çalışırken, yavaş insanlara tahammülüm yok. İnsan, hızlı olmalı. Hızlı düşünmeli, iyi fikirleri hızlı bulmalı, çözüme hızlı ulaşmalı. Sani Şener de öyle biri: Hızlı. Belki eski rallici olmasından kaynaklanıyor. O ve onun gibiler bana çok iyi geliyor.

Haberin Devamı

Sani Şener’le yüzlerce çalışanı önünde gerçekleştirdiğimiz Yarım Kalan Hayatlar da tıpkı kendisi gibi hızlıydı, hatta tenis maçı gibiydi. Kahkahalar içinde geçti. Bu röportaj sayesinde, Hakkâri Geçitli’deki patlamada annelerini, ailelerini kaybeden üç kız çocuğunun 20’şer bin lira hesaplarına yattı. Ben yeni Yarım Kalan Hayatlar’a yelken açıyorum. Ekim ve kasımda 4 tane daha var. Sizi gelişmelerden haberdar edeceğim...

-  Şirket çalışanlarına sesinizi yükseltir misiniz?
Bazen.

-  Korkarlar mı sizden?
Severler, sayarlar. Gibi geliyor (kahkahalar...)/images/100/0x0/55eb5198f018fbb8f8b99393

-  Kaç mühendis var?
1100 civarında.

-  Mühendislerin kafası başka türlü mü çalışır?
İyi ki sordun. Mühendis olmayan arkadaşlarımız bazen alınıyorlar, benim mühendislere iltimas geçtiğimi düşünüyorlar. Tabii ki, işletmeciler ve finansçılar da çok önemli ama mühendisler daha analitik düşünüyor ve daha mükemmeliyetçiler.

-  E siz de basbayağı iltimas geçiyorsunuz!
Ama onların da takıntıları var...

-  Ne gibi?
Teknoloji takıntılar var, “Bu, böyle olmalı” diyorlar. Tamam, teknoloji önemli ama esas olan müşterinin ne istediği...

-  Konumuzla alakası yok ama bir sürü CEO iktidara ulaşınca hemen kendine bir genç sevgili yapıyor. Siz mesela, karınızı aldatıyor musunuz?
(İnanılmaz kahkahalar...) Böyle bir soruya, personelimin önünde “Evet” dememi beklemiyorsun herhalde! (kahkahalar...) Ama aldatmıyorum. Ben hep çalışıyorum, benim iş dışında bir ilgi alanım yok.

-  Sizin gerçekten bir hobiniz bile mi yok?
Yok. Bir ara ralli merakım vardı. 90’da çok güçlü bir araba getirmiştik, yolda tutamadık fırladı. Ondan sonra ralliyi de bıraktım.

-  Ralliden öğrendiğiniz en önemli şey?
Koordinasyon. Co-pilotun sana aktardığı bilgilerle, büyük bir mekanik gücü, yolda tutmaya çalışmak.

-  Siz, bir de uzun uzun birini dinlemezmişsiniz...
Evet, “Uzun anlatmayın, kısa dinlerim” derim.

-  Ben mesela derdimi bir türlü kısa anlatmayı beceremiyorum...
Kadınlarda var bu, lafa dünya turu attırmak (kahkahalar...) Direkt meseleye girmek lazım, özellikle iş hayatında...

-  Asansör teorisi ne?
- Arkadaşlar 6 ay CEO için çalışır, müthiş bir “power-point” prezantasyon hazırlar. O gün gelip çattığında tam prezantasyonu yapacakları zaman, CEO’nun asistanı arar, adam da, “Acil bir şey çıktı, benim gitmem lazım” der. Ve o anda prezantasyonu hazırlayan kişiye döner, “Benimle asansöre gel” der, “Benim kata çıkana kadar 30 saniyen var, hadi anlat...” İşte asansör teorisi bu. 30 saniyede, 6 aylık çalışmayı özetleyebilme becerisi...

-  Siz yapabiliyor musunuz?
Yaparım yaparım. Hatta o kadar kısa anlatırım ki karşımdaki, “Hop hop, dur” der.

Haberin Devamı

Seni buraya kadar getiren daha ileri götürmez

Haberin Devamı

-  Şimdi bakalım TAV çalışanları, hakkınızda neleri merak ediyor. İlk soruyu okuyorum: “Bizlere üç ayda bir ikramiye vermek, Sani Şener’i ne kadar mutlu eder!” (kahkahalar...)
Beni çok eder ama şirketi pek etmez! Arkadaşlar, şirketin dengelerini korumaya mecburuz, gönül isterdi ama ne yazık ki böyle bir şey mümkün değil.

-  Bir sonraki soru: “İzin meselesi ne olacak?”
 Söylüyorum, kışın bir hafta, yazın bir hafta. Bu, hepimize yeter!

-  “Sabah erken gelmemiz gerektiğini anladık, peki akşam kaçta çıkmamızı tercih eder?”
Hepsi 5’te çıkıyor. Ama 7’de çıkanı, tabii ki daha çok seviyorum! (yine kahkahalar...)

-  Vay be! Sabah 7’de gelip akşam 7’de gitmelerini istiyorsunuz, 12 saat çalışacaklar yani, personelinize iyi para ödüyor musunuz peki?
TAV’daki imkânlar pek çok şirketinin imkânlarından çok daha iyi, emeklerinin karşılığını alıyorlar, bunu onlar da biliyor. Senede 50 bin iş başvurusu oluyor buraya.

-  Empati yeteneği ne ölçüde diye bir soru var...
Az. Herkes benim gibi olsun istiyorum. Karşımdakinin durumu nedir? Ancak iyi anlatırsa anlıyorum. Empati kuramıyorum.

-  Siz çalışanlarınızdan çok şey istiyorsunuz...
Evet bütün enerjilerini istiyorum!

-  İyi de bir çocuğu varsa, şefkat isteyen karısı/kocası/sevgilisi varsa. Hep iş, hep iş olmaz ki...
Siz, bizim arkadaşlarla görüştünüz galiba! (kahkahalar...) Çalışanlarımız her şeyden önce gelir. Doğrudur, onları biraz sıkıyorum. Ama ben onları sıktıkça, hem onlar kazanacak hem biz. Ve haliyle sistem kazanacak ve tümüyle ülke kazanacak.

-  Üst düzey yöneticilerinizin çoğunun kadın olmasının belli bir nedeni var mı?
Kadınlara pozitif ayrımcılık yapmıyorum ama evet TAV’da üst düzeyde, pek çok kadın var. Ben insanların iş yapabilme becerilerine bakıyorum. Yerlerine hak ederek geliyorlar. Kadın erkek farketmiyor.

-  Şöyle bir soru var: “Trabzon Spor şampiyon olursa, son maça biz gönderir misiniz?”
Gönderirim.

-  Sizin şirkette evli iki insan kırıştırsa...
Anında müdahale ederiz.

-  N’aparsınız?
Onları yan yana çalıştırmamaya özen gösteririz. Burada çıkan ve evlenen arkadaşlarımız oldu, aynı şeyler onlar için geçerli, onları da yan yana çalıştırmıyoruz.

-  “Gerçekten hobisi yok mu?” diye bir soru var....
Yok. Benim Trabzonlu bir korumam var ve Rumeli Kavağı’nda oturuyor, bir gün dedi ki, “Abi, balık tutalım, seversin...” Gittik. 5 dakika dayanabildim. Benim hobim mobim olmaz. Sıkılıyorum.

-  “Gazetelerde boy boy açıklanan kâr payından, onuncu yılını dolduran personelinize verecek misiniz?”
Tişört verdik onlara! (kahkahalar...) Ben arkadaşlarıma hep şunu söylüyorum, bu şirket, kimseyi muhtaç olmadan yaşabilmeleri ve çocuklarına iyi eğitim verebilmeleri için elinden gelenin en iyisini yapar. Ama kâr payını çalışanlara hisse vererek dağıtabilmek Türkiye’de henüz yasalaşmadı.

-  “TAV olarak, gelecekte farklı sektörlerde olacak mıyız?”
Hayır. Havalimanı sektöründe olan her şeyde oluruz, ama o kadar. Bizi ilgilendirmeyen alanlara sıçrama gibi bir niyetimiz yok.

-  “Çalışmalarından memnun olduğunuz bölümler, olmadığınız bölümler...”
Herkes daha çok çalışmalı! Geçen sene bir kitap tercüme ettik. “What got you here, won’t get you there!” Seni buraya kadar getiren, daha ileri götürmez. Daha değişik şeyler yapmalıyız.

-  “Bunu yanlış yaptım” dediğiniz bir şey...
Çoook. Yıllarca önce Rusya’ya gitmek mesela. Uluslararası bir firma olmayı beceremeden yurtdışına gitmemiz çok büyük hataydı.

-  “Gelecek için belirlediğiniz bir strateji var mı?”
Evet var. Yönetim tarzımızı, trafik sıkışıklığına benzetiyorum ben. Bunu değiştirmek istiyorum. Şöyle ki, trafikte, yeşil yandı mı, en öndeki araba hareket eder, ama en arkadaki, bayağı sonra hareket eder. Ne var ki, Formula 1’e gittiğinizde, yine bir kuyruk görürsünüz ama yeşil yandı mı, bütün arabalar aynı anda harekete eder. Çünkü Formula 1’de herkes o yeşil ışığa fokus olmuştur. İşte TAV’da da aynı şeyi gerçekleştirebilelim istiyorum. Yeşil ışığı da çok açık ve net koyuyoruz. “On yılda, on havalimanı işletiyor olacağız” dedik, hedefimize ulaştık. Şimdi de diyoruz ki, “Bizim şu an 45 milyon yolcumuz var, hedefimiz on yıl içinde 100 milyon yolcuya ulaşmak.” Şimdi bu hedefe kilitlenip onu gerçekleştireceğiz.

Yazarın Tüm Yazıları