Sanatın hamisi bir sanayi imparatoru: Sakıp Sabancı

SAKIP SABANCI’nın ölüm haberini İzmir’de bir otel odasında dün sabah saat 08.00’de televizyondan öğrendim.

Ekranlarda sürekli onun güleç yüzünü gördüm. Ama beni en çok etkileyen hüzünlü bir kareydi. Neredeyse gözyaşları akacaktı.

Görüntüler arasında sayı bakımından en fazla olanı, sanayiyle ilgili konuşmaları, fabrikaların açılışındaki konuşmalar değildi.

Açtığı müze, kültüre, sanata yaptığı yatırım ve Türk kültürünün uluslararası kültür arenasında varlık göstermesi için bitmeyen çabaları.

Türk hat sanatının en güzel örneklerini, Metropolitan Müzesi (ABD) gibi, Louvre (Fansa) gibi müzelerde sergilemesiydi.

Gerek Amerika’daki gerek Paris’teki açılışlarda bulundum, onun nasıl sevindiğini yakından gördüm.

Sakıp Sabancı çok mutluydu, çünkü uluslararası bu sergilerle Türk imajının kültürel yanı yabancılara gösteriliyordu.

En kalıcı ve en etkileyici yanı buydu sergilerin.

Dünyanın önemli sınai kuruluşlarının başkanları, sahipleriyle konuşurken bir gerçeği fark ettiğini sık sık söylerdi. Sanayicinin zenginliğinin, yatırımlarının, servetinin uluslararası alanda olağan sayıldığını, olağanüstünün kültüre, sanata yapılan yatırım olduğunu ifade ederdi.

Akbank’ın yayınladığı kitaplar, sanata yaptığı sponsorluklar onun anlayışının yansımalarıydı.

* * *

AMERİKA’YA
böbrek ameliyatına gitmeden bir gün önce Sakıp Sabancı Müzesi’nin bahçesindeki objeleri tek tek gösterdi, birlikte gezdik.

Arkeolojiye neden önem vermemiz gerektiğini, bizim için uluslararası tanıtma değerini örneklerle anlatıyordu.

Yıllarca yaşadığı binanın müzeye dönüştürülmesinin verdiği mutluluktan söz ederdi hep.

Amerika’dan döndükten sonra da, Medici’lerden Savoy’lara Floransa Saraylarında Osmanlı Görkemi sergisini gezdirdi davetlilere, gene aynı coşkuyu yaşıyordu. Ertuğrul Özkök ile beni ellerimizden tuttu, yeni bir serginin, yeni bir sanat yavrusunun doğumunu yaşıyordu.

Sanatın görkemi onu her zaman büyülerdi.

Çünkü sanat eserinin Türkiye’yi dünyaya tanıtacak ön önemli aracı olduğunu çok iyi bilenlerdendi.

Hayatını kitaplara döktü, bu da batılı bir anlayıştı.

‘Söz uçar yazı kalır’ sözünü unutmadı. Kitap yazdı, başkaları gibi konuşmakla yetinmedi. Bildiklerini, öğrendiklerini, yaşadıklarını başkalarıyla bölüştü.

Çok da iyi etti, başarılı bir işadamının öyküsünü herkes okuyabildi.

Genç kuşaklar, başka sanayiciler, işadamları bunu okuyarak onun önemli deneyimlerinden yararlandılar.

Sakıp Sabancı, inançlı cumhuriyet kuşağının bir bireyiydi.

Ülkenin geleceğine inanarak çalıştılar.

...bıraktığım yerden Hayatım kitabında, onun hayat öyküsünü, sanata verdiği önemi okuyabilirsiniz.

* * *

GÖZÜM
, gönlüm onu Sakıp Sabancı Müzesi’nin sergi açılışlarında arayacak, yokluğunu hissedeceğim.

Sıcakkanlı ev sahibinin beni elinden tutarak coşkulu konuşmasını özleyeceğim.
Yazarın Tüm Yazıları