Şam'ın resmi mektup bahanesi

Ertuğrul ÖZKÖK
Haberin Devamı

Önceki gün Suriye'nin Ankara Büyükelçiliği'nden yazılı bir açıklama aldım. Büyükelçilik açıklamasının konusu, geçen cumartesi günü Hürriyet'in manşetinde çıkan haberle ilgiliydi.

Hürriyet geçen cumartesi günü Türkiye'nin Suriye'ye verdiği 12 maddelik iyi niyet mektubunu yayınlamıştı.

Söz konusu mektup, 2 Temmuz tarihinde Ankara'ya gelen Suriyeli bir bakan yardımcısına verilmişti.

FOOD FOR THOUGHT

Şam, o günden bu yana Türkiye'ye cevap bile vermemişti.

Suriye'nin Ankara Büyükelçiliği yazılı açıklamada, Ankara'ya gelen Suriyeli bakana bir belge verilmediğini belirtiyor.

Ancak açıklamada ince bir ayrıntı var.

Büyükelçilik, ‘‘Resmi bir belge verilmedi’’ diyor.

Dün Dışişleri Bakanlığı'ndan bir kere daha teyit ettirdim.

Hürriyet'in yayınladığı mektup Ankara'ya gelen bakan yardımcısına verilmiş.

Ama bununla da yetinilmemiş. Aynı mektup Şam Büyükelçimiz tarafından da Suriye Dışişleri Bakanlığı'na verilmiş.

Bakanlık bunu, diplomatik deyişle, ‘‘food for thought’’ olarak vermiş. Yani, üzerinde düşünülmesi gerekli malzeme olarak sunulmuş.

Türkiye'nin karşılıklı iyi komşuluk ilişkileri düzenlemek için hazırladığı bu mektubun Suriye'yi güç durumda bıraktığı anlaşılıyor.

Çünkü iyi niyetli bir ülkenin, o mektupta yer alan maddelerin birine dahi itiraz etmesi mümkün değildir.

Ama Esad yönetimi bu iyi niyeti taşımadığı için mektuba cevap bile verme ihtiyacı duymuyor.

İŞİNE GELMİYOR

Çünkü böyle bir metnin altına imza atmak işine gelmiyor.

Merak ettiğim bir başka nokta var.

Acaba Suriye'nin Ankara Büyükelçisi, bu haber Hürriyet'te yayınlandıktan sonra Dışişleri Bakanlığı'na başvurup, bu mektup hakkında bilgi istedi mi?

Bende istediğine dair bir bilgi yok.

Nedeni gayet açık.

Suriye hükümeti böyle bir mektubun varlığını tartışmak dahi istemiyor.

Yoksa ellerinde bulunan bir mektubu saklamak için bu kadar gayret göstermezlerdi.

Öyleyse Büyükelçi'nin açıklamada kullandığı ‘‘resmi’’ ifadesini nasıl yorumlayacağız?

Acaba Suriye bu mektubun başka biçimde masaya getirilmesini mi istiyor?

Yoksa böyle bir metin üzerinde konuşmaya niyeti mi yok?

Kanımca ikincisi.

Suriye ile gerginlik, bölgenin bir özelliğini en çarpıcı şekilde gözümüzün önüne serdi.

Milliyetçilik duyguları, hele hele aşiret ve kabile milliyetçiliği, dinin birleştiriciliğinin üstüne çıkıyor.

Fazilet Partisi, gerginliğin başladığı günlerde dini kardeşliği ön plana çıkaran bir yaklaşım içindeydi.

AŞİRET MİLLİYETÇİLİĞİ

O nedenle Çankaya-hükümet-Genelkurmay eksenince çizilen politikanın dışında kalmaya özen gösterdi.

Öteki siyasi partiler bu konuda hükümete destek verirken, Fazilet mesafeli durmaya özen gösterdi.

Ancak öteki Arap ülkeleri, kimin haklı kimin haksız olduğuna bile bakmadan Suriye'nin yanında yer alınca, Fazilet Partisi de Türkiye'nin kararlılık cephesine geçti.

Suriye krizi hepimize bir kere daha şu tarihi gerçeği bütün açıklığı ile gösterdi.

Ortadoğu'da Müslümanlık birleştirici bir unsur olamıyor.

Buna karşılık Arap dünyası için anti-Türk duygular Müslümanlığın üstüne rahatlıkla çıkabiliyor.

Birbiriyle kanlı bıçaklı Arap ülkeleri bile, anti-Türk duygular etrafında bir araya gelebiliyor.

Hiç kuşkusuz bunda tarihi etkenlerin rolü var.

Ama bundan daha fazlası, Türkiye'nin son 15 yıl içinde katettiği muazzam gelişmenin etkisi daha da büyük.

ŞAM İRRASYONALİZMİ

Kim ne derse desin, Türkiye hem ekonomik, hem sosyal ve kültürel, hem de askeri alandaki ilerlemesi ile, komşularını tedirgin eden bir boyuta ulaştı.

Oysa burada düşmanlıktan çok daha faydalı bir başka yol var. Türkiye'nin büyümesine husumet duymak yerine, o büyümenin periferik etkilerinden faydalanmak çok daha akılcı bir tutum olmaz mıydı?

Ama gel de bunu Esad irrasyonalizmine anlat...



Yazarın Tüm Yazıları