Sakarya’da zombahar

"YAZIN bittiği her yerde söylenir.

(Ö) Durgun bir yolculuk, uzun bir şapka

Artık yaprakları beklemektedir."

Ülkü Tamer’in dizeleri geliyor aklıma, yağmurlar başlayınca.

Yaz gitti, sonbahar da her yıl olduğu gibi giderayarak.

İlkbahardan da, yazdan da, kıştan da daha kısa bir mevsim sanki hep.

* * *

Ankara’da sonbahar şiirin, müziğin sokağa çıkma mevsimidir.

Sakarya’da ise masaların yavaştan içeriye alınması vakti.

Önce istavritler, ardından hamsiler sıralanır vitrinlere, ölü gözleriyle.

Camlar buğulanır ve omuz omuza oturulan masalarda sonbaharın adı değişir.

Zombahar olur; baş döndüren.

Ve birkaç kadeh sonrasında, sombahar.

* * *

Önce her masada yazın bittiği söylenir.

Sonra "Gitti göçmen kuşlar, bir biz kaldık" der masanın dervişi.

Bir şiir okur, fısıldayarak.

Şiirin satır aralarındaki hüzün, güz ağaçları gibi, yapraklarını döker, çırılçıplak kalır ve melankolyalar büyür masadakilerin yüreğinde.

Hazan ile hazin arasında hiçbir fark kalmaz.

"Kaç sonbahar daha?" diye ekler derviş.

Sorar ısrarla masadakilere, "Kaç sonbahar daha. Ha, kaç sonbahar daha?"

Sorusu çınardan süzülen, salınarak düşen kuru yaprak gibi birkaç saniye havada kalır.

Ölümden konuşulur, yaşamdan konuşulur, aşktan konuşulur, sonra susulur bir an.

Susulur, herkesin içinde bir türlü kurulamayan o mahut, o mahur cümleler.

Ana caddeden bir kahkaha geçer.
Yazarın Tüm Yazıları