Sahnede üç arkadaş

Doğan HIZLAN
Haberin Devamı

Onyedinci Uluslararası İstanbul Film Festivali'nin açılış gecesinde Türk sinemasının üç büyüğüne ödül verildi:

Yönetmen Faruk Kenç'e, kameraman İlhan G. Arakon'a ve Türk sinemasında '10 Kadın Oyuncudan Biri' diye nitelendirilen Muhterem Nur'a.

Ödül gecelerinin atmosferi beni sarar, bir işe ömrünü adamışlara karşı sevgimizi gösterdiğimiz sıra dışı saatlerdir.

Üçü de sevinçliydi, üçü de bizim onları unutmadığımızı, sevdiğimizi yürekten anlamışlardı.

Muhterem Nur'un yüzünde, sevinç, engebeli yaşamının bütün izlerini silmişti. Unutamadığım filmlerin unutulmaz yıldızı, yalnız kendi tarihini değil, benim tarihimdeki yerini de o anda almıştı. İlk filmden bugüne bütün karelerde dün akşam onun yüzü vardı. Oynadığı, yaşadığı, hepimizin bir kaç karesinde rol aldığımız bir Yeşilçam filminde özetlenebilir miydi?

Kanun Namına'nın dikkati çeken figüranı, köyden kente kadar her filmde, profiline hayran olduğumuz bir stardı.

Hep kadındı, sevindiğinde mutlu olduğumuz, ezildiğinde acı çektiğimiz salonla perde arasındaki mesafeyi bize unutturan bir yıldız.

Boş Beşik'te içimiz yandı, Sazlı Damın Kahpesi'nde sinirlendik. Üç Arkadaş'daki olağanüstü başarılı Gül rolüyle, artık, Yeşilçam tarihinde yerini almıştı.

İnsancıllığın, dostluğun her kareye yansıdığı Üç Arkadaş'ta seyirci onun hem filmdeki hem hayattaki başarısına çok sevindi.

Muhterem Nur'un hayatını bir ekrandan seyrettik biz. Oyuncuların kaderi bu.

Hayat mı, sinema mı onun için engebeliydi? Bilemiyoruz, dünyamız o zaman siyah-beyazdı.

***

Faruk Kenç. Seksensekiz yıllık yaşamının içinde, Türk sinemasının bütün serüvenleri var.

Tiyatroculardan sinemacılara geçişin köprü yönetmeni. Onu sımsıkı saran, çevreleyen sinemanın kısıtlı şartlarına direndi.

Bir çok kimsenin 'tipik Yeşilçam' diye kolay yargılayacakları filmlerde, bugün bile çok başka lezzetler bulabilirsiniz. Duyarlık kompartımanınız yok olmadıysa.

Hayatımız, hayatınız o zaman nasıldı. Durdurup yargılayabilir misiniz? İkisinin bir arada varolduğunun ispatı onun filmlerindedir.

Gençlik günlerinin filmografisinde onun kareleri de var. Faruk Kenç'in filmlerinden üçünü çok iyi anımsıyorum: Dertli Pınar'ı, Kıvırcık Paşa'yı ve Hasret'i.

Tiyatro dünyasının ünlülerinin, sahne ışıklarından sonra, sinema dünyasının ışıklarıyla karşılaşması.

***

İlhan G.Arakon, görüntü yönetmeni. Jenerikte görüp de unuttuğumuz adlardan. Oyuncunun, mekanın güzelliklerini, inceliklerini bize aktaran önemli bir usta.

1930'lardan beri, nice filme, nice belgesele görsel güzellik katmış önemli bir ad.

***

Bu ustaların filmlerini yeniden seyredecek miyiz? Yoksa bir madeni kutu içinde, ışığı mı bekleyecekler ?













Yazarın Tüm Yazıları