Şahane bir Hitler tiplemesi görmelisiniz

Türkiye’de ‘Kavgam niye çok satıyor?’ tartışması yapıladursun, Kavgam kitabını okuyanlara ya da süs niyetine, ucuz diye alanlara Hitler’in kişiliğinin ayrıntılarını verecek bir film öneriyorum: Çöküş...Çöküş’te Bruno Ganz’ın çizdiği ‘klişelere uygun’ şahane Adolf Hitler tiplemesi mutlaka görülmeli. İkinci Dünya Savaşı’nın son günleri, Ruslar Berlin’e yürüyüşe geçmiş durumda. Hitler ‘kaçmam da kaçmam’ diye yarı sığınak yarı karargah türü mekanında direniyor. Cepheden gelen bozgun ve ihanet haberleri karşısında da bağırıyor, çağırıyor, öfkeden ter ter tepiniyor. Ganz’ın tam buralarda çizdiği, Parkinson hastalığından titrek hale gelen, zayıf, solgun yüzlü Führer tiplemesinden etkilenmemeniz ‘Demek 6 milyon Yahudi’ye kan kusturan, 50 milyondan fazla insanın ölümüne neden olan kasap Adolf Hitler buymuş’ dememeniz mümkün değil. Çöküş tam bir tarih dersi aynı zamanda. Anımsarsanız Steven Spielberg ilk kez ‘Schindler’in Listesi’nde gaz odalarının içine girmeye cesaret edebilmişti. Şimdi de 2002’de Deney filmindeki Stanford hapishanesi deneyi metaforuyla Hitler’e gönderme yapan yönetmen Oliver Hirschbiegeli (OH) Führer’in Berlin’deki sığınak karargahına inmeyi beceriyor. OH, savaşın son günlerinde, Hitler’in Münihli özel sekreteri Traudl Junge’nin gözünden karargahta olan biteni dramatik bir şekilde anlatıyor. Rusların Berlin’i kuşatmasıyla sıkışan Führer, sevgilisi Eva Brown’la evleniyor ve birlikte intihar ediyorlar. Verdiği emir üzerine de üzerlerine benzin döküp yakılıyorlar. Yıllarca kendini Führer’e adamış birçok ‘Evet efendim sepet efendimci’ general, SS subayı, hizmetkar da aynı yolu seçip birer birer intihar ediyorlar. Hitler’in propaganda makinesi Goebbels’in intihar hazırlığı da filmin görülmeye değer yanlarından biri. Filmin anlatıcısı Traudl Junge intihar etmiyor. Filmin sonunda yer alan röportajında Hitler’e hizmet etmiş olmanın pişmanlığını hálá içinde bir yerlerde duyduğunu anlıyorsunuz. Junge kafalarda şu soruyu bırakıyor: ‘Gençlik mazeret mi? Gerçek gençlikte bulunabilir mi?’ Acaba Hitler bugün yaşasaydı ne derdi? Üstelik o milyonlarca insanı katlettiğinde oldukça yaşlıydı. Hitler’in mazereti de yoktu. Çöküş’ü mutlaka izlemelisiniz. Çöküş geleceğe miras bırakılan çok güçlü bir belgesel.Başbakan formülündeki önemli eksikAdem Özbay ve Ö. Faruk Reca, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın her okul açılışında tahtaya yazdığı ‘Oku, Düşün, Uygula, Neticelendir’ sözcüklerinden yola çıkarak ‘Tayyip Erdoğan’ın Başarı Sırrı’ isimli bir kitap yazmışlar. Özbay ve Reca’ya göre Başbakan Erdoğan’ın tahtaya yazdığı başarı formülü, insanlara hedeflerini gerçekleştirmek için yapmaları gerekenleri gösteriyor:OKU: İş hayatında ve özel hayatında nasıl başarılı olabileceğini gösteren kitaplar oku.DÜŞÜN: Bu kitaplardan öğrendiklerini şirketine, işine, özel hayatına nasıl uygulayacağını düşün.UYGULA: Bunları düşünmekle yetinme, işine ve kendine uygula.SONUÇLANDIR: Uygulamaya başladığın bir şeyi, sonuç alıncaya kadar takip et, yarıda bırakma.Yazarlar diyor ki; ‘Bu formül çevik ve başarılı bir lider olmak için kullanışlıdır’. Ne kadar yanlış. Bu formül bir bilimsel yönetimin en önemli ayağını içermiyor bir kere. Sonuçları ölç! Türkiye’nin en büyük yönetim sorunu da bu. Herkes bir şey yapıyor ama sonuçları ölçen, sonra kararları düzelten yok. Örnek verelim. Sigarayı yasaklayan kanun çıkalı yıllar oldu, hani nerede araştırmalar? Hani nerede sonuçlar? Duble yol yapma kararı verileli yıllar oldu. Nerede sonuçlar? Başbakan’ın temelini attığı bir duble yol niye çöktü acaba? Eğer sonuçları ölçmezseniz istediğiniz kadar okuyun, düşünün, uygulayın, sonuçlandırın mükemmele ulaşamazsınız. Sizce Türkiye mükemmele ulaşmış gibi mi görünüyor sayın yazarlar! Kızkulesi Türkiye’yi aşmış artıkGeçen hafta bizim ekip Kızkulesi’ndeydi. Pelin, Necati, Mete, Dilge... Bu arada ekibe yeni katılımlar oldu. Ahmet Hamoğlu ve sevgili eşi Özlem Hamoğlu, sonra Ferruh ve Tuğba... Kızkulesi’nde doğum günü partisinin tadına doyum olmuyormuş. Kızkulesi tıklım tıklım zaten, iğne atsan yere düşmüyor. Üroloji kongresi nedeniyle dünyanın dört bir yanından gelen proflar, doçentler kurulmuşlar sandalyelerine, Kızkulesi’nde Türkiye’nin keyfini çıkarıyorlardı. Ne kutsal bir mekan bu Kızkulesi Tanrım! Atmosferinde insana tarif edilmez duygular yaşatıyor. Türkiye, Ahmet Hamoğlu’na Kızkulesi’nin tüm görkemini ortaya çıkarıp dünya insanlarına armağan ettiği için binlerce kere teşekkür etmeli. Hatta bence tüm dünya insanları teşekkür etmeli. O gece baktım Kızkulesi Türkiye’yi çoktan aşmış, dünya insanlarının küresel tarihin tadına doymaya çalıştıkları bir buluşma noktası olmuş. Tarihe doyarken içtiğim şarabın ve yediğim soslu dil balığının da tadına doyamadığımı belirteyim. Tabii bir de müzikleriyle dinlemeye doymadığımız Zeynep ve grup Leandros var. Yeri gelmişken Pelin ve Necati’nin ev değiştirme hazırlığı yaptıklarını da belirteyim. Pelin ustalardan şikayet etti durdu. Yandık! Evlerine geçseler de kurtulsak. CUMA İTİRAFIKocasınındelisi Cinsiyet: Kadın Yaş: 33 İl: İstanbul 10 yıldır evliyim. 1) Bugüne kadar eşimle sevişmediğimiz gün sayısı (muayyen dönemlerim hariç) en fazla 15’tir. 2) Evlenmeden önce başka ilişkilerim olmuştu. Seksten hiç zevk almıyordum. Şimdi ise aklımda sürekli seks var. 3) Evlendiğimden beri 6 kilo verdim. Vücudum sıkılaştığı için yaklaşık 2 beden inceldim. 4) Evlendiğimde diz kapaklarıma kadar inen selülitlerim vardı. Şu anda hepsi geçti. 5) Birkaç küçük iş seyahati dışında birbirimizden ayrı hiçbir yere gitmedik. 6) Bizi gören herkes iki insanın nasıl bu kadar mutlu olduğunu düşünür. Ama aslında bizim de kavgalarımız oluyor. Sadece küs kalmayı başaramadığımız için kısa sürüyorlar. 7) Kocamı aldatmayı asla düşünmedim. Zaten yatakta ondan daha iyi olabilecek başka bir erkeğin varlığından da şüpheliyim. Yorum: Gördüğünüz gibi arkadaşlarımız 3650 günün 3635’ini sevişerek geçirmişler. Ne evlilikler var değil mi? Şimdi arkanıza yaslanın ve kendi performansınızı düşünün. Hangi yolu seçmek istersiniz? Köprü, harakiri, tren altı, fare zehiri... Ne diyordu birileri? Aşk olmadan seks olur, ama seks olmadan aşk olmaz. Karar sizin. CUMA PARILTISINe zamandır Cuma Parıltısı’na yazacak değerde fıkra bulamıyordum. Sağolsun Zafer Köken isimli okurum bir tane göndermiş. Çok güldüm, sizi de güldüreyim dedim:‘Bir mümin öbür dünyaya gitmiş. Temiz ve günahsız bir adam. Hemen cennete almışlar. Cennet, sakin ve sessiz bir yer. Bir iki hafta sonra adam sıkılmış. Meleğe gidip sormuş: - Cehennemi ziyaret edebilir miyim? Melek: -Tabii... Sana hemen bir gidiş-geliş pass hazırlayalım demiş. Adam cehenneme gitmiş. Kapıdan girer girmez ağzı bir karış açık kalmış. Adamın biri rahatça uzanmış. Buz gibi birasını içiyor. Karşısında televizyon. Kucağında da bir kadın. Adam cennete dönünce meleğin karşısına çıkmış: -’Anlayamadım’ demiş ‘Hani cehennemdekiler azap çekiyorlardı?’ Melek yanıt vermiş: - Bak her şey göründüğü gibi değildir. İşin aslını öğrenmelisin: Adamın içtiği bira alkolsüz, seyrettiği televizyon Suudi Arabistan televizyonu ve kucağındaki de karısı....CUMA TAKINTISIİlkim Öz, Mart 2004’te piyasaya çıkardığı ‘Erkekler Neden Evlenir?’den sonra şimdi de Dünya Kadınlar Günü’nde ‘Kadınlar Neden Evlenir?’i piyasaya çıkardı. Bir bakıma tencere yuvarlandı kapağını buldu. İlkim Öz, Hacettepe mezunu bir psikolog. Her iki kitaptaki öyküler de sonlandırılmış gerçek terapileri öykülerinden oluşuyor. Bu hafta sonu ‘Kadınlar Neden Evlenir?’ kitabına takarsanız çok iyi olur. Kadınlar zaten kendilerini tanıyorlar. Özellikle erkeklerden ricam bu hafta sonu ‘Kadınlar Neden Evlenir?’i okumaları. Böylelikle belki biraz olsun kadınların duygu bedenlerinin fiziksel bedenlerinden daha incinebilir olduğunun farkına varabilirler. Özellikle ‘Kocam Yüzüğü Taktı, Aşkı Attı’ bölümüne de dikkat.. CUMA LAKIRDISIİngiltere Kraliçesi 2. Elizabeth, İngiliz müzik sektörünün onuruna, rock müziğin mit haline gelmiş sanatçıları Brian May, Jimmy Page, Eric Clapton ve Jeff Beck’i huzuruna kabul etmiş ve onlara sormuş: ‘Ne iş yaparsınız?’
Yazarın Tüm Yazıları