Sağlık haberleri neden çelişkili?

Yumurtayı önce yasaklayıp sonra yeniden şifa kaynağı haline getiren, tereyağı için ‘kapınızdan sokmayın’ deyip şimdi ‘yeter ki abartmayın’ tavsiyesine geçen, ‘her gün bol bol meyve yiyin’ önermesini ‘özellikle tatlı meyvelerden uzak durun’ demeye başlayan uzmanlar bizimle dalga mı geçiyor, bizi her gün şaşırtmaktan keyif mi alıyorlar? İşte yanıtı...

Haberin Devamı

HEPİMİZ öğrendik ve inandık ki, doğru beslendiğimizde sağlığımız da iyi oluyor. Kanser ve kalp damar hastalıklarından daha iyi korunuyoruz. Kaslarımız, kemiklerimiz, bağışıklık sistemimiz hep güçlü kalıyor. Enerjimiz yüksek, uykumuz derin ve kaliteli hale geliyor. Doğru beslenerek kanser ve kalp damar hastalıkları gibi en yaygın iki problemden, ilk iki sırada yer alan iki ölümcül sorundan uzak kalabiliyoruz. Zaten bu nedenle de doğru beslenmeye çalışıyoruz. Bunun ilk adımınınsa ‘bilgilenmek’ten geçtiğine inanıyoruz. Ama gazeteleri, dergileri okuyup televizyon haberlerini dinledikçe kafamız karışıyor. Duyduklarımız ve okuduklarımızın eski bilgilerimizle çelişkili olduğunu görünce ne yapacağımızı bilemez hale geliyoruz. Sanırım daha önce de yazmış olmalıyım –elimdeki not defterimde de hep saklıyorum-, Boston Globe gazetesinin köşe yazarlarından Ellen Goodman, yıllar önce bu durumdan o da şikâyetçi olmuş ki şunları yazmış: “Sağlık haberlerinde –bir çeşit- moda geçirme uygulaması var sanki. Bugünün devası yarının zehri! En yeni araştırmaların son kullanma tarihi bile, kahvaltı gevreği paketlerinin üzerindeki tarihten daha kısa!”

Haberin Devamı

SAMİMİYETE İNANIN

Bu karmaşanın, bu çelişkinin, neredeyse ayak uydurulamaz hale gelen farklı bilgilerin sebebi ne? Yumurtayı önce yasaklayıp sonra yeniden şifa kaynağı haline getiren, tereyağını ‘kapınızdan bile sokmayın’ deyip şimdi ‘ölçülü miktarlarda tüketebilirsiniz, yeter ki abartmayın’ tavsiyesine geçen, ‘her gün bol bol meyve yiyin, taze meyve sularından istifade edin’ önermesini ‘meyve yemeyi aman abartmayın, özellikle tatlı meyvelerden uzak durun, taze sıkılmış meyve sularından da ölçülü miktarlarda –az az- faydalanın’ demeye başlayan uzmanlar bizimle dalga mı geçiyor, bizi her gün şaşırtmaktan keyif mi alıyorlar?  Uzmanların sizinle dalga geçtiği, şaşırtmak istediği veya her gün fikir değiştirdiği doğru değil. Onlar da ellerindeki araştırma sonuçlarına bakarak yazıyor ve konuşuyorlar. Araştırma sonuçları bir önceki doğrularla tamamen çelişkili çıksa da neticelerini sizlerle samimiyetle paylaşıyorlar.

Haberin Devamı

NE YAPMALISINIZ?

Bulguların zaman zaman farklı çıkması, bilgilerin değişime uğramasının çok farklı nedenleri var. Bunlar ne bu yazının, ne de bu sayfanın konusu değil. Bilimsel araştırmalarda elde edilen sonuçların zaman zaman öncekilerden farklı çıkabilmesi kaçınılmazdır. Sizin yapmanız gereken okuduğunuz her şeye hemen inanmamak, her bilgiyi –özellikle beslenmenizle ilgili olanları- hemen uygulamaya –hayata- sokmamak ve mümkünse o bilgiyi ‘ilk ve son kullanan’ olmamaktır. Beklemek, sonuçlarından iyice emin olduktan sonra –başka bilgilerle de teyit edildiğini gördükten sonra- uygulamaktır. Sadece beslenmenizle ilgili değil, hiçbir tıbbi tavsiyeyi doktorunuzla konuşup tartışmadan, iyice araştırıp emin olmadan, ‘yerleşik ve onaylanmış’ bir bilgi olduğunu teyit etmeden kendinize –veya çevrenizdekilere- uygulamaya kalkmayın.

Haberin Devamı

Güneş yağı sürmeden, en çok 30 dakika

HAFTADA birkaç gün ortalama 15-30 dakika güneş yağı kullanmadan güneşlenmek ve bunu yaz boyu sürdürmek yeterli olabiliyor. Unutmayın! D vitamini stokunuz yeterliyse eğer sadece kemikleriniz ve dişleriniz demir gibi olmuyor, yeterli D vitamini rezervi sizi kanserden, diyabetten, damar sertliğinden, kilo fazlalığından, depresyon ve uykusuzluktan da koruyabiliyor. Bağışıklığınızı daha güçlü, görmenizi, işitmenizi daha keskin, belleğinizi daha sağlam hale getiriyor.

BANA GÖRE

Hangi öğün daha önemli

YAŞAM şartları, sosyal değişimler –şartlar- ve gelenekler akşam öğünlerini daha eğlenceli ve keyifli kılma eğiliminde olsalar da, sağlık bakımından ben en önemli öğünün kahvaltı olduğundan eminim. Öğle yemeğini ikinci sıraya yerleştirip akşam yemeğini en arkaya bırakıyorum. Hangi yaşta olursanız olun güne güçlü ve dengeli bir kahvaltıyla başlayın. Çünkü önceki gece uykudan 2-3 saat önce yemeği, içmeyi kestiniz ve ortalama 8 saat uyudunuz. Vücudunuz neredeyse 10 saate yakın bir süre akşam yemeğinde kazandığınız enerjiyle idare etti.

Haberin Devamı

İŞTE ENERJİK ÖĞÜN

Son 24 saatin en uzun açlık dönemini yaşadınız ve yeni bir güne stoklarınızı tüketerek düşük bir kan şekeri, yetersiz miktarlarda protein ve aminoasit depolarıyla uyandınız. Dahası önünüzde sizden enerji bekleyen, güç isteyen koca bir gün var. Bedensel ve beyinsel anlamda yoğun bir tempo sizi bekliyor. Diğer taraftan hücreleriniz ve dokularınız kırılanı, döküleni, yıkılanı, bozulanı sadece gece değil, gündüz de iyileştirmeye, bakım onarımdan geçirmeye devam edecek. Kısacası güne iyi bir kahvaltıyla başlamanız şart. İyi bir kahvaltı demek, yeteri kadar enerji içeren, protein, karbonhidrat ve yağ oranları dengeli kalan, vitamini, minerali, antioksidanı bol, keyfi çok bir kahvaltı sofrası demektir ve bu yumurta, süt, yoğurt, peynir, domates, salatalık, yeşil biber, zeytin, birkaç parça ceviz, badem, fındık, hatta ¼ fincan kabak çekirdeği veya ayçiçeği tohumu içi anlamına geliyor.

Haberin Devamı

YAZ GELDİ

D VİTAMİNİ ÜRETMEK İÇİN EN UYGUN ZAMAN

D vitaminini belki bazı yiyeceklerle de kazanabilirsiniz ama emin olunuz ki bedeninizdeki toplam D vitamini rezervinin %90’ından fazlasını cildiniz üretir. Eğer cildinizi güneşle yeterince ve akıllıca buluşturamazsanız D vitamini yiyecekler ne kadar yerseniz yiyin vücudunuz D vitamini fakiri haline gelir. Kısacası yoğurt, peynir, balık yiyerek, süt veya ayran içerek D vitamini ihtiyacınızı karşılamanız mümkün değildir. Ne yapıp etmeli cildinizi, hiç olmazsa el, ayak ve yüzünüzü güneşle buluşturmayı başarabilmelisiniz. Tabiî ki akıllıca güneşlenerek bedeninizi yaz boyunca güneşle daha sık ve bol bir araya getirmek ve kışa hazırlık olarak D vitamini depolamak için de güneşli yaz günleri mükemmel bir fırsat haline getirilebilir.

BİR TAVSİYE

EVDE EĞİTİM VAR!

OKULLAR kapandı, uzun ve güzel yaz tatili başladı. Ne iyi ki çocuklarınız sizinle daha çok zaman geçirecekler. Bunu fırsat haline getirip tatili onları çok da zorlamadan (hatta onlara hiç de çaktırmadan) bir beslenme ve sağlıklı yaşam eğitimi zamanı haline getirebilirsiniz. Doğru ve dengeli beslenme konusunda eğitebilir, sağlıklı kilo aralığında kalmaları için ne yapmaları gerektiği konusunda antrenman süreçleri oluşturabilirsiniz. Doğru ve akıllı besinlerle tanışmalarını, kötü, zararlı ve yanlış besinlerden uzak kalmalarını öğretebilirsiniz. Bunu yaparken öğretmen değil, anne-baba olarak kalmaya, süreci eğlenceli ve keyifli tutmaya dikkat etmeyi de unutmamalısınız...

İYİ HABER

OMEGA-3: HEPİMİZE LAZIM!

OMEGA-3 yağları EPA ve DHA herkese her yaşta lazım yaşamsal beslenme unsurları. Bedenimizde üretilemeyen bu yağları bir şekilde doğadan kazanmak –ham madde olarak almak ya da doğrudan faydalanmak- zorundayız. Bu yağlar belleği güçlü tuttuğu, eklemleri yağlayıp kayganlaştırdığı, kalp ritim bozukluklarını önleyip koroner kalp hastalığı ve felç riskini sınırladığı için yaşlılara, konsantrasyonu güçlendirip öğrenmeyi kolaylaştırdığı için çocuk ve gençlere, beynin ve görmenin gelişmesini takviye ettiği için bebeklere, doğum sonrası depresyonu önleyip daha sağlıklı çocuklar doğurmaya fırsat verdiği için annelere, kan basıncını dengeleyip iyi kolesterolü yükselttiği, depresyonu önleyip kansere karşı direnci arttırdığı için de yetişkinlere inanılmaz avantajlar sağlıyor. Trigliserid isimli yağı azalttığı, kanı inceltip kaygan hale getirdiği, kilo vermeyi desteklediği, felç riskini azalttığı için de herkese her yaşta tavsiye ediliyor. Doğada doğal şartlarda yetişen pek çok besinde omega-3 bulunuyor. Örneğin cevizde, keten tohumunda ya da yeşil yapraklı sebzelerde bitkisel omega-3, yumurta, et, süt, yoğurt, peynir ve tabiî ki yağlı balıklarda da hayvansal omega-3’ler var.

BİR HATIRLATMA

Zeytinyağı ‘ilaçtır’

BU başlığı neredeyse on yıl önce yayınlanan bir yazımda kullanmıştım. Çünkü o zamanki çalışmalarda da zeytinyağının damarlarımızı koruduğunu, kemiklerimizi güçlendirdiğini, cildi güzelleştirip hazım sistemini iyileştirdiğini, saça, tırnağa iyi geldiğini gösteren bulgular vardı. Bu bulgular farklı ülkelerdeki yüzlerce yeni çalışmayla doğrulandı. Yetmedi, zeytinyağının kanserden korunmada ciddi avantajlar sağladığı anlaşıldı. Özellikle meme, prostat, kalınbağırsak kanserinden korunmada zeytinyağı ağırlıklı beslenmenin daha akılcı olduğu defalarca kanıtlandı. Zeytinyağının bir anti tümör doğal besin gibi çalışmasının pek çok sebebi var, bana göre antioksidan polifenoller ve skualenden zengin olması bunların en önemlileri. Kahvaltıda daha çok zeytin meyvesi yiyip mutfaklarda daha fazla doğal zeytinyağı kullanmanızda zeytin tanelerine ‘ilaç’, zeytinyağına ‘hayat iksiri’ gibi bakmanızda fayda var.

BİR UYARI

‘FOTO YAŞLANMA’YIN

‘FOTO yaşlanma’ deyince aklınıza fotoğraf çektirmeye bağlı yaşlanma (!) ya da eskiyen fotoğraflara göre daha yaşlı görünme filan gelmesin. ‘Foto yaşlanma/foto aging’ tıbbi bir deyimdir. Nedeni şu… Cilt yaşlanmasının %80’i güneş ışınlarına bilinçsiz ve aşırı maruz kalmakla ilişkili. Özellikle yaz aylarında güneşlenmenin dozu kaçırıldığında, hele hele yeteri kadar koruma faktörü içeren güneş kremi kullanılmadığında ultraviyole ışınları cildinizin canına okuyabiliyor. Güneş ışınlarına bağlı cilt yaşlanması foto yaşlanma olarak adlandırılıyor ve kozmetik dermatologlar en çok da bu konunun üzerinde duruyorlar. Güneşten korunmaya, güneş ışınlarından faydalanmaya ama dozu da iyi ayarlamaya dikkat edin, yoksa kırışıklıklarınız daha erken yaşlarda problem haline gelebilir.

Yazarın Tüm Yazıları