Saati gelince ayrılma sanatı

2 Ocak 2010 günü, Hürriyet’in eski binasındaki odamdan çıkıp arabama bindiğimde bir şeyin farkına vardım.

Haberin Devamı

O gün dünyada ve Türkiye’de ne olup bitiyor hiç haberim yoktu.
Hafızamda bir karadelik oluşmuş gibiydi...
Bir süre boş gözlerle yola baktım... Aman Allah’ım etrafımdaki binalar ne kadar çirkindi...
Yeni farkına varıyordum... O binalar sanki oraya biraz önce dikilmişti.
Sonra hafızam yerine gelmeye başladı...
Karadelik doldu.
Yirmi yıl süren genel yayın yönetmenliğim o sabah bitmiş ve adım gazetenin künyesinden çıkarılmıştı.
Hayatın o an bana öğrettiği şey şuydu: Yirmi yıl boyunca Türkiye’yi ve dünyayı Hürriyet üzerinden izlemiştim.
Birileri beni durmadan haberdar etmişti. Hazır giyim bir hayat yaşamıştım.
O sabahtan itibaren kimse beni haberdar etmediği için, dünya ve Türkiye hafızamdaki karadelikte kaybolmuştu.
Artık, yeni okuma-yazma öğrenen bir çocuk gibi, hayatı tek başıma yaşamayı öğrenmeliydim.
O akşam ilk defa, uzun süren ve insanın hayatı haline gelen bir görevden ayrılmanın raconu üzerine düşündüm.

***

Bu kadar uzun süre aynı görevde kalan insanların, ayrılmanın zihinsel hazırlığını yaptığı sanılır.
Hiç de öyle olmuyor...
25 yıldan sonra bile ayrılma sizi hazırlıksız yakalayabiliyor.
Beni yakaladı...
Ve bu gerçeği, bir gün Eurostar treni ile Paris’ten Londra’ya gitmek için bilet almaya çalıştığım sırada gişede öğrendim.
Tren bileti almayı bile bilmiyordum...
Bir ay sonra ise bir başka gerçeği öğrenecektim.
Ayrıldığımın ilk haftasında günlük telefon trafiğim yüzde 75 azalmıştı...
Aslında ne kadar tenha bir dünyada yaşadığımı o hafta fark ettim.


Saati gelince ayrılma sanatı

MAZİ

Haberin Devamı

27 yıl, 49 şampiyonluk ve bir bakmışsın ayrılık

GEÇEN hafta Türkiye hengâmesi içinde Alex Ferguson’un hayatını anlatan kitabı okurken 2 Ocak 2010 gününü hatırladım.
Manchester United’ın efsane menajeri, 27 yıl aynı görevi yaptıktan sonra geçen yıl ayrıldı.
“My Autobiography”* adlı hayatını anlatan bir kitap yayınlandı.
Bence işletme fakültelerinde ders olarak okutabilecek bir kitap.
Ferguson görevini bırakma sürecini uzun uzun anlatıyor. Okurken kendi ayrılma sürecimin bütün anları gözümün önünden geçti.
Dile kolay... Bu göreve 1986 yılında başlamış.
Geride 38 şampiyonluk bırakmış.
Bunlardan biri Dünya Kupası şampiyonluğu.
On üç Premier League... İki Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu... Beş FA kupası...
Daha küçüklerini de eklerseniz, 49 başarı oluyor.
Yani görevde kaldığı yıl başına neredeyse 2 şampiyonluk düşüyor.
Böylesine büyük bir yönetici, muzaffer bir komutan da, bir gün “Buraya kadar” diyor.

Haberin Devamı

(*) Alex Ferguson, “My Autobiography”, Hodder&Stoughton, 2013

KARAR ANI

Bir bırakma kararı işte böyle alınır

2012 yılı Noel zamanı.
Elinde bir kadeh Bordeaux, Noel ağacını hazırlayan eşini seyreden Alex Ferguson sakin bir sesle konuşur:
“Cathy, takımı bırakıyorum...”
İşine devam eden eşi de aynı sakin sesle sorar:
“Niye böyle bir şey yapacaksın?”
“Geçen sezon şampiyonluğu son maçta kaybettik. Bir daha böyle bir şeyi yaşayamam.”
Devam eder:
“İnşallah bu yıl ligi alırız, Şampiyon Kulüpler Kupası’nı veya FA’yı alırız. Benim için büyük bir final olur.”
Yirmi yılım, günde iki defa alınan tiraj ve ilan geliri raporları ile geçti.
Ancak 31 Aralık gece yarısı belli olan “Yılı birinci gazete olarak bitirme” rekabeti...
Ferguson’un o duygusunu o kadar iyi anladım ki...

DUYURU

Haberin Devamı

Peki taraftara, oyuncuya ve borsaya ne diyeceğiz

BİR futbol kulübü bazen sadece bir futbol kulübüdür.
Bazen de değil...
Manchester United sadece bir futbol kulübü değil. Dev bir şirket.
New York Borsası’nda işlem görüyor.
Bunun için ayrıntılı bir plan yapılır.
8 Mayıs 2013 günü, kulübün futbol bölümünün yöneticileri “video analiz odası”na toplanır.
Daha alt yöneticiler kantinde, oyuncular ise soyunma odasında beklemektedir.
Cep telefonları yasaklanır.
Alex Ferguson konuşmaya başladığı an, kulübün web sitesinden ayrılma haberi dünyaya duyurulur.
Ferguson futbolcularına şunları söyler:
“Umarım aranızdan bazılarını düş kırıklığına uğratmamışımdır. Robin Van Persie’yi ve Shinji Kagawa’yı alırken, onlara kısa süre içinde emekliye ayrılmayacağımı söylemiştim.”
Kısa bir sessizlik olur ve devam eder:
“Ama hayat değişiyor. Eşimin kız kardeşi kanserden ölüyor ve bu beni çok etkiledi. Ayrıca bu işi kazanan olarak bitirmek istiyorum ve öyle yapacağım. Hadi şimdi hepinize izin veriyorum. At yarışına gidin ve eğlenin.”
Sonra bir üst kattaki futbol bölümü yönetim katına çıkar.
Bazı arkadaşları şaka yapar:
“Senden kurtulduğumuza sevindik...”

YANKILAR

Haberin Devamı

Otuz sekiz gazetenin birinci sayfasında

TABİİ ki bu açıklama sadece İngiliz değil, dünya medyasında da bir depreme yol açar. Daha ilk gün dünyada 38 gazete bu haberi birinci sayfadan duyurur. Bunlar arasında New York Times gibi futbol dünyasından uzak dev bir gazete de vardır. İngiliz gazetelerinin bazıları 12 sayfaya varan özel ekler verir.

SOYUNMA ODASI

Büyük yöneticiye ne hediye alınır

OYUNCULARI Alex Ferguson’a veda hatırası olarak Rolex marka bir saat hediye etti... Sıradan bir Rolex değildi.
Onun doğduğu 1941 yılında üretilmiş bir saatti. Ve saati onun doğduğu dakika olan 03.03’e ayarlamışlardı. Bu fikir, bir saat tutkunu olan oyuncusu Rio Ferdinand’dan gelmişti.
United o gün Swansea’yi 87’nci dakikada attığı golle yenmişti. Golü atan oyuncu, biraz sonra soyunma odasında ona saati verecek olan Rio Ferdinand’dı...

MÜZİK

Haberin Devamı

Büyükler giderken arkasından ne çalınır

HİÇ kuşkusuz sevmeyenleri, nefret edenleri teneke çalar. Ama sevenleri için mutlaka bir şarkı vardır. Ufuk Güldemir, arkasından Frank Sinatra’nın “My Way”inin çalınmasını istemişti. Çünkü gittiği yol gerçekten kendinin yoluydu. Alex Ferguson Swansea maçından sonra veda ederken statta iki şarkı çalıyordu.
Frank Sinatra’nın “My Way”i ve Nat King Cole’ün “Unforgettable”ı.
Birini kendi istemişti, çünkü kendi yoluydu.
Ötekini ise oyuncuları ve taraftarı seçmişti.
Çünkü onu hiç unutmayacaklardı.
Benim vasiyetim ise Mahler’in “Beşinci Senfoni”si... “Venedik’te Ölüm” filminin Vaporetto sahnesinde çalınan bölümü...

Yazarın Tüm Yazıları