Rüya tefsiri

Hanidir ve hanidir şöyle miniminnacık bir rüya görmüyordum. Daha doğrusu, bilinçaltımdan teğet geçiyor olsa dahi bunu hatırlamıyordum.

Gece yaşadığım tek şey, yastık ve yorgan kan ter içinde ve haykırarak yataktan tavana fırladığım dehşet kabuslarıydı.

HAYIRDIR inşallah, rüya görmeye başladım. Oysa ben kim, rüya kim?

Kelime oyunu yapayım, ‘Rüya göreceğimi rüyamda görsem inanamazdım.’

Çünkü böylesine bir yolculuğa çıkabilmek için en önce ve kesin şart olarak, hiç olmazsa belirli oranda uyuyabilmek gerekir.

Bu korkunç bahsi ise yeniden açmak istemiyorum.

Dolayısıyla, burada da yukarıdaki sözümü biraz değiştirerek sadece, ben kim, uyku kim; yani şöyle adam gibi huzurlu ve sukunetli bir uyku kim, diyeyim yeter.

*

KABUL kabul, asla gözlerini kapamadığını iddia eden insanların bile aslında ‘sızma’ süreçleri yaşadığını tabii ki biliyorum.

Duble doz hapa kuvvet, benim de ‘uyukladığım’ vakitler oluyor.

Fakat, hanidir ve hanidir şöyle miniminnacık bir rüya dahi hak getire!

Daha doğrusu, bilinçaltımdan teğet geçiyor olsa dahi bunu hatırlamıyorum.

Marcel Proust, ‘Gaip Zaman Peşinde’ki çocukluğu ‘Rüya gördüğümün rüyasıyla uyanırdım’ türü bir cümleyle tasvir eder ya, böyle bir mucize bana haram.

Gece yaşadığım tek şeyi, yastık ve yorgan kan ter içinde ve haykırarak yataktan tavana fırladığım dehşet kabusları oluşturur ki, eh buna ‘rüya’ (!) denilebilir mi, artık sizin takdirinize bırakıyorum.

Üstelik, yanımda kazaen bir refakatçi mevcutsa, zavallıcığa iki alternatif kalır.

Bir; nezaketli davranmaya çalışarak ve içinden ‘Fesüphanallah, şansa bak, tımarhaneden kaçmışa rastladım’ diyerek, tuvalet vantuzunu kulaklarına tıkayıp, zar zor sabahı etmeye çalışacak.

Veya, dobra dobra ‘Başlarım senin travmatik ruhi geçmişinden? Kendine psikanalist sevgili bul’ deyip, mahrem çamaşır ve topuklu iskarpin, pılıyı pırtıyı derhal topladığı gibi gecenin köründe acilen savuşmak gerçekçiliğini seçecek.

Neyse canım, şimdi bunları sıralamanın alemi yok, çünkü size bu defa ‘kabus’ değil, ‘rüya gördüm’ dedim.

*

NASIL anlatayım ki? Hangi yöntemi kullanarak sizlere aktarabilirim?

Eh, bir defa yukarıda ‘psikanaliz’ kelimesini kullanmış olduğuma göre, acaba konuya bu metodoloji çerçevesinde mi gireyim?

Yani, şimdiki ‘postmodern’ haspalar burun kıvırıp pek bir tû kaka ediyor olsalar bile, akıntıya kürek hálá ve hálá ‘demode bir modern’ kalmak inadını sürdüren bendenizin ısrarla ‘ûstad-ı azam’ addettiği Sigmund Freud Usta’dan ‘Düşlerin Yorumu’ ciltlerini mi kıstas alayım?

Başka bir ifadeyle, sanki ışığı gölgelendirilmiş odadaki ruhbilimci kanapesine uzanıp, ‘Doktor, şunu, şunu, şunu gördüm. Acaba bebekliğimin falik dönemine mi uzanıyor, yoksa Ödipus kompleksimle mi yakın ilintisi var’ diyormuşçasına, rüyalarımı siz sırdaşım okuyuculara öyle mi hikaye edeyim?

Eminim, çok bilgiç ve çok ukala kaçar.

O halde, Samatyalı Semahat Hanım ne güne duruyor ki?

*

EVET efendim, kadının şöhretini mahrem ve emin yerden duymuşluğum var...

Düşünün, o Samatyalı Semahat Hanım ki bir türlü hamile kalamayan taze gelinin hangi hilal vakti zevciyle halvete girmesi gerektiğini küçük ücret karşılığında ‘istiareye yatarak’ eliyle koymuş gibi bilmiş ve de Allah-ü taala dokuz ay sonra mutlu çifte nur topu gibi ‘dördüzler’i ihsan eylemiştir, eh başkasının ödünç rüyası bile kendisine malum olan bir şahıs benimkisini haydi haydi tasvir ve tefsir eder.

Dolayısıyla, nasıl cumbalı ahşap evin çinko kaplama kapısındaki paslanmış zili çalıp, ‘Aman Semahat Hanımcığım; dünyada ahirette bacım kadıncığım, ocağına düştüm. Hüdaya sorgu sual ne haddime ama vallahi meraktan çatlayacağım. Şu ikide bir gördüğüm rüyayı sana bir anlatayım da hayra mı, şerre mi alamet bana bir söyleyiver. Gireceğin sevabın hesabı mı olur’diyeceksem, aynı rüyanın aynı hikayesini sizler için de yine aynı yöntemi kullanarak anlatabilirim.

*

HAYIR efendim, yağma yok!

Tamam, okuyucu sırdaşlığı, mırdaşlığı ama yine de avucunuzu yalayın!

İster Viyanalı Herr Freud’un müridi olun, ister Samatyalı Semahat Hanım’ın yamağı; ister psikanalitik bilinçaltındaki uzmanlığınızla, ister ‘istiare yatalaklığı’ndaki tefsirciliğinizle övünün, beni ilgilendirmez, size tek kelime sır verecek değilim.

Herkesin rüyası kendine!

Hele hele, onca zaman sonra ve onca kabus badiresi ertesinde şöyle bir görür gibi olmaya başladığım benimkiler tabii ki yalnız ve yalnız bana!

Benim rüyalarım benimdir, sizinkiler de sizin!
Yazarın Tüm Yazıları