Rusya mı?

KORKUNÇ İvan’dan kızıl Lenin’e, Rusya’nın tüm mazisi bir "despotlar tarihi"dir.

Kabul, Büyük Petro veya "kanuni" (!) Kruşçev, kısmen "ışıltılı" olanları da vardır.

Ancak, "ışıltılı" yahut "karartılı", despot tabii ki eninde sonunda "despot"tur.

Nitekim, rejim ister çarlık, ister komünizm etiketini taşısın, Rusyalar daima devlet merkeziyetçiliği en zirvede ve hukuk iğfalciliği en kuyuda mekanizmalar tarafından yönetildi.

Ve bu mekanizmalar da yine daima "oligarşik çekirdek"ler üzerinde yükseldi.

Üstelik, söz konusu nüveler dahi hükümranlık kurarken, kendilerini önce kan - kabile bağı; ardından da ahbab-çavuş ilişkisiyle sınırladılar. Ölçeği hep "mikro" düzeyde tuttular.

Kuruluş döneminde Viking aristokrasi; 17. yüzyıl başında Romanov hanedanı; 1917 Darbesi’nde mülteci Bolşevikler; Stalin devrinde ise "Kafkas ayyaşlar" olmak üzere, tá Kiev Hanlığı’ndan Moskofya Prensliğine; oradan da "Mukaddes Rusyalar" ve "Sovyetler Birliği"ne, ancak en kapalı toplumlara özgü bu "minimalist kural" hemen hiç değişmedi.

Ayrıca, çar devrinde Rasputin cinsi meczup papazların; kızıl dönemde ise Lissenko türü şarlatan "materyalistler"in sırf saray soytarılığı yaparak Kremlin’de "gözde" konumu edinebilmeleri, yukarıdaki kapalı toplumun bile aşmış "karartılı toplum"la mümkün oldu.

* * *

ÖTE yandan, Rusyalar tarihi iç bünyede ne denli bir "despotizm tarihi"yse, dışarıya yönelik olarak da aynı ölçüde bir "emperyalizm tarihi"dir.

Hadi diyelim ki "emperyalizm" modern bir kelime, o halde "yayılmacılık tarihi"dir.

Stepteki küçük prenslikten geniş Moskofya’ya; oradan da, batı ucu Leh ovasına, doğu bucağı Pasifik kıyısına; kuzeyi buz denizine, güneyi Afgan yaylasına varan dev imparatorluk eğer "yayılmacı" değilse, o halde diğer bütün yayılmacıları "masûm" (!) saymak gerekir.

Ve bitmedi, 1917 Bolşevikleri yukarıdaki tüm unsurlarıyla birlikte Çarlığın "despot" geleneğini çok daha fazlasıyla ve de kıyım raddesine vardırarak devralmakla yetinmediler.

Onun emperyalist politikasını da, Romanov’lara bile rahmet okutacak oranda sürdüler.

Türki halklara zülumden Doğu Avrupa’yı işgale, "dünya hükümranlığı"na oynadılar.

Gerisi malûm, solukları yetmediği ve kozları fos olduğu için nihai kumarı kaybettiler.

* * *

TAMAM da, köprülerin altından onca sular aktından sonra bugünkü Rusya farklı mı?

Hayır, değil!

Tabii ki tarih tekerrür etmiyor ama, o tarih boyunca tüm sivil refleksleri budanmış ve tüm nefes boruları tıkanmış toplumlar da söz konusu tarihi öyle kolay kolay yeniliyemiyorlar.

İşte Vladimir Putin Rusya’sı da içeride káh "ışıltılı", káh "karartılı" olmak üzere despot; dışarıda ise bazen sopa, bazen havuç sallayan emperyalist politikalar uyguluyor.

Petersburg kökenli ve KGB kimlikli o Putin ki, Kiev vanasını kapattırdığı Gazprom yöneticileri dahil, aynen çarlık ve komünizm dönemlerindeki gibi, kendi "mikro çekirdek" oligarşisini yine Sen Petersburglu ve yine KGB’li "ahpap çavuş gözde"ler etrafında inşa etti.

Artı, o "Gazprom" ki, bütçeye en dev geliri sağlamanın ötesinde, milli televizyon kanalı "NTV"den "İzvestia" gazetesine, hepsi iktidar güdümlü medya sektörünü denetliyor.

Ve tabii ki, aynı Putin’in tam zemheri kış ortasında aynı "Gazprom"a "Ukrayna’ya giden boruyu kes" diye buyurması öyle "fiyat uyuşmazlığı"ndan (!) falan kaynaklanmıyor.

Moskova aslında Kiev’e, "sesini kes" ve "benim borumu dinle" ihtarını veriyor.

* * *

PEKİİ, nasıl olur da, milliyetçisi "komünistler Moskova’ya"; Maocusu "kahrolsun sosyal emperyalizm" diye bağırmış eski düşman kardeşleri buluşturan bizim "ulusalcı" (!) cihet ve "Kızılelma Koalisyonu", şimdi böyle bir Rusya’nın en keskin avukatı kesiliverir?

Vahim sorunun üzerinde düşünmek gerekiyor ki, cevabı başka bir yazıda arayacağım.
Yazarın Tüm Yazıları