Rumlar Kıbrıs’ı elleriyle bölüyor

Papadopulos’tan sonra şimdi de, koalisyonun en büyük ortağı olan AKEL yönetimi HAYIR demeye hazırlanıyor. Bu tutum tarihi bir hata olur ve Ada’yı kendi elleriyle kesin bölünmeye iter.

Kıbrıs Rum Yönetimi tarihi bir hataya düşmek üzere...

Papadopulos’un ağlayarak referanduma red oyu vereceğini söylemesinden sonra, şimdi de koalisyonun büyük ortağı AKEL’in politbürosu, referandumun ertelenmesini, bazı söylemlerinin yeniden müzakere edilmesini, bunlar gerçekleşmezse referandumda HAYIR oya verilmesi yönünde bir karar aldı.

AKEL yönetemi bu tutumunu sürdürür ve Çarşamba günkü genel kurulundan da aynı yolda bir karar çıkarırsa, Kıbrıs Rumları referandumda, büyük olasılıkla HAYIR oyu verecek demektir.

BM yetkilileri ile konuştum.

Onlar da, şaşkınlık içindeler. “Bunu beklemiyorduk” diyorlar. BM yetkilileri, her iki taraf birlikte gelip referandumun ertelenmesini istedikleri taktirde, bunun yapılabileceğini, Türk tarafı referandumda ısrar ederse ertelemeye gidilemeyeceğini belirtiyorlar.

Hristiyan dünyası Paskalya tatilinde olduğundan dolayı, kimselerden bir ses çıkmıyor. Bu hafta, AB veya ABD’den bir yönlendirme çıkabilir.

Türk dışişlerini de aradım.

Onlar “Biz böyle bir olasılığı dikkate almıştık, biliyorduk. Rumlar şantaj yapıyorlar. Referandumun ertelenmesi söz konusu olamaz. Ayrıca, Annan planının bazı bölümlerinin yeniden müzakeresi de kabul edilemez” diyorlar.

Türk yetkililer “Rumlar HAYIR derlerse, yeni bir durum doğar ve bizde bu yeni durumda yaşarız” derken, ilişkilerin gerginleşeceğini de saklamıyorlar.

Rumlar gerçekten de tarihi bir hata işlemek üzereler. Uzun vadeli düşünmek yerine, iç politikaya öncelik veriyorlar. Toplumu HAYIR oyu vermeyeteşvik Kıbrıs’ı TAKSİM’e itiyorlar.

Türk tarafının büyük özverilerle benimsemeye çalıştığı Annan planını dahi reddetmek, bu dosyanın bir daha açılmamak üzere kapanması anlamına gelecektir.

Bu gerçek bir şantaj gibi algılanmamalıdır.

Türk toplumu kendi açısından son derece önemli bir adım atmıştır. Yıllarca sürdürdüğü politikaları terketmiş, tüm tabuları yıkma cesaretini göstermiş ve HAYIR’cıların baskılarına rağmen Annan planını kerhen dahi olsa, kabul etmeye hazırlanırken, karşıdan HAYIR yanıtını alınca ister istemez “günah benden gitti” diyerek, KKTC’ye sarılacaktır.

Suratına kapı kapatılan bir toplumdan daha fazla özveri beklemek sadece hayalcilik olur.

Rum yöneticiler, Türkiye’nin AB’den tarih alabilmek için, bu defa da esnek davranacaklarını ve referandumun ertelenip, Annan planının bazı bölümlerinin yeniden müzakeresini kabul edeceğini sanıyorlarsa, çok yanılıyorlar.

Referandumdan Rumların HAYIR’ı ile Türkiye’nin AB’ye yürüyüşü arasındaki bağ artık kopmuştur. Herkes hesaplarını buna göre yapmalıdır.

RUMLAR DENKTAŞ’A GÜVENMİŞLER

Rumların bugüne kadar ki tüm politikalarının, Denktaş’ın çözümsüzlük tutumuna dayandırıldığı, Denktaş’ın arkasına saklanarak kendilerini dünya’ya “çözüm isteyen taraf” olarak gösterdikleri bir defa daha ortaya çıkıyor.

Denktaş unsuru aradan çekilip, Türk tarafı “hadi ben varım” deyince, ortada kalıverdiler.

Yıllardan beri yazardık. İnisiyatifi aldığımız taktirde asıl çözüm istemeyen tarafın Rumlar olduğunun ortaya çıkacağını söylerdik.

Bu defa kendileri açıkça ispat eder noktaya geliyorlar.

24 Nisan’a kadar çok az bir zaman kaldı.

Sorumluluk tamamen Rum yönetimini elinde tutan kişilerin elinde. Ben, Rumların eninde sonunda akıllı davranacakları yolundaki kanımı hala sürdürmek istiyorum.

TÜRKLERİN EVET’İ ŞİMDİ DAHA ÖNEM KAZANIYOR

Rum tarafının referandumda HAYIR oyu verme olasılığı arttığı oranda, Türk tarafının EVET’i daha da önem kazanıyor.

Bazı çevrelerin “Rumlar nasılsa reddedecekler, bizde HAYIR oyu verelim “ şeklindeki yaklaşımı çok büyük hata olur. Tam aksine, şimdi Türk toplumunun daha büyük farkla EVET; demesi gerekir. EVET oyları arttığı oranda, KKTC’nin tanınması, ambargoların kaldırılması ve Türkiye-AB ilişkilerinin rayında tutulması daha kolay olacaktır.

* * *

KENDİNİ SEVDİRMENİN BÜYÜK ÖDÜLÜ

Sakıp Sabancı’nın kaybı üzerine medya ve kamuoyunun üzüntüsü olağanüstü boyutlarda oldu.

Sakıp Beye bu ilgi, zenginliğinden kaynaklanmadı.

Onu hepimiz severdik.

Hiç birimize tepeden bakmazdı.

Kiminle karşılaşırsa karşılaşsın, kollarını açar ve insanları kucaklardı.

Konuşması dahi bizdendi. Şivesini düzeltip, zoraki bir İstanbullu şivesi edinmeye çalışmadı.

Hepimize ümit verirdi.

Programlarıma davet etmekten keyif alırdım. Her defasında yeni bir açı getirir, olaylara farklı bakar ve görüşlerini de çok basit şekilde anlatırdı.

Bir gazetenin başlığı çok hoştu: Zenginleri bize sevdiren insan...

Bu kadar doğru bir tanımlama olamaz.

Kamuoyunda zengin olmak kötü birşeymiş, zenginliğin altında daima dolandırıcılık yatarmış gibi görülürken, Sakıp Ağa bu izlenimi değiştirdi.

Bize insanlığı gösterdi.

Bir Anadolu çocuğunun başarı hikayesiydi.

Nur içinde yatsın.

Bu sevgiyi fazlasıyla haketti...

* * *

(Bu yazı, Posta Gazetesinde ve aynı gün Hürriyet Gazetesinin tüm dış yayınlarında, Hürriyet internet sitesinde (www.hurriyetim.com.tr) Milliyet internet sitesinde (www.milliyet.com.tr) ve Daily News ekibi tarafından tercüme edildikten sonra hem ana gazetede, hem de Daily News internet sitesinde (www.turkishdailynews.com.) yayınlanmaktadır.)
Yazarın Tüm Yazıları