GeriSeyahat Ruanda’dan aldığım 9 ders
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Ruanda’dan aldığım 9 ders

Ruanda’dan aldığım 9 ders

Dünyada pek çok insan bu ülkeyi ‘Otel Ruanda’ filmi ve soykırımla tanıdı. O gün bugündür oraya gitmek ‘ölmeden önce yapacaklarım’ arasındaydı. 1994’te yaşanan ve 100 günde 800 binden fazla insanın öldüğü soykırımın 21’nci yıldönümünde Ruanda’daydım.

Dünyanın en mutsuz ülkeleri listesinde ilk 10’da yer alan Afrika’nın bu ‘1001 Tepe Ülkesi’nde çok önemli şeyler öğrendim. Biri de şu: Araştırmaların aksine sokaktaki insanlar ‘mutlu’ ve en önemlisi ‘umutlu’

1-Otel Ruanda’da soykırım izi neden yoktu?

Ruanda Oteli’nde soykırıma dair en ufak bir iz yoktu. Müdür Christian Huschka sebebini açıkladı: Soykırımın 20’nci yılında bir sergi açmak istemişler ancak kimse istememiş. Olaylar sırasında 1200’den fazla kişinin otele sığındığını, su bulamayınca havuzun suyunu içtiğini doğruluyorlar. Ancak kurtulanlar bu kanlı olayının her an karşılarına çıkmasını istemiyorlar. 30 yıldır otelde çalışan bahçıvan dahil kimse artık soykırım günlerini konuşup yeniden hatırlamak istemiyor.

2-Burundan Hutu-Tutsi ölçümü

6 Nisan 1994’te yaşanan soykırımın hatırlandığı bir dönem ve bir de yer var: Soykırım Müzesi ve Soykırım Haftası... Müze girişi ücretsiz. Soykırım belli bir kronoljiyle anlatılıyor. Soykırıma zemin hazırlayan etkenler de... Geçmişte Hutu ya da Tutsi ayrımının bir alet ile burun kısmından ölçü alınarak nasıl belirlendiği, belli sayıda inekleri olanlara ‘Tutsi’ kimliği verildiği söyleniyor. Katliam 100 gün boyunca devam etti. 3 ayda 800 bine yakın kişi öldürdü.

Ruanda’dan aldığım 9 ders

3-Şok terapi

Ruandalılar kimin Hutu kimin Tutsi olduğunu meselesini kafalarından çoktan atmış. Kelimeleri ağızlarına dahi almıyorlar. Birbirleriyle evleniyorlar. Çocukları oluyor. Onların gözünde bu iki kavram çoktan soykırımla birlikte tarih olmuş... ‘Soykırım Haftası’nı bir şok terapi gibi görüyorlar. Tarihlerini asla unutmuyorlar ve bundan nasıl ders çıkaracaklarını da çok iyi biliyorlar.

4-Dört gün yemek yemedik

Emanuel Kanyamagare soykırım sırasında 30 yaşındaymış. Köylerine yapılan saldırı sırasında hep birlikte ormana kaçmışlar: “Dört gün hiç bir şey yeyip içemedik. Ellerindeki listelere göre öldürmeye başladılar. Köydeki akrabalarımın çoğu öldü. Tanımadığım bir ailenin yanında kaldık. Köyde bazı Hutu aileler, tanıdıkları Tutsi aileleri evlerinde saklıyordu. Ancak yakalanan herkesi öldürdüler.”

5-Kadınlar en önde

Soykırımın yaşandığı nisan-mayıs ve haziran ayları boyunca her yıl çeşitli etkinlikler yapılıyor. Ancak Ruandalılar için 6 Nisan’da başlayan hafta boyunca her gün kasaba kasaba, mahalle mahalle çeşitli etkinlikler düzenliyordu. Ruanda’da geçirdiğim dört gün boyunca ülkenin her bir köşesinde bu etkinliklere rastladım. Kinigi adındaki bir köyde bu toplantılardan birine katıldım. İlk dikkatimi çeken kadınlarla erkeklerin ayrı oturuyor oluşuydu. Ancak konuşma yapan köy öğretmenin hemen önünde ve etrafında kadınlar vardı. Erkekler ise etrafta oturuyordu. Yani kadınlar öndeydi.

6-Ekonominin temeli goriller

Ülkenin kişi başına düşen yıllık geliri 1500 dolar’ın altında. Bir öğretmenin maaşı aylık yaklaşık 200 dolar. Oteldeki resepsiyonist ise 600-700 dolar maaş alıyor. Ülkenin en önemli gelirlerinin başında turizm var. Dünyada dağ gorillerinin görülebildiği üç ülkeden biri Ruanda. Nesli tehlike altındaki gümüşsırtlı dağ gorillerini görmek için milli parklara 750 dolar ödeniyor. Ancak bu paraların da büyük kısmı yine ülkenin gelişimi için harcanıyor.

7-Annemi öldürdüler

Toplantı devam ederken, köyün liderinden fotoğraf çekmek ve köylülerle söyleşi yapmak için izin istedim. Polise danıştıktan sonra toplantı sırasında fotoğraflar çektim. Sonra da soykırıma tanık olan insanlarla kişiyle konuştum. Elizabeth Nyirakanyampoo, soykırım yaşandığında henüz 16 yaşındaymış. Annesini öldürdükleri o günlere dair yaşadıklarını şöyle anlattı: “Ailemle birlikte yaşıyordum. Çok gençtim. Köyde yıllardır birlikte yaşıyorduk. Geldiklerinde Tutsi olanları öldürmeye başladılar. Herkes ormana kaçmaya başladı. Biz de kaçtık. Ormanda aç kalınca bir süre sonra geri döndük. Annem ormana kaçamamıştı. Döndüğümde öldürüldüğünü gördüm. Soykırımın ardından buna alışmak zor oldu. İçimdeki nefret yıllar geçtikçe azalarak bitti. Şimdi kimseden nefret etmiyorum.”

8-BM “Mutsuzlar” diyor ama...

Birleşmiş Milletler (BM) Sürdürülebilir Gelişim Çözüm Ağı’nın 2015 Dünya Mutluluk Araştırması’na göre Ruanda en mutsuz 10 ülke arasında altıncı sırada. Ruanda fakir bir ülke olmasına rağmen insanları son derece kibar ve medeni. Araştırmanın aksine benim gördüğüm sokaklarda çoğu kişinin yüzünün güldüğüydü. Fotoğraf çekmek istediğizde bölde halkı size tepki göstermiyor, aksine gülümseyerek poz veriyor. Yeşili bol, tertemiz bir yer. Türkiye’ye biraz uzak bir coğrafya. Yüzölçümü kuşbakışı Ankara kadar. Ancak başkent Kigali’ye yedi saat süren direkt uçuş var. Ülkenin hiç bir yerinde güvenlik sorunu yok. Siz de Ruanda’yı ‘ölmeden önce gidilmesi gereken yerler’ listenize almayı unutmayın.

9-Soykırım Hükümlüleri

Soykırımın ardından yargılamalar başlamış. İlk zamanlar cezaevleri soykırım suçlularıyla dolup taşmış. Halen de cezaevlerinde olanlar var. Kigali dışındaki bir bölgede hükümlüleri tarlalarda çalışırken gördüm. Rehberim, bu hükümlülerin çoğunun soykırım suçundan dolayı cezaevlerinde kalanlar olduğunu anlattı.

False