Romantik Devrimci Küba'ya döndü

Doğan HIZLAN
Haberin Devamı

Ernesto Che Guevara, Küba'ya döndü. Bu kez elinde silâhı ve başında kızıl yıldızlı beresi yoktu. Fidel'le yeni bir devrimin stratejisini yapmaya da gelmedi. Çünkü ölüydü.

Hayatı boyunca ikisinin nöbetinden kurtulamadı: Devrim ve astım. İkisinin de en şiddetlisini, ruhunda, beyninde ve bedeninde yaşadı.

Tıp öğrenimi yaptı, özgürlüksüz, yoksul bedenlere adadı kendini ve adattı.

Elli dokuz yıllık ömründe bir çok kuşağın önderi oldu. 1968 Kuşağı'nın idolüydü. Mexico City'den Paris'e, Prag'a kadar genç kuşak, onu taklit etmiyor, onun gibi olmak istiyordu.

Kendi mitlerini bulmuşlardı, artık ona tapacaklardı.

Bir görüntü, bilincimizin açık olduğu son ana kadar, belleğimizde kalır. Che'nin bereli fotoğrafıydı bu. Mitinglerde ellerde taşınan, duvarlara yapıştırılan, defter aralarına konulan.

Alberto (Korda) Diaz'ın bu fotoğrafı, yeryüzünde en çok basılan posterdi. Bu fotoğraf bir cenaze töreninde çekilmişti. Rastlantı ne çok şeyi içeriyor. Korda, her zaman Che ile birlikte anılacak.

Onüç yaşında Che'nin ilk fotoğrafını çeken İrlanda asıllı babası, oğlunun daha sonra teşhir edilen ölüm fotoğrafının arabını, acaba daha o gün karanlık kutunun içinde görebilmiş miydi? Babalık öngörüsüdür bu.

Halkın içine doktor kimliğiyle adım attığında, annesine, içinde ona özgü buruk bir alayın yer aldığı şu cümleyi yazmıştı:

‘‘ ...burada Meryem Ana resimlerinden çok hastalık var...’’

Halkın çelişkisini özetliyordu bu cümle.

***

MEKSİKA'da tanıştığı Fidel Castro ile arkadaşlığı, onun hayatını daha da hareketlendirdi.

Tarih; tartışmaları, kırgınlıkları siliyor, dayanışmanın onurunu öne çıkarıyor.

Commandante Che, Küba'dan ayrılıp Bolivya'ya giderken bir Veda Mektubu okunmuştu. Ve o gün çıkan bir fotoğraf, Che'nin, Fidel'e şairane bir Adios'uydu.

Ağzında Fidel'in çok sevdiği cohibe purosu vardı, oysa Che onu içmezdi.

Swatch, bugün onun anısını ticarileştirerek, bir mit'in rantını yiyerek Revolucion saatini satıyor. Che'ye saat yaraşır, çünkü o da devrimin yerini, gününü, zamanını belirliyordu.

Şairdi, Rimbaud'dan çok etkilenmişti. Biri şiirin, diğeri politikanın devrimcisiydi. İkisi de kurallara meydan okumuşlardı.

Veda Şarkısı'ndan bir kaç mısrayla uzun uykusuna bırakalım onu:

‘‘Taşımak istemiştim heybemde/yüreğinin gelip geçici tadını./ama kaldı havaya çizilmiş kesin eğrilerde,/yadsır gibi umudumun yiğitliğini.

Giderim hatıradan daha uzun yollar boyu/derin yalnızlığıyla gezginin,/fakat havaya çizilmiş kesin eğri sanki bana döndü/ ve bir işaret koydu pusula kaderime.’’

***

ANNA Seghers, Ölüler Genç Kalır, demişti. Che, o fotoğrafıyla hep posterlerde yaşıyor, Bolivya Dağları çoktan unutuldu.

Yazarın Tüm Yazıları