Rock seven Diva

Güncelleme Tarihi:

Rock seven Diva
Oluşturulma Tarihi: Mart 22, 1998 00:00

Lale BARÇIN İMER
Haberin Devamı

Opera söylüyorsanız, bunu yaparken Latince ve 14'üncü yüzyıl İtalyancasını kullanıyorsanız, üstelik de henüz dünya müzik pazarında adı hiç duyulamamış 24 yaşında genç bir kadınsanız işiniz gerçekten zor gibi görünüyor... Ancak şu günlerde radyo ve müzik kanallarında sıkça duyulan ve görülen Emma Shapplin ismindeki genç bir ‘‘çaylak’’ bunun hiç böyle olmadığını kanıtlıyor. Fransız şarkıcı ‘‘Carmine Meo’’ isimli ilk albümünde yepyeni bir rüzgar estiriyor müzik piyasasında. Özellikle ilk single'lı ‘‘Spente Le Stelle’’ ile bir anda gözleri üzerine toplayan ve aslında kimsenin anlayamadığı şarkı sözleriye ilgi odağı olan Shapplin'le yaptığımız telefon röportajında bütün bunları sorduk...

İlginç ve bir o kadar da zor bir projeyle müzik dünyasına adımınız attıınız? Neden böyle bir albüm yapmak istediniz ve çalışmalar nasıl oluştu?

- Ben çocukluğumdan beri klasik müzik ve operadan büyülenmiş biriyim. Bu tutkum ilk kez Mozart dinlediğimde başladı ve o günden beri de söylüyorum. Ancak benim için uzun bir yoldu. Ben istemesem bile pop da söyledim, hard rock topluluklarında da solistlik yaptım ve bu proje teklif edildiğinde hiç düşünmeden kabul ettim.

Neden 14'üncü yüzyıl İtalyancası?

- İnsanların sadece evrensel müzik diline konsantre olsunlar istedik. Sözleri anlamanın değil müziği anlamanın önemli olduğunu göstermek istedik.

Pek çok şeyi bir araya getiriyorsunuz. Opera ‘‘poplaşıyor’’ mu?

- Hayır poplaşmıyor... Evet biz pek çok müzik türü buluşturduk ve ben opera normlarında söyledim şarkıları. Uzun bir zamandır opera dünyası katı kalıplarını kırmaya başladı. Bunu Placido Domingo, Pavarotti ve son zamanlarda Andrea Bocelli gibi isimlere de borçluyuz. Ben bu insanların izinden gittim biraz da. Ama bizim çalışmamız biraz daha farklı. Biz new age müziğini operanın klasik atmosferiyle buluşturduk. O mistik, trajik havadan mahrum etmemek için de 14'üncü yüzyılın İtalyancasını ve Latince'yi kullandık.

Bu sizi epey heyecanlandırmışa benziyor...

- Bu çalışma baştan sona beni çok heyecanladırdı, çünkü ben hep opera söylemek istedim. Her şarkıda ayrı bir atmosfer var ve ben onları söylerken tüm ihtirasımı, tüm gücümü ortaya koyuyorum.

Yeni bir akımın başını çekenlerden görüyor musunuz kendinizi?

- Böyle de denilebilir... Ama bu tür çalışmaların daha önce de yapılmış örnekleri var. Örneğin Era gibi. Benim albümüm de sadece benim değil pek çok kişinin pek çok sesin emeği var. Bu çalışmam çok daha iyi bir şeylerin başlangıcı gibi.

Sizi operanını dışında hangi müzikler ve sesler etkiler?

- Rock müziği severim. David Bowie'nin sesi hoşuma gider. Ama galiba klasik şarkıcılar ve müzisyenler benim favorilerim. Büyük sesleri seviyorum... Maria Callas (en büyük kahramanım), Aretha Franklin, Ella Fitzgerald gibi.

Albümden sonra sırada ne var?

- Şimdi bir turneye, daha doğrusu sahne gösterilerine hazırlanıyoruz. Modern bir opera şeklinde şarkıları insanlara sunmak istiyoruz. Her şey klasik operadaki gibi olacak, ama bizim sound'umuzda. En önemli projemiz bu...

Aynı sahneye paylaşabilseniz kiminle olmak istersiniz?

- Bu cevaplamak zor, ama Pavarotti olsa hiç fena olmaz yani...

Çok gençsiniz. Hayatınız bir anda değişti mi?

- Daha yoğun geçen bir günlük hayat akışım var. Bazı şeyleri hala anlamaya çalışıyorum, ama bu işin keyifli ve hoş olan pek çok yanı var. Herşeyden önemlisi sevdiğim tarzda şarkı söyleme imkanına sahibim.

Bir operada oynama şansınız olsaydı hangisini tercih ederdiniz?

- Kesinlikle ilk izlediğim opera: Mozart'ın ‘‘Gecelerin Kraliçesi’’sini.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!