Resim, müzik heykel bizde örnek bol

HEYKEL ve resim denildiğinde, bire bir yaşadığım iki olay var.

Haberin Devamı

1974’te CHP-MSP koalisyonu sırasında, İstanbul Karaköy’e konulan “Güzel İstanbul” heykelini, hükümetin MSP kanadı “müstehcen” buluyor. Koalisyonu sarsan tartışmalara neden olan heykel, MSP’nin baskısıyla, Başbakan Ecevit’e rağmen kaldırılıyor.
12 Eylül döneminde ise, Kenan Evren bir sergiyi dolaşırken, bir resmi müstehcen buluyor. Resim hemen kaldırılıyor.
Afganistan’da daha farklı bir yol izleniyor. Taliban orada heykelleri “dine aykırı” buluyor, dinamitle yok ediyor.
Dünyanın neresinde olursa olsun, sanat otoriter ve muhafazakar düşünceyle bağdaşmıyor. Güney Amerika askeri rejimlerinde, Hitler Almanya’sında tabloların parçalanması, heykellerin kırılması hep var.
ARKEOLOJİ MÜZESİ
Yunan, Roma, Babil, Mısır, batıda ve doğuda uygarlıklar ve elbette Rönesans ne ile ölçülüyor?
Bir bilimle, iki sanatla.
Bilime fizikten ekonomiye, matematikten felsefe ve mimariye kadar akla gelen her bilim dalı dahil. İnsanlığın refahı için bilim.
Sanat ise, o refah içinde hayattan anlamak, hayatın anlamını kavramak için var. Bilime katkı olarak var. İnsanı, insan olarak yüceltmek için var.
Sanat içinde resim, heykel var, yazı (edebiyat ve devamı) var, müzik var, başka şeyler var.
Yunan, Roma uygarlıklarına bakın, heykeller genellikle çıplak, yani müstehcen. Gidin İstanbul Arkeoloji Müzesine, bunlardan yüzlerce var.
İNSANLIK ANITI
Başbakan Erdoğan Kars’taki “İnsanlık Anıtı’nı” gerçi müstehcen bulmuyor, zaten o heykelin öyle bir yanı yok, ama “ucube” olarak niteliyor.
Sanata tepki. Beğenmeyebilir, bu da doğal. Herkesin her sanat eserini mutlaka beğenmesi gibi bir zorunluğu yok. Ama, heykelin yıkılmasını istemek, farklı.
O heykel ortasından ayrılan bir insanı sembolize ediyor. Sınırın öte yakasında Ermenistan’ın “Soykırım Anıtına” kafa tutuyor. Kaldı ki, heykel devlete anlatılıyor, hatta Hazine arazisi üzerine dikiliyor.
Sanat ve otoriter eğilimler tarihte hiç bir zaman barışık değil. Yazı, resim, müzik, heykel bizde her birinin ayrı örneği var.
Örneğin, yine 12 Eylül’de Beethoven’in Napolyon için bestelediği Eroica senfonisini yasaklanıyor.

Haberin Devamı

Türkiye parçalanmaya karşı

Haberin Devamı

KUZEYDE Müslümanlar yaşıyor, insanlar yoksul, ülke kaynakları kıt.
Güneyde Hıristiyanlar yaşıyor, önemli mesele, orada petrol var. Kaynak bol, insanlar zengin.
Sudan’da iç savaş otuz yıldır sürüyor. Ayrılmak isteyen taraf zengin Güney Bölgesi.
Güneyin bağımsızlık politikasını yürüten General Garand kuşkulu bir helikopter kazasında ölüyor. Sudan Devlet Başkanı Ömer El Beşir ise, insan hakları ihlallerinden dolayı, “görüldüğü yerde yakalanmalıdır” etiketiyle ortada dolaşıyor. Diplomatik dille, istenmeyen adam, iki yıl önce Türkiye’ye geliyor, kimse yakalayamıyor, çünkü Başbakan Erdoğan’ın davetlisi.
2005 yılında imzalanan anlaşma gereği, Sudan’da referandum var. Güneyin Kuzeyden ayrılma referandumu. Oylama sürüyor ama, sonuç hemen hemen belli, ayrılık kararı bekleniyor.
Sudan’ın parçalanmasına aslında Batı karar veriyor. Ömer El Beşir, insan hakları ihlali şampiyonu, Batı bu kozu iyi kullanıyor, El Beşir’i bahane ediyor, petrol kaynaklarına konmaya hazırlanıyor.
Sudan’daki referandumu dikkatle izleyen Türkiye başından beri ayrılığa karşı çıkıyor.

Haberin Devamı

RTÜK’e 90 bin organize başvuru

DİZİNİN daha ilk bölümü oynuyor, Mehter Marşları, Yeniçeriler, sözüm ona ilginç protesto yöntemi sanılan ferman okumalar filan.
“Ecdadımıza dokunuyor” naraları arasında RTÜK’e, dün itibariyle 90 bin başvuru yapılıyor. Kanuni’nin hayatını anlatan Muhteşem Yüzyıl dizisinin yayından kaldırılması isteniyor.
90 bin rakamını özellikle vurguluyorum. Çünkü, 2009’da bir bütün yıl, 2010’da bir bütün yıl içinde bu tür başvuru toplamı 70 bini geçmiyor. Şimdi bir anda 90 bine ulaşması protestonun organize bir iş olduğunu gösteriyor.
Başvurular geçen cuma RTÜK’te ele alınıyor. “Yayın ilkelerini ihlal eden yön var mı, yok mu”, sorusunu araştıran bir rapor hazırlanıyor. Rapor henüz hazır değil. İhlal varsa, RTÜK Üst Kurulu’na gidiyor ve en fazla uyarı cezası veriliyor.
Muhteşem Yüzyıl bir TV dizisi, belgesel değil, resmi niteliği yok. Bir diziye seyirciyi cazip kılabilecek değişik ögeler katılabilir. Ne var ki, toplum katı ve tahammülsüz.
Hem tarihimizle yüzleşelim diye tepiniyoruz, hem de, bir diziyi bile kaldırmaya kalkıyoruz. 12 Eylül’de “Yorgun Savaşçı” filminin yakılması gibi.

Yazarın Tüm Yazıları