Raylarda ‘Tek Başına’

TÜRSAK Vakfı danışmanlığında düzenlenen, benim de seçici kurul üyeliğini üstlendiğim Metro Group 1. Kısa Film Yarışması'nda ikincilik ödülünü kazanan Cüneyt Karaahmetoğlu'nun Tek Başına çalışması, beni tren yolculuklarının çağrışım okyanusuna çekti.

Trenlerin kazaya uğramadan sağ salim yerlerine ulşabilmeleri için, her gün 23 kilometrelik yolu tepen, ray kontrol işçilerinin yaşamı kısa filmin konusuydu.

Güneş tepedeyken, sağanak yağmurda, kar tipisinde, sırtlarında taşıdıkları çantada üç şey var:

İngiliz anahtarı, uyarı fişeği, kumanya.

Yürürken göğe bakamazlar, çünkü raylardaki gevşeyen vidaları sıkıştıracaklar. Onarılmaz bir arızayı haber vermek için de oraya fişek koyacaklar, tren geçerken patlayıp haber versin diye.

On ikinci kilometrede kendilerine yaptıkları derme çatma barakada, kumanyalarını açıp karınlarını doyuracaklar, gene yollara düşecekler.

Attilá İlhan'ın Bir Kırmızı Bir Yeşil şiiri düşüverdi belleğime:

‘‘yağmur mu yerim iğneden ipliğe ıslanırım/fakir bir akşam vakti altı otuz beş geçer/tik geçer tak geçer taşa keser ben kalırım/makasçı rıza'yım ne belledin ki ağabey/in cin top onuyor ne kasaba ne bir köy/bir kırmızı bir yeşil vay gidi vay.’’

* * *

YALNIZLIĞIN
ne oluğunu hisettiren kareler.

Sadece arkasını gördüğünüz, durmadan yürüyen adamdan, sadece ayakkabılarının çakıl taşlarında çıkardığı sesi duyuyorsunuz.

O anda dünyada başka sese kulağım tıkalı.

Tek Başına'lığı öylesine içten, öylesine hüzünlü, öylesine filozofça anlatıyor ki, onun sözlerinde edebiyat duruyor, söz sanatları iflas ediyor.

Karaahmetoğlu da, onlarla birlikte üç kez gidip gelmiş.

Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları'nda bu işi yapan 1500 kişi varmış.

Kışı barakalarına çekilip idare ediyorlarmış, orada yaktıkları ateşte ayağını ısıtan adamı gördüm. Yazın güneşin altında yemek yerken cehennem ateşini yaşıyorlarmış.

Ayda bir ayakkabı değiştirirlermiş, parasını devlet vermezmiş.

Eskişehir Anadolu Üniversitesi Sinema-TV Bölümü'nü yeni bitiren Cüneyt Karaahmetoğlu, çektiği çileye áşık olan duyarlı insanlardan.

‘‘On sekiz yıl okudum’’ diyor, ‘‘ama bu işçinin hayat üzerine, yalnızlık üzerine söylediklerini, ne bir yerde duydum ne de okudum.’’

* * *

ANCAK
başka iyi bir şairin, Behçet Necatigil'in Travers şiirinden dizelerle noktalanabilir bu yazı:

‘‘Geçer gider koca kompartımanlar/Ve zift üzerimde, dört yanımda vida, somun/Ağır demir raylara ben çakılı./Geçer gider uğultusu çok tez trenlerin/Kalır makas, kalır kara somunlarda tuzu/Alnımdan düşen terin.’’
Yazarın Tüm Yazıları