Ramazan gerçekleri

Dr. Metin Uysal'ın Maliye Bakanlığı'na verdiği dilekçe:

‘‘2910080436 No'lu kurumlar vergisi mükellefiyim. 5 Aralık 2001 günü saat 16'da, bağlı bulunduğum Çankaya Vergi Dairesi'ne işlem yaptırmak için gittim.

Ortalıkta işlem yapacak herhangi bir görevli yoktu. Ramazan dolayısıyla çalışanların izinli olduğunu, her bölümde bir nöbetçi memur kaldığını, ancak bu memurun da işlemimi yapamayacağını öğrendim.

Durumu şikáyet etmek için Vergi Dairesi yetkilileriyle görüşmek istedim. Ancak Müdür, Müdür Yardımcısı, Şef, hiçbir yetkilinin bulunmadığı söylendi.

1- Vergi Dairesi çalışma saatlerinin 17'ye kadar olduğu, kapıdaki panoda yazılıdır. Ramazan ayında bu çalışma düzeni değişmiş midir?

2- Nöbetçi bırakmak, yarın gelin demek suretiyle bir devlet dairesini çalışmaz hale getirmek hangi yasa ve yönetmelikte yazılıdır? Resmi kurumlar, yasa ve yönetmelikler dışında keyfi mekanizmalarla mı yönetilmektedir?

3- Türkiye Cumhuriyeti dinsel esaslara göre mi yönetilmektedir?

Yukarıdaki hususlarda gerekenin yapılmasını ve tarafıma bilgi verilmesini saygılarımla arz ederim.

Not: Dilekçemin bir örneği, kamuoyunu bilgilendirmek için basına arz edilmiştir.’’

***

Dr. Metin Uysal haksız mı? Bir devlet dairesine, hele şu kriz ortamında vergi toplamakla yükümlü bir kuruluşa iş saatlerinde gidiyorsunuz ve karşınızda kimse yok!

Herkes iftara kaçmış!

Bu durumda ortada iki olasılık var. Acaba hangisi doğru, hangisi yanlış:

1- Oruç tutacaksın, iftara birkaç saat kala kafan bulanmaya başlayacak. İşini aksatacaksın. Kaytaracaksın, çalışmayacaksın, erken gideceksin.

2- Dinsel görevlerini işini aksatmadan yapacaksın.

Hangisi doğrudur? Din adamlarımız bu konuda acaba ne düşünürler?

Ramazan geldiği anda, Türkiye'de işler aksamaya başlıyor. Zaten kör topal giden devlet çarkı büyük ölçüde duruyor.

Herkes iftar bahanesiyle kaytarmaya başlıyor.

Oruç tutmayanlar üzerinde ise büyük baskılar oluşuyor.

Laik Türkiye Cumhuriyeti'nde kamu kuruluşlarında yemekhaneler kapatılıyor. Başkent Ankara'da bile bunlar oluyor.

Çankaya'da ‘‘laik’’ bir Cumhurbaşkanı, öbür tarafta ‘‘laik’’ bir Başbakan olduğu söyleniyor da, bu gibi konularda hiçbir ağırlıkları, hiçbir fonksiyonları olmadığı ortaya çıkıyor!

Onlar sadece mesaj yayınlıyor!

***

Ramazan, din sömürüsünün doruk noktalara ulaştığı ay oluyor. Bu sömürüye televizyonlar, gazeteler de katılıyor. Ama başrolde her zaman siyasetçi var. Fakir fukaranın sırtından korkunç bir sömürü çarkı işlemeye başlıyor.

Verilen iftarlarda, yapılan yardımlarda hep bu terbiyesizliği, hep bu saygısızlığı görüyoruz.

Her şey kameraların önünde oluyor. İftar çadırı mı açıldı, mutlaka kameralar çağrılıyor. Fakir fukaraya yardım mı yapılacak, mutlaka medyaya haber veriliyor.

Yandaşlarına para hortumlayan, ihale dümeni çeviren, borçları ödemeyen, her türlü herzeyi yiyen 11 ayın günahkárı tipler, ramazan ayında bu günahlarını medyanın önünde affetirme çabasına girişiyor!

Allah, bu sahtekárlıkla kandırılmak isteniyor!

***

Önceki gece Fethullah'ın televizyon kanalında bir program! Üç kişilik fakir bir aile ekranda. Baba yaşlı ve hasta. Yanında küçük bir çocuk ve bir kadın.

Aile ezilip büzülüyor. Aileye telefonla yardım (!) toplanıyor. Birileri programı arıyor, şu kadar yardım edeceğini söylüyor. Yardım edenlerin isimleri ekranda yazılıyor. Biri, ekranda soyadının yanlış yazıldığını bile söylüyor!

Peki bu ailenin hiç mi onuru yok? Onları bu duruma düşürmeye kimin hakkı olabilir? Bu nasıl Müslümanlık anlayışıdır?

***

Ramazan boyunca bazı kişiler, belediyeler ve diğer kuruluşlar tarafından yapılan ‘‘gıda ve erzak yardımlarını’’ da ibretle ve dehşetle izliyoruz. Basın kuruluşlarına önceden haber veriliyor, ‘‘yardımın’’ dağıtılacağı yer ve saat bildiriliyor.

Sonra insanlar birbirini ezerken çekimler yapılıyor.

Bir utanmazlık daha: Yüzsüz ve hırsız belediye başkanı halkın parasıyla ve yine kameraları çağırıp yardım dağıtıyor. Sonra kendisine parayla çalıştırdığı yerel kanala bir sürü insan çıkarılıyor. Ellerinde paketler!

‘‘Allah razı olsun, başkan sayesinde yardım aldık...’’

Utanmazlığın, rezilliğin, küçülmenin ve din sömürüsünün bu kadarına pes.

Her ramazan aynı pisliği yaşıyoruz. Fakir fukaranın sırtından siyasi rant ve kişisel çıkar elde etmeye kalkışan bilumum din tüccarları ramazan ayında -ve kameraların önünde- hortluyor.

Allah'ın ve Müslümanlığın emirleri, bu kravatlı yobaz güruhu tarafından işte böyle çarpıtılıyor.
Yazarın Tüm Yazıları