Rakıya dair ne varsa...

Yaşayan rakı kültürünün üç temel unsuru olan rakı, meyhane ve çilingir sofrası olgularını 500 yılı aşan tarihsel oluşum sürecinde mercek altına alan “Rakı Ansiklopedisi” son günlerde elime aldığım en harika kitap.

Akıntı çağanozu, asorlu, bulut, dalga, deveye binmiş, dut, esrik, evliya, fitil, hay, istim tutmuş, jilet olmuş, jüt olmuş, kadehkıran, kandil gibi, kelle, kelle kebap, kırba, kirişli kafa, kozmonot, kör kandil, küfelik, leyla, lodos yemiş, matiz, mestane, mest, metizmenos, moz, nal gibi, olgun, paşa, pestil, pilot, robot, taş gibi, tatlı, Tekel bayii, tinton, tıpa, torba yoğurdu, trip, turşu, tütsülü, uçak, uçuk, vapur, vayb, vilispit, yüklü, zurna, zom...
Bunların hepsi aynı anlama geliyor. Elime Yeni Rakı’nın “Rakı Ansiklopedisi”ni aldığımda içkili veya sarhoş birini tarif etmek için yukarıdakiler gibi onlarca sözcük olduğunu öğrendim.
Erdir Zat’ın yayın yönetmenliğini yaptığı, Overteam Yayınları işbirliğiyle hazırlanan ansiklopediyi elimden düşüremiyorum.
Yayın danışmanı Çağatay Anadol, ansiklopedi dediğimiz şey hiçbir zaman bitmediği için “İlk ansiklopediler talihsizdir” dese de, bunun içinde yok yok.
Rakı jargonundan tutun da mezelere, meyhaneler, gazinolar, pavyonlar ve otellere, şairlere, yazarlara, şarkıcılara, padişahlara, randevuevi patroniçelerine, semtlere kadar rakı kültürünün kalbine dokunan, ona değen veya teğet geçen ne varsa bu ansiklopedide yer bulmuş.
Rakı içen, içmeyen veya içemeyen, her ne olursanız olun... Bu ansiklopediye mutlaka kütüphanenizde yer açın.

Çakırkeyif olmak ve kalmak esas

“Rakı Ansiklopedisi”nde bakın rakı adabı nasıl tarif ediliyor:
“Eskilerin âdâb-ı işret dediği içki içme terbiyesi, rakı meclisleri sayesinde bugünlere kadar sürdürülmüştür. Meclise veya meclisi paylaşan kişilere saygı göstermek, sohbeti kesmeden dinlemek, söyleyeceğini kırıcı olmadan söylemek, etrafı rahatsız edecek davranışlardan kaçınmak, ona buna sarkıntılık etmemek gibi görgü kuralları rakı sofrasının temeline yerleşmiştir.”
Adap çerçevesinde meyhane arkadaşlığının da kurulması ve korunması gereken bir bağ olduğu, ancak bunları yapabilmek için öncelikle kararında içmek gerektiği üzerinde duruluyor. Esas olan sarhoş olmadan çakırkeyif hali uzun süre korumak.
Ansiklopedide Ahmet Rasim’den anekdotlara sıkça yer verilmiş.
Rakı içmede üstat olan Rasim “gıdasını” iyi bilir, çok yavaş içer; “Rakı kadehe konulur ama kadehle içilmez; yudum yudum içilir. Her akşam gıdam bir şişedir. Ancak kuralımı hiç bozmam” der.
Ama mesela ansiklopedide Bülent Ersoy maddesinin altında sözü edilen Diva hiç oralı değil: “Ersoy, göz makyajından saç modeline, konuşurken bol bol kullandığı Osmanlıca kelimelerden yarı-muhafazakâr yarı-liberal milliyetçilik anlayışına uzanan özgünlüğünü rakı içişinde de sergiler; dubleyi tek seferde içer, ekseriyetle kadehi yerde parçalar.”
Bir TV programında “Türk filmlerinde en iyi soyunan erkek?” sorusuna şöyle cevap vermiş Ersoy: “Kadir İnanır. O soyunurken karşısında oturup iki şişe rakı içebilirsin.”

Çilingir sofrasının desturu

Kalenderlerin, rintlerin ve Bektaşiler’in vakti kerahet geldiğinde içkiye başlamadan önce okudukları bir tür izin, bir ruhsat, bir rakı duası bu destur. Şimdiki konjonktüre de uymuyor değil hani:

İçelim ab-ı hayatı
Neş’e verir bedene
Ne mutlu bunu icat edene
Bunu icat eden bir pir
Akşamları iki
Sabahleyin bir
Artsın eksilmesin
Taşsın dökülmesin
Allah kimseyi
Meyhanesiz memlekete düşürmesin
Yazarın Tüm Yazıları