Rakı olayı ve bir Mazhar Osman, Neyzen Tevfik anısı

SAHTEKÁRLAR rakıların tadını kaçırdı. Akşamcıların eve giderken meyhaneye uğrayıp bir lokma peynir, bir dilim domates ve salatalıkla bir iki kadeh yuvarlama keyfini de rezil ettiler.

İçki fiyatlarına yapılan ölçüsüz zamların, sahte rakı üreticilerinin kár marjını artırdığı, bu nedenle metil alkol içeren ölüm şişelerinin bütün ülkeyi kaplayıverdiği yolundaki değerlendirmeler dincileri çok öfkelendirdi.

Bunun hükümete yeni bir saldırı bahanesi yapıldığını söyleyip yine küfürler savurdular.

Ama sahte rakıdan meydana gelen ölümlerin Türkiye’de ilk kez yaşandığının nedenlerini düşünmek zahmetine katlanmadılar.

Bir sektörde yasadışı yollarla büyük kazanç sağlanıyorsa orada birtakım vicdansız açıkgözlülerin her türlü melanete soyunmaları olağandır.

Kaçak üretilen bir şişe rakıdan 15 milyon lira kazanç sağlanabilen bir piyasa yaratırsanız böyle bir tehlikeye her zaman çanak tutarsınız.

Kim ne derse desin, bugün yaşananların en büyük nedeni hükümetin çağdışı anlayışından kaynaklanmaktadır.

Toplumun içki içmesini önlemek amacıyla bu fiyat politikası sürdürülürse AKP bilsin ki bu ölümler artarak devam eder.

Hiçbir polis gücü kaçağı yüzde yüz engelleyemez.

* * *

Dünyada hiçbir yönetim insanların içki içmesini önleyememiştir.

Toplumu alkol alışkanlığından korumak gerekir ama bunun yolları vardır.

Alkolizmin zararları eğitim yoluyla, yürütülen kampanyalarla topluma anlatılır.

Zaten Türkiye’de alkol alışkanlığı hiçbir dönemde Batılı ülkelerde olduğu gibi tehlikeli boyutlara ulaşmamıştır.

Alkolizmle mücadele fiyat artırarak, yasaklar koyarak yapılmaz.

Tayyip Erdoğan’ın belediye başkanı olduktan sonra kendisine bağlı mekanlarda içkiyi yasaklaması gibi çağdışı uygulamalar hiçbir zaman çözüm olmamıştır.

İçki içmek, ikram etmek bugün sosyal yaşamın önemli bir parçasıdır.

AKP’liler iktidara geldikten sonra sanırım bunu bizzat yaşadılar.

Kendileri içmeseler bile resmi davetlerde konuklarına içki ikram etmek, onlarla su dolu kadehlerini tokuşturmak zorunda kaldılar.

* * *

Yasağın, doktor tarafından konmuş olsa bile bir işe yaramadığını gösteren yaşanmış bir olayı anlatmak istiyorum.

Devrinin en ünlü ruh ve akıl hastalıkları uzmanı olan Profesör Dr. Mazhar Osman bir gün sık sık kendisine tedaviye getirilen hastası Neyzen Tevfik’e rastlamış sokakta.

Mazhar Hoca her seferinde Neyzen’i taburcu ederken kendisine içki içmeyi yasaklarmış.

Neyzen de taburcu olur olmaz soluğu meyhanede alırmış.

Yine yeni taburcu olduğu günlerden birinde Neyzen’i elinde rakı şişesiyle görünce Mazhar Hoca’nın tepesi atmış:

‘Ne bu halin? Çabuk dök onu yere Neyzen.’

Neyzen Mazhar Hoca’
dan çekiniyor ama kafa iyi olduğu için bu kez aldırmamış:

‘Dökemem çünkü şişenin yarısı Çallı İbrahim’in.’

Mazhar Hoca
öfkesinden deliye dönmüş, sesini daha da yükselterek bağırmış:

‘O zaman senin olan yarısını dök.’

Neyzen
yine diretmiş:

‘Dökemem Hoca.’

‘Neden?’

Neyzen
gayet sakin şöyle yanıtlamış:

‘Benim payım altta da ondan.’
Yazarın Tüm Yazıları