‘Rakı afeti’ lokantaları vuruyor

‘EFENDİM ben eski milli bisikletçi Mehmet Cengiz’im. Yeşilyurt’taki ‘Antepli’ lokantasının sahibiyim.

Gaziantep’de iki hemşerimin, yine eski bir bisikletçi olan Hanefi Bıçkıcı (57) ve Ali Mercan’ın (49) Suriye’den kaçak getirilen ‘sahte viski’den öldüklerini duyunca bunları yazmaya karar verdim.

‘Kaçak rakı’ meselesinden sonra bizim gibi işyerlerinin ne durumda olduğunu hiç biliyor musunuz?

Her şeyimiz ‘kaçak’ ve ‘sahte’ olmaya başlayınca bizim işlerimiz bozuldu. ‘Akşamcılar’ kaybolmaya başladı. Emin olun dün akşam 22.00’ye kadar hiçbir müşterim gelmedi. O saatten sonra iki masalık müşteri geldi. ‘Sahte rakı’dan önce günde yaklaşık 3 milyar lira ciro yapardım, dün akşamki hasılatım 300 milyonu bile bulmadı. Bu bir aydır sürüyor. Bırakın sahte rakıyı, insanlar içkili lokantalardan çekinir hale geldiler.

Bu hükümet için alarm olmadı; kaç bin kişi ekmek yiyor bu işletmelerde. Benim de 15 çalışanım var. TCDD’ye olan kiramı, vergimi, stopajımı, sigortamı nasıl ödeyeceğimi düşünmeye başladım artık. Peynir, domates, yağ, et, meyve, sebze gibi gıda maddelerini alımım da azaldı.

Benim gibi birçok saygın lokanta, eğlence yeri ve barlar kan ağlıyor.

Gerçi içkiyi sevmiyorlar ama Başbakan ve Maliye Bakanımıza bir önerimiz olacak. Bu afet geçinceye kadar bizim vergilerimizi erteleme imkánı tanınabilir mi? Çünkü bu sahtecilik bizim günahımız değil ki...’

Aynı tablo her yerde yaşanıyor. Ülkeyi sahtecilik örümcek gibi sarmış; buna ciddi kalıcı tedbir alınmazsa, namusuyla iş yapanlar da sapır sapır dökülecek.

Bu hırsızları yakalamak zor mu

ULUS’ta (Etiler) kızımın oturduğu daireye iki ay kadar önce öğle saatlerinde hırsızlar giriyor. Ellerinde poşetler olan kızımla merdivenlerde karşılaşan zanlılar ‘İyi günler’ dileğinde bulunuyorlar. Kapının açık ve dairesinin darmadağın olduğunu gören kızım, feryatlarla arkalarından koşuyor. Kapıcıya bıçak çeken bu kişiler, çalışır vaziyette bekleyen bir araçla kaçıyorlar.

Olaya el koyan polise taşıtın plakası veriliyor. Kızım, kadın-erkek iki kişiyi ‘kesin’ teşhis ediyor. Bunları isimleriyle belirleyen, ikametgáhları ile birlikte kiralık aracı dahi tespit eden polis, kendilerine yardımcı olan kızıma teşekkür ederken, ‘ısrarla konuşulmaması ricasında’ bulunuyor.

Ne var ki kesin teşhis ve bilgilere rağmen polisin hálá ‘sabır’ dileğine bir anlam veremiyoruz. Gerektiğinde anında sonuca ulaşan polis, açıkça ifade ettiği böyle bir gerçek karşısında daha ne beklemektedir?

Korkumuz, TCK’nın yürürlüğe gireceği 1 Nisan’da bizlere verilecek cevabın ‘Elimiz kolumuz bağlandı, kusura bakmayın’ sözü mü olacaktır?

Av. Ruhi KAHRAMAN-İSTANBUL

Cafcafa kanmayın

GAZETELERDE
modern, yeşillikli, havuzlu genellikle yabancı isimli siteler, konaklar kol geziyor.

Cafcaflı resimler, cicili bicili canlandırmalar insanın içini ısıtıyor. Ama bir de onları iş bitince görün. Alemdar’da böyle bir siteye girdik, üç ay oldu hala akan suyumuz bile temiz değil, devamlı sorunlarla dolu; insanı aldığına pişman ediyor. Siz siz olun mutlaka, bu şirket daha önce ne iş, hangi konutları yapmış, bakın. Bakmakla da kalmayın gidip bizzat orada yaşayanlarla konuşun, öyle karar verin ki üzülmeyin! BATURALP DERİN

En-TELLAK-tüeller!

ONLAR kendilerini Batılı entelektüellerden daha geride tutarlar. Kendilerini Batılı olarak gördükleri entelektüelle eşitleyebilmek için, onlarla aynı görüşleri paylaşmak zorunda hissederler.

Bu yüzden bu ülkede, yeni diye ortaya çıkan her şeye hemen karşı çıkarak, ‘Dünyada böyle şey yok’ derler. Oysa bilmezler ki, vaktiyle dünyada kuduz aşısı da, verem aşısı da, internet de, TV ve bilgisayar da yoktu.

Onlar dünyada yok diye bu ülkede ortaya çıkan her yeninin düşmanıdırlar. Böylece Türklerdeki özgün olanı yaratma çabasını da ortadan kaldırırlar. O yüzden bunların hemen hepsi ‘Dünyada köşe yazarlığı sistemi yok!’ diyerek, gazetelerin de bir dönem dünyada olmadığını unuturlar, af buyrun salaktırlar!

Onlar sürekli kendilerinin önünde gördükleri Batılı aydınların sırtını sıvazlamak, onların yaptığı her şeyi mutlak doğru olarak kabul etmek zorundadırlar. Aksi takdirde kendilerinde zafiyet hissederler.

O yüzden bunlar, bu ülkenin insanının sosyobiyolojisini anlayamazlar. O yüzden bunlar, dünyada üretileni burada tekrarlamaktan öte bir şey yapamazlar.

O yüzden bunlar En-TELLAK-tüellerdir. Sürekli Batılı gördükleri entelektüellere peştamal taşır, havlu tutar, sırtını sabunlarlar. Bazen Batılı ve Batıyı keselemek görevinin de kendilerinde olduklarına inanır, öyle davranırlar.

Bazen özel bölmelerde özel durumlara da düştükleri olur. Namus kaybettirmeye giderken.

Recep RE (Temmuz)-İSTANBUL

Biliyor musunuz

GÜMRÜK
Müsteşarlığı’na hükümetin atamak istediği İçişleri Bakanlığı Mülkiye Başmüfettişi Mehmet Çetin’in, kararnamesinin Köşk’ten geri döndüğünü... TMSF’nin kontroluna geçen CINE5’in koridorlarında, yönetim kurulu başkanlığına yeni getirilen Salim Köse’ye karşı tavır alan kurumun finansman sorumlusu Selçuk Uysaler ve koordinatör Gürhan Solakoğlu’nun, Köse ile sık sık tartıştıklarını, kendilerine ‘Küçük Erol (Aksoy)’ denilmeye başlandığını; çeşitli uygulama ve atamalarıyla grubu ‘Çorum Holding’e dönüştürdüklerinin konuşulduğunu.... Beylikdüzü’nde Ekinciler Holding tarafından kütüphane yapılması koşuluyla Beylikdüzü (Kavaklı) Belediyesi’ne verilen yerin (Ali Usta Lokantası) ihale yapılmadan Ekrem İmamoğlu ve Celal Göçhan adlı AKP’lilere satıldığını...

GÜNÜN SÖZÜ

‘Partilerin gelir ve giderleri, genel başkan, merkez karar üyeleri ve milletvekillerinin mal beyanları kamuoyuna açık (elektronik ortamda) izlenebilmelidir. Parti üst düzey yöneticileri ve milletvekilleri ile bunların 3. dereceye kadar hısım ve akrabaları, kamu şirketlerinde yönetim, denetim organlarında görev almamalıdır.

(Bağımsız Isparta Miletvekili

Erkan Mumcu)


MESAJ PANOSU

ŞİŞLİ Belediyesi’
nin iki yıl önce açtığı Ayazağa Köyü’ndeki anaokulu neden kapatılıyor. Bir veli ve seçmen olarak Sarıgül’den öğrenmek istiyoruz. Ufuk SARNIK

TÜRKİYE Şeker Fabrikaları’nda çalışan geçici işçilerin çalışma süreleri ortalama 90 gün civarında. Ekonomik olarak zor durumdayız. Sağlık problemleri ve kadro sorunlarının bir an önce çözülmesini istiyoruz.

Ahmet AYTEMİZ
Yazarın Tüm Yazıları