Rahat uyu Huysuz, çalışıyorlar

Leman Kültür’ün önünde Leman tayfası doğum heyecanı yaşıyor. Matbaadan yeni dergi ‘Harakiri’ bekleniyor. Paket masanın üstüne yerleştiriliyor. Harakiri ellerime doğuyor. Bu durumda ne yapılır? Tabii derginin kıçına yani arka kapağına şaplağı indiriyorum

Salı günü Beyoğlu’nda slalom yaparak biriktirdiğim işleri hallediyorum.
Bir randevu, iki ödeme, üç ziyaret derken pilim bitiyor yavaştan. Mahalle kahvesine oturuyorum. Taze çekilmiş kahve kokusuna şükranlarımı sunarken cep cihazı dingildiyor.
Arayan dostum Kutlukhan Perker: “Yeni dergi yaptık, sana da yollayacağım. Neredesin?” diyor.
Cevap veriyorum: “İzlere bakılırsa fazla uzaklaşmış olamam; iki-üç bina yanında kahve içiyorum. Sen zahmet etme, kahveyi bitirip yanına geliyorum...”
Leman Kültür’ün önünde Leman tayfası doğum heyecanı yaşıyor.
Yeni dergi ‘Harakiri’ bekleniyor. Matbaadan “Yola çıktı!” haberi gelmiş, kapıda bekleniyor.
Başta derginin kaptanı konumundaki Perker olmak üzere herkeste bir doğumhane kapısında bekleşen baba adayı heyecanı var.
Nihayet elinde paketleri taşıyan abimiz berberin bulunduğu köşede beliriyor.
Paket masanın üstüne yerleştiriliyor, Perker aceleyle bantı kesiyor ve ilk dergiyi çekip uzatıyor.
Harakiri ellerime doğuyor.
Bu durumda ne yapılır? Tabii derginin kıçına (bu durumda arka kapağına) şaplağı indiriyorum.
Harakiri nur topu gibi doğmuş bulunuyor, uzun ömürler diliyorum.
‘Hara-Kiri’ mizah dergilerinin tarihine meraklı olanların hatırlayabileceği bir isim.
1960’larda Fransa’da yayınlanan, kapatılınca ‘Charlie Hebdo’ adını alan ve çeşitli maceralar ve değişimlere rağmen günümüzde de kuyruğu dik tutan bir dergidir.
Perker ve tayfanın ‘Harakiri’ ismini seçmesinde elbette bir gönderme var bu ekole.

AYLIK VE 44 SAYFA

Peki neler var dergide?
Çevremdekiler baskı kalitesini filan incelerken ben dergiye dokunan ilk okur olmanın heyecanıyla içeriğe gömüldüm.
Haberler çok iyi...
Kuşe kapaklı, pırıl pırıl baskılı dergide yeni yıldız adayları, uzun süredir takımdan ayrı düz koşu yapan ustalar, nicedir görmediğimiz kahramanlar harmanlanmış.
Aylık olacak 44 sayfalık Harakiri.
Kapakta Perker’in muazzam portreleriyle yer alan isimlere bakıyorum: Behiç Pek, Metin Kaçan, Sencer, Aslan Özdemir, Bahadır Boysal, Serhat Gürpınar, Atilla Atalay, Birol Bayram, Mehmet Ersoy...
Bu kadar değil tabii listemiz; uzadıkça uzuyor.
Parlak yetenekler beliriyor ufukta: Taylan Kurtuluş, Güven Bilge, Cemal Söyleyen...
Faruken Bayraktare’nin çok özlediğim ‘Kravisni Tol Tol’ü çıkıyor karşıma.
Yazar kadrosu: Küçük İskender, Atilla Atalay, Cezmi Ersöz, Mesud Ata... Ötesi de var.
Felat Delibalta filan, enfes...
Hem çizgi roman hem de karikatür var ‘Harakiri’de.
Hem içerik hem de baskı açısından öncelik kaliteye verilmiş.
Eve varınca daha detaylı okurken fark ettim ki boş bir kare, bir satır, bir espri bile yok.
Elime doğduğu için abartmıyorum, okuyunca fark etmemek imkansız.
Arka kapak içinde, eğer kıyılabilirse, kesilerek saklanabilecek alternatif bir ‘100 Türk Büyüğü’ sayfası açmışlar.
İlk Türk Büyüğü, elbette Oğuz Aral.
Mustafa Karasu’nun son derece canlı portresinde ‘Ovuz Abi’ her an fırçayı patlatacakmış gibi duruyor.
Altına veciz bir sözünü yazmışlar: “Herkes eğlenirken birilerinin çalışması lazım...”
Tam karşı sayfasında amatör çizerler var.
İlk sayının amatörleri: Can Barslan, Necdet Şen, Hasan Kaçan, Gani Müjde, Sarkis, Suat Gönülay, Soner Günday, Tuncay Akgün...
Karikatüre yeni başladıkları günlerdeki eserlerinden birer tane yayınlamışlar ilk sayı şerefine.
Harakiri’yi saklamak üzere kitapların arasına doğru yürürken Ovuz Abi’nin lafına cevap yetiştirdim:
“Rahat uyu Huysuz İhtiyar, senin elemanlar harıl harıl çalışıyor...”
Yazarın Tüm Yazıları