Radyolu yıllar

SEÇİM dönemleri bana siyasi parti liderlerinin seçimlere birkaç hafta kala radyoda yaptıkları konuşmaları hatırlatır. Ben radyolu yıllarda büyüdüm. O dönemdeki tüm siyasi liderleri seçim dönemlerinde yaptıkları konuşmalarla radyodan tanıdım.

Birçok ünlü yazarın hikaye ve romanlarını radyoda yayınlanan skeçlerden öğrendim. Birçok şarkıyı ilk kez radyoda dinledim. Klasik müzik müziğe aşinalığım radyo sayesinde oldu. Benim çocukluğumda radyo çok etkili bir öğretmendi.

Evimizin en mutena köşesinde yer alan belki de en değerli mobilya radyomuzdu. Üzerinde dantel örtü vardı. Radyonun tuşlarını kapatacak kadar büyük olmasa da, radyo açıldığında örtü radyonun tepesine kıvrılıp katlanırdı. Ya annem ya da babam radyoyu açmaya yetkiliydi. Çocukların radyoyu kapatmasına ender de olsa izin verilirdi. Evimizde "oynama, bozarsın" lafı en çok radyo için söylenirdi.

Radyonun içinde hep küçük insanlar olduğunu hayal ederdim. Radyodan duyduğum seslerin o küçük insanlardan geldiğini düşünürdüm. Yassıada saatinde onca insanın radyonun içine nasıl girdiklerine şaşardım. Hatta, evde kimse olmadığını düşündüğüm bir gün, elimde tornavida radyonun içindeki insancıkları görebilmek için radyonun arkasını açmaya çalıştığımda annem tarafından suçüstü yakalandığımı hatırlıyorum. O olaydan sonra uzun bir süre radyoya yaklaşmam dahi yasaklanmıştı.

YAKIN TARİHİN ANALİZİ

Yine seçim döneminde radyolu yılları hatırlarken, Gülben Dinçmen’in yazdığı Radyolu Yıllar kitabı elime geçti. Çok kolay ve hızlı okudum. Kitap beni radyolu yılların bambaşka boyutlarına götürdü. Çok etkilendim.

Çocukluğumda radyonun içinde düşlediğim küçük adamlar yerine radyonun arkasındaki büyük adamları(!) ve küçük çalışanları(!) görme ve öğrenme olanağı buldum. TRT’nin çoğu zaman görünmeyen, bilinmeyen yüzünü gördüm.

Bir bölümünü hiç bilmediğim, bir bölümünü hayal mayal hatırladığım, son bölümlerini ise ilgi ve kaygıyla izlediğim bir dönemin titizlikle hazırlanmış bir muhasebesini okudum. Cumhuriyet Türkiye’sinin geçirdiği siyasi, sosyal ve ekonomik dönüşümün radyo ve daha sonra televizyon yayıncılığına olan etkisini, bu sektörde çalışanların mücadelelerini ve buralara nasıl geldiğimizin geniş bir muhasebesini çok yetkin bir kalemden izleme olanağına kavuştum. Siyasetin bu alandaki kirli yüzünü gördüm.

Gülben Dinçmen’in, kendisinin içinde olduğu olayları dahi büyük bir titizlikle analiz ederken gösterdiği edebi derinlik ise beni kıskandırdı.

İnsan, beceremediği işleri büyük bir maharetle yapabilen insanlara gıpta ile bakar. Kitabı okurken böyle hissettim. Bir kez daha farkına vardım ki, insanın kendini yazılı ve sözlü iyi ifade edebilmesi eğitim kadar yetenek de gerektiriyor. Bazı konular vardır. Eğitimle öğrenilir. Ama, bazı konular vardır ki, eğitim yardımcıdır, yetkinliğe ulaşmada asıl unsur yaradılıştan gelen kabiliyettir. Gülben Dinçmen’in Radyolu Yıllar kitabında bu gerçeği bir kez daha gördüm. Kendisini kıskanmadım dersem, yalan söylemiş olurum.

NEREDEN NEREYE

Radyolu dönem ile ilgilenmeyebilirsiniz. Ama, Cumhuriyet Türkiye’sinin siyasi, sosyal ve ekonomik gelişme sürecinde nereden nereye geldiğini (ya da gelemediğini) bir yayıncı, bir yapımcı, bir entelektüelin gözlüğünden takip etmek isterseniz, Gülben Dinçmen’in Geniş Kitaplık’tan (www.gyayingrubu.com) çıkan Radyolu Yıllar kitabını mutlaka okumanızı tavsiye ederim.

Kitabı okurken, çok şeyi hatırlayacaksınız, çok şeyi öğreneceksiniz, bugünü izlerken nerelerden geldiğimizi göreceksiniz.
Yazarın Tüm Yazıları