Punk Shui: Evi tanınmayacak hale getirme sanatı

Feng Shui hadisesini bilenler vardır aranızda. "Evi toplayıp huzur bulma sanatı" diyeceğim; takipçilerinin elinden kurtulsam, çocukların ve kocasının arkasını toplamaktan bıkmış ev kadınlarından kurtulamayacağım.

Ama öyle bir şey işte. Ben anlamasam da derinlikleri bulunan bir yöntem olarak tanıtıldı Feng Shui. Benim gibi kimi zaman pantolonun diğer bacağını bulmakta bile zorlananlar için değil tabii, insan olanlar için bazı öneriler getiriyor.

"Yatağı Bağcılar’a çevirerek yatarsan papatya çayını fondip yapmış gibi huzurlu uyursun, Çatladıkapı’ya çevirerek yatarsan kulunç yapar..." türü kuralları olan, yaşanan mekanın insanın iç dünyasını kafadan etkilediğini savunan bir öğreti...

*

Ben Türkiye’nin doğusundan öğreti olarak sadece Kung Fu’yu yakından takip ettim. O da Hong Kong’un gurur kaynağı Shaw Biraderler’in filmleri, Bruce Lee sayesinde.

Evde dekorasyon gibi bir derdim olmadı pek. Genellikle "öbekleme" yöntemiyle dekore ediyorum evi: "Dergiler şöyle öbeklensin, kitaplar şöyle, plaklar şöyle..." şeklinde.

Hatta şöyle söyleyeyim, dekorasyon denildiğinde "Hımm, sanırım Fransızca kökenli bir kelime" diyebilirim, ötesiyle ilgilenmem...

*

Bu durum, hayatım boyunca bir akıma öncülük ettiğimi, arkadaşlarımla birlikte oturduğumuz evlerde bir fenomen yarattığımızı bilmeden geçirdiğim günlerde beni hiç rahatsız etmiyordu.

Ne zaman rahatsız etmeye başladı peki? "Punk Shui" adlı kitabı okuduktan sonra...

"Punk Shui", kendi iddiasına göre, akımı bulan kişi olan Josh Amatore Hughes tarafından yazılmış bir kitap.

"Anarşistler İçin Ev Dizaynı" alt başlığıyla çıkan kitabı bulamayanlar, www.punkshui.net adresinden de konuyla ilgili bilgilere ulaşabilir.

Johs Amatore Hughes adlı ağbi diyor ki "Dağıtın evlerinizi..."

Özetle böyle diyor ama detaylara girince sapıtıyor Josh Ağbi.

Mesela diyor ki, "Elektrikli testereyle kanepenizi hovorş diye bölünüz. Böldükten sonra atmayınız, salonda öyle dursun... Yanına bi bidon koyun, bidonun içine siz girip oturun!"

Tamam, bidon kısmını atmış olabilirim ama "Doğra kanepeyi ciğerim!" diyor.

*

Josh Ağbi, hepsi birbirine benzer eşyayla donatılmış, aynı tip evlerin insanı kastığını, bu sebepten yaratıcılığa ve sıra dışılığa doğru yola koyulmamız gerektiğini söylüyor.

Büyük mobilya mağazalarının işlevselliği ve estetiği tartışmalı modellerle evleri doldurduğunu, neticede sıkıcı ve birbirine benzeyen evlerde yaşayıp durduğumuzu söylüyor.

İlaç olarak da Punk Shui’yi öneriyor. Önerileri aktarayım diyorum yazıya başladığımdan beri, ama öneri zaten öneri kabul etmemek.

Durun daha anlaşılır hale getirmeye çalışıyorum zaten konuyu.

Josh Ağbi diyor ki "İster evinin duvarına ateş et, istersen bacayı sök, klozet niyetine tuvalette kullan..."

*

Josh Ağbi’nin gazına gelip, "Yihhu! Orijinallik olsun, yuvam Punk Shui’ye uysun" diyecek ve tavana duşakabin monte edecek halimiz yok tabii. Kitabı efendi gibi, ortalığı dağıtmadan filan okudum.

Kitap bittikten sonra da "Elektrik santrali gibi bir adam olsa gerek; baksana bizim hayatımızı almış akıma çevirmiş" dedim kendi kendime.

Daha doğrusu kendi kendime konuşmadım, Topesto’ya söyledim bunu.

Kitabı gördüğünden beri "Olur mu be öyle akım? Eleman adı bulmuş, hoşuna gitmiş; sonra da böyle kitaptı bilmem neydi diye para musluğuna çevirmiş işi" diye söylenip duran Topesto’ya "Sen uyanamadın işe di mi?" dedim.

"Hı?" dedi tahmin ettiğim gibi.

"Şu sorulara cevap ver bakayım?" dedim ve sıralamaya başladım:

- Evi su bastıktan sonra (O apayrı bir hikaye zaten) pörtleyen parkeleri biraz daha kanırtarak, salonun yer döşemesinde sabit küllükler oluşturan birini tanıyor musun birader?

- Evet, tanıyorum ekselans!

- Kimin tuvaletinde kapı yerine Hawaii desenli incik boncuk sallangacı duruyor, biliyor musun?

- Evet amiral, bilmem mi...

- Tavanında "Park Yapılmaz" işareti bulunan evi çıkarabilecek misin? Yardımcı olayım; 1994 Cihangir... Anahtar Sokak...

- Evet sayın Odalar Salonlar ve Helalar Birliği Başkanım. Ne bu ev sorgusu be!

*

"Eleman, bizim olduğunu fark edemediğimiz bir fikri araklamış. Çakamadın mı hálá köfteyi?"

"Fark edemediğin fikrin çalınmış olması da güzelmiş ha..."

"Hı?"

"Yok bişi, aysti var mı?"

"Olmaz mı?"

"Getir o zaman kardeşim bir tane... Kendine de soğuk olanından aç; ferahlatır, saçmalamayı keser..."

"Peki sen zincirle tuvalete saat sarkıtılmış evi hatırlıyor musun?.. Tuvaletin deliğine doğru yukarıdan bakınca zamanı görüyordun..."

"Aysti dedik, elin sıyırmışıyla biz de kafayı sıyırmayalım..."

"O saati görse kesin yapar bu adam, ben söylemiş olayım da..."
Yazarın Tüm Yazıları