Projemden uyandılar

ANAVATAN İstanbul Milletvekili Emin Şirin önceki gün İçişleri Bakanı Aksu’nun yanıtlaması isteğiyle bir soru önergesi veriyor. Önergede özetle şöyle deniliyor:

Organizatör Ahmet San, Levent’teki İETT’nin 46 dönümlük arazisinde ‘İstanbul Tower’ adıyla bir eğlence ve kongre kompleksi ve kulesi projesi geliştirip, İETT Genel Müdürü Muammer Kantarcı’ya ve onun aracılığıyla da Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’a resmi bir teklif sunuyor.

Teklifte, 100 milyon doları nakit olmak üzere Büyükşehir’e %52 pay önerilmektedir.

Halbuki Büyükşehir’e söz konusu araziyi %20 gibi son derece düşük bir payla pazarlamaya çalıştığını öğrenmiş bulunuyoruz.

Bu bilgiler doğrultusunda Kadir Topbaş’ın faaliyetlerini denetlemek üzere müfettiş görevlendirilmesini düşünüyor musunuz? Düşünmüyorsanız sebebi nedir? Müfettiş görevlendirmeyi düşünmüyorsanız bu soru önergesini ihbar kabul ederek soruşturma başlatacak mısınız?’

Anlaşıldığı üzere Şirin’in gündeme getirdiği olay, Şeyh Al Maktum’un ‘Dubai Properties’ adlı grubuna ikiz gökdelen yapılmak üzere %20 pay karşılığı verilmeye çalışılan ‘ünlü proje’...

Ancak dün Tercüman’da Erhan Öztürk imzasıyla yer alan haberde, San’ın 11 ay önce İETT’ye sunduğu ancak bugüne kadar ‘uyutulan proje’nin varlığının ortaya çıkmasıyla olay farklı bir boyut kazandı. Haberde ‘Büyükşehir’in, Dubai Towers’a verilen arazi için Al Maktum’dan önce işadamı San ile el sıkıştığı ortaya çıktı’ denildi.

Habertürk’e dün çıkan Ahmet San’la görüştük. ‘Bu projenin varlığı niye bugün ortaya çıktı? deyince şu karşılığı verdi:

‘Elimde projem var diye hiç ortalığa çıkmayı düşünmedim. Hazırladığım ‘İETT Entertainment&Convention Complex&Tower-İstanbul’ adlı 42 sayfalık dosyamla ilgili soruları, sayın Emin Şirin’in önergesiyle kamuoyuna yansıdığı için yanıtsız bırakmadım. İETT’ye 100 milyon dolar peşin kira geliri başta olmak üzere 150 bin m2’lik yaklaşık 400 milyon dolar tutacak kat karşılığı %50 pay vermeyi taahhüt eden projemi, finansmanı üstlenebilecek Dubai İslamic Bank, Şikago kökenli EMEA Investment Management adlı fon yönetimi ve Kuveyt kökenli Structred Finanse&Investment adlı kuruluşlar ve Adnan Polat, Kılıç Grup, Yaşar Aşçıoğlu gibi müteahhitlik gruplarının da ilgi duyacağı boyutlara getirmiştim. İhaleye çıkmak üzere herşey hazırdı. Ancak geçen temmuz ayından itibaren İETT Genel Müdürü de, Büyükşehir Belediye Başkanı da sırra kadem bastı, hiçbir mesajıma cevap vermediler. Halbuki daha önce İETT Genel Müdürü Kantarcı ile en az 20-25 kez görüşmüştüm. Demek ki işim bitmiş ve bana da lüzumsuz onbinlerce dolar para harcatmışlar. Projemden etkilendiklerini sanıyorum. Anlaşılıyor ki, başka hesapları varmış.’

Şahin’in raporu

BAŞBAKAN
Erdoğan, Büyükşehir yönetimindeki çok başlılıktan uzun süredir rahatsızdı. 20 aydır ortaya bir yatırım konulmadığı gibi kadro çekişmesi de yaşanıyordu. Başbakan Yardımcısı M. Ali Şahin’den rapor istedi ve bunun doğrultusunda Almanya’ya gitmeden önce Üsküdar’daki evine İçişleri Bakanı Aksu ile Kadir Topbaş’ı çağırdı ve neşteri vurdu. İdris Güllüce, Erdoğan’la İmam Hatip’den 11 yaşından beri arkadaştı. İstanbul Üniversitesi’den izinli olarak Genel Sekreterliğe getirilmiş olan Prof. Ramazan Evren belediyeye ‘uyum’ sağlayamamış, Genel Sekreter Yardımcısı Mihmail Mangan da bazı sıkıntılar yaşıyordu. Her iki ismin de Abdullah Gül’e yakın olduğu biliniyor. Yeni Genel Sekreter Mesut Pektaş’ın adı daha önce Hazine Genel Müdürlüğü için geçmişti.

Allah İstanbul’a acısın!

İşsizlik ve gelir yetmezliği

BİRÇOK sorunumuza kaynaklık eden sorun olarak işsizlik biliniyor. Gerçekte ise gelir yetmezliği daha genel bir sorundur ve işsizlikten başka kaynaklardan da beslenir.

Örneğin, bugün işi bulunan bir kişi, yarınlarda ihtiyacı olabilecek yeni becerileri edinmiyorsa gelecekteki işsizlerden birisi olacaktır.

Ya da işi bulunan ama kalabalık bir nüfusa bakmak zorunda bulunan bir kişinin gerçek sorunu işsizlik değil gelir yetmezliğidir.

Bugün için mükemmel bir iş ve gelir sahibi olan ama teknolojisini yenile(ye)meyen bir kişi de geleceğin işsizidir, ama sorunu teknolojik geri kalmışlıktır.

Bu örnekleri çoğaltabilirim. Ama, işsizlik genel adı altında ortalıkta bulunan en yaygın sorunlardan birisi, gençlerimizin öğrenilmiş çaresizlik denilen sorunlarıdır. Bu sorun işsizlik de dahil birçok sorunun kaynağı durumundadır.

Çaresizlik içine itilmiş bir kişi, kendi başına hiçbir sorununu çözemeyeceğine, elinden ancak başkalarının tutması gerektiğine kendini inandırmıştır.

Bu inanç onda bir olumsuz tutum yaratmış ve toplumu kendisine borçlu olarak görmeye, her şeyi eleştirmeye ama kendisi daima elinden tutulmayı beklemeye başlamıştır.

Bir yandan da kolay para kazanmanın sürekli olarak yüceltildiği bir ortamda bu insanlarımıza normal yollardan gelir sağlama imkanı sağlansa dahi ya reddetmekteler ya da kabul etmekte ama bu defa da becerileri yetmemektedir.

GELİR YARATMA NEDİR

Lise ve üniversitelerimizden mezun edilmiş, ama işe yarar bir beceriye sahip olamamış milyonlarca gencimizin özetle durumları budur.

Bu genel tablo karşısında: 1 Haziran’da 500 kişiye gelir yaratma amaçlı, AB destekli bir proje başlattık. Gelir yaratma, şu 5 yoldan bir veya birkaçı ile gerçekleştirilecek: iş bulma, kendi işini kurma, işi olan ama geliri yetersiz kişilerin ek gelir yaratmaları, tasarruf yoluyla gelir yaratma ya da halen işi olanların gelecekte de istihdam edilebilirliklerini korumaları.

Bir kısmı internet üzerinden bir kısmı da yüz yüze eğitim şeklindeki bu projeye bugüne kadar 1.700 kişi başvurdu, çeşitli aşamalardan geçenlerden 200 kadarı da yüz yüze eğitime alındı.

Yüz yüze eğitim alanlar ise birer plan yaparak amaç(lar)ını gerçekleştirmek için çalışmaya başladılar. Bu çalışmalarında onlara yol göstermek için de 120 kadar gönüllü mentor (rehber) görev aldı.

PROJE SONUÇLANIYOR

Yüz yüze eğitimler kasım sonunda, proje ise şubat 2006’da bitecek. Yani artık neredeyse uzatmalar oynanıyor.

Programlara katılmak ücretsiz, üstüne üstlük tam katılıp sonuna kadar gelenlere toplam 32 Euro’luk küçük bir çay-kahve bedeli de ödeniyor.

Katılanlar öğrenmeyi öğreniyor ve yaşamlarının geri kalan kısmında ayakları üzerinde durabilmek için hangi bilgileri, hangi becerileri, hangi tutum ve davranışları edinmeleri gerekiyorsa, onları kendi başlarına (bir abi, dayı, torpil vs. aramadan) edinebiliyorlar.

Bugüne kadar 1.700 başvurunun %99’u medyada bir yayından sonra oluştu. Her gazete haberi, her TV mülakatından sonra 50-60 kişi başvurdu. TV’ler daha önemli haberlerle (Gamze Özçelik, İbrahim Tatlıses’in stres atma yolları gibi) meşgul olduğu için böyle damlalar halinde başvurular oldu.

Toplam 500 kişi öngörülmesine rağmen halen 200 civarında kişi eğitilebildi. Süre içinde 300 kişi daha eğitmek istiyoruz.

Katkınız olabilirse müteşekkir olacağım.

M.Tınaz TİTİZ- Proje Koordinatörü

www.yapabilirsin.com

CHP, Avrupa irtibat büroları kurmalı

CHP 19-20 Kasım tarihlerinde 31. Olağan Kurultayı’nı toplayacak. Cumhuriyet’in tüm kazanımlarının küreselleşme adına elden çıkarıldığı ve Cumhuriyet’in temel ilkelerinin yok edilmek istendiği bir dönemde CHP devleti kuran ve partinin ilk genel başkanı olan Mustafa Kemal’in ülküsüne yakışan bir tutum içinde olmalıdır.

AKP Avrupa’da çalışan işçcilerimizi ve ailelerini örgütlemek, onların oylarını ve bağışlarını AKP’ye yöneltmek için çok akıllı bir çaba içindedir. Ya CHP? Siyaseti geriden izlediği sanısını yaratan CHP bu konuda AKP’nin gerisinde kalmıştır. Avrupa’da yaşayan yurttaşlarımızı camilerin siyasal etkisindan, din baronlarının ve İslami holdinglerin saldırısından kurtarmak için CHP Avrupa İrtibat Büroları kurmalıdır. CHP iktidar olmak istiyorsa AB ülkelerindeki aydınların, emekçilerin nabzını tutmak ve o kaynaktan beslenmek zorundadır.

Yrd. Doç. Dr.

Engin ÜNSAL


Gönen’e yakışmıyor

BAYRAM’da Gönen Kaplıcaları’na gitmeyi düşündük. İnternet sitesinde resimler ve bilgiler güzeldi. Dört yıldızlı Yıldız Oteli’ne rezervasyon yaptık. Keyifle yola çıktık ama hayal kırıklığına uğradık. Otelin halini anlatmaya gerek yok; pis demek istemiyorum; her şey çok eski, ilkel ve bakımsızdı. Türkiye turizmde çağ atladı ve mükemmel otellerimiz var. Onlardan sonra Gönen Kaplıcaları’nı görmek insanı üzüyor. Sanırım belediyeye ait olan işletme bir an önce özel sektöre devredilmeli diye düşünüyorum. Banyo küvetlerini değiştirmek yerine yağlı boya ile boyamayı düşünen zihniyetin artık değişmesi gerekir. Çevresindeki küçük pansiyonlar bile Yıldız Oteli’den daha iyi durumdaydı.

Opt. Dr. Mecit Kamil SARAÇOĞLU

MESAJ PANOSU

31 EKİM
’de Milliyet’te yer alan ‘Ankara’nın kanalizasyon sistemi alarm verirken, Gökçek, ASKİ’nin kaynaklarından 70 trilyon faizsiz borç alarak seçim için öncelik verdiği yatırımlara kullandığı ortaya çıktı’ alt başlıklı haberden, biz Ankaralıların neden Türkiye’nin en pahalı şebeke suyunu kullandığımız anlaşılıyor. Gökçek’in kendine özgü manevralarının faturasını bir müddet daha ödemeye devam edeceğiz anlaşılan.

Metin ALTAY-ANKARA
Yazarın Tüm Yazıları