Programın sorunları

Ege CANSEN
Haberin Devamı

Hükümetin açıkladığı bütçe ve program, daha doğrusu 3 yıllık hedefler, kamuoyundan olumlu tepki aldı. Göstergelerdeki düzelme de bunun kanıtı.

Ancak kamuoyunda hâlâ önemli şüpheler sözkonusu.

Herşeyden önce Başbakan tarafından açıklanan 3 yıllık enflasyon ve büyüme hedeflerinin içinin doldurulması gerekiyor.

Sadece 3 yıllık program değil, 1998 yılı için hazırlanan bütçe ve programın içinin de doldurulması şart. Aksi takdirde; açıklanan bu bütçe ile enflasyonun gelecek yıl yüzde 50'ye düşmeyeceği konusunda piyasalarda oluşan yaygın kanıyı değiştirmenin imkanı, pek olamayacak.

Programı sürükleyen ekonomi bürokratlarının çoğunun, son günlerde iyice umutlandıklarını gözlüyoruz. Başbakanın tehlikeyi gördüğünü belirterek, ‘‘enflasyonla mücadele programının mutlaka uygulanacağını ve bunun için gerekenin yapılacağına inandıklarını’’ söylüyorlar.

Ancak aynı bürokratlar, açıklanan bu bütçe ve programla yetinildiği takdirde; kamuoyunun tümüyle inandırılmasının güç olacağını, yeni tedbirlerin alınması gerektiğini de kabul ediyorlar.

Buna karşılık ‘‘Şimdi açıklayamayacakları tedbirleri planladıklarını, Başbakan ve Hükümetin bu tedbirleri uygulamaya koyacağını’’ söylüyorlar.

Kamuoyuna deklere edilen ve mutlaka alınması istenen tedbirlerin başında vergi reformu, sosyal güvenlik reformu gibi yapısal tedbirler var.

Deklere edilmeyen tedbirlerin başında ise ‘‘programın kura dayalı bir hale getirilmesi’’nin geldiğini tahmin ediyoruz.

Öğrendiğimiz kadarıyla IMF de bu bütçe ile enflasyonun düşmeyeceğini, ‘‘tek çarenin kurun sabitlenmesi’’ olduğunu söylemiş. Buna karşılık ‘‘kurun sabitlenmesi ile doğabilecek ödemeler dengesi sorununun da mutlaka çözümlenmesi gerektiğini’’ kaydetmiş.

Bu bütçe ile talebin kısılamayacağı açık. Bu nedenle de geçiş için kura dayalı bir program oluşturulması kaçınılmaz görülüyor.

İHRACATÇILARIN BASKISI

Kurun belli aralıklar saptanıp çıpa mı yapılacağı, currency board'a mı geçileceği, kurun tümüyle mi sabitleneceği, daha sonra belirlenecek.

Bizce, zorunlu olarak geçilecek kura dayalı politikalar için yapılacak teknik çalışmaların yanısıra, bu politikalardan zarar görmesi muhtemel kesimlerden gelecek tepkiler için de şimdiden önlem alınmalı.

Bunun başında da ihracatçılar geliyor. Türkiye'deki ihracatçıların çoğu, maalesef işin kolayını bulmuş, ‘‘Sadece TL'nin değer kaybı ile teşvik görmeye alışmış’’ durumdalar.

Kura dayalı politikaların ihraç malındaki yüksek ithal girdisini nasıl ucuzlattığını hiç gündeme getirmez, ihracatta rekabet gücünün artırılması için verimlilik gibi asıl sorunlara hiç değinmezler. İhracatçıların göstereceği tepkiler, şimdiden hesaba katılmalı.

Sadece kurla olmayacağı için harcamaların kısılması, bunun için de yatırımların mutlaka azaltılması gerekecek. Buna rağmen Başbakanın 100. gün toplantısında sayısız yatırımları ardı ardına eklemesi,‘‘Hem enflasyon düşecek hem de bu yatırımlar nasıl olacak’’ sorularına neden oldu.

İşte burada da müteahhitlerin baskısı ortaya çıkıyor.Onlar da devletten aldıkları işlerle tatlı paralara alışmış bir kesim...

Eğer gerçekten istikrar isteniyorsa, eğer gerçekten enflasyonu tek haneye indirecek program uygulanacaksa, bunun gereği de yapılmak zorunda.

Eğer istikrar tedbirlerinin faturası yine sadece dar ve sabit gelirliye çıkarılmayacaksa; müteahhit ve ihracatçıların baskısına boyun eğilmemeli.

Yazarın Tüm Yazıları