Potanın sultanı

Güncelleme Tarihi:

Potanın sultanı
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 06, 2007 00:00

Elçin Demir, Basketbol Erkekler Ligi’nin iki bayan hakeminden biri. Basketbolu yaşam felsefesi olarak benimsemiş, yaptığı işi çok seven ve saygı duyan bir hakem. Basketbol içine öylesine sinmiş ki, nişanlısı da bir birinci lig hakemi.

ELÇİN DEMİR... Kıran kırana geçen basketbol maçlarında düdük çalan önemli bir isim. Objektif kararları ile tüm dikkatleri üzerine çeviren bir bayan hakem. Üstelik çok genç ve zarif... Tam bir hanımefendi... Kibar ve ölçülü...Yüzünden tebessüm hiç eksik olmuyor... Erkekler liginde çaldığı kritik düdüklerle ön plana çıkan Elçin Demir, başarı merdivenlerini hızla tırmanıyor. İşte, Elçin Demir'le hakemlik yaşantısı ve basketbolla ilgili çok hoş bir sohbet yaptım.

Buyrun okuyun, beğeneceğinizden eminim.

- Sizi tanıyabilir miyiz?

- 29 yaşındayım. 8 yıldır basketbol hakemliği yapıyorum.Halen Türkiye basketbol birinci lig erkek maçlarında görev yapan A klasmanı iki bayan hakemden biriyim.

- Çok güzel... Hakemliğe nasıl başladınız?

- İnek Bayramı sayesinde...

- Nasıl yani?

- Ben, Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunuyum. Bizim okulun meşhur "inek bayramı" vardır.

- Çok iyi bilirim, ben de eski adıyla Siyasal Bilgiler Fakültesi Basın Yayın Yüksek Okulu, şimdiki adıyla Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi mezunuyum. İnek Bayramı'nı yakından takip ederdim. Her türlü sportif, sosyal, kültürel etkinliğin yapıldığı müthiş bir şölendir, inek bayramı. Yaşamak ve görmek gerekir. Üstelik 70 yıllık bir gelenektir.

- İşte, 1999 yılında yapılan İnek Bayramı Şenlikleri sırasında, ben Siyasal Bilgiler Fakültesi bayan basketbol takımının formasını giyiyordum. Takım olarak, çok başarılı maçlar çıkardık ve finale kaldık. Finalde rakibimiz Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi idi. Maça çıktık. Ancak daha ilk dakikalarda sinir harbi başladı. Tansiyon, had safhaya ulaştı. Beni zaten hiç sormayın. Sinir katsayım çok arttı.

- Niye öyle?

- İdmanları çok aksatmıştım. Haliyle fiziksel açıdan yetersizdim. Bu doğrultuda sürekli olarak, hakeme itirazda bulunmaya başladım. Sonunda da bir teknik faul yedim.

- Hak ettiniz yani!

- Tabii ki... Buraya kadar her şey normal... Ama ilginç olan taraf, bana o teknik faulü veren hakem Evrim Erişir'i, aynı akşam Alman Kültür Merkezi’ndeki Almanca kursunda karşımda görmüş olmam. Çok şaşırdım. Selamlaştık, sohbete başladık. Hatta şakalaştık. Evrim o anda, hayatımın akışını değiştirecek bir teklifte bulundu. "Şu sıralar Ankara’da hakem kursu var. Katılmak ister misin" diye sordu.

- İlk tepkiniz ne oldu?

- "Bilmem ki, işin bu tarafına hiç bakmamıştım. Becerebilir miyim acaba" dedim. Kararsız kaldım. Akşam eve gittim, konuyu babama açtım. Sporu çok seven sevgili babam, hemen kabul etmemi istedi. Hatta ısrar etti. Bu şekilde kafama yattı. Evrim hocanın ertesi gün Atatürk Spor Salonu'nda maçı varmış. Beraber gidersek, yetkili bazı kişilerle beni tanıştırabileceğini söyledi.

- Hakemliğe ilk adımı böyle attınız yani!

- Kurs hocamız Mehmet Togay idi. Halen Ankara il temsilcisi olan Togay'ın, çok büyük desteğini gördüm. Sonra merdivenleri yavaş yavaş çıkmaya başladım. 2 yıl boyunca masa hakemliği yaptım.

- Heyecanlı günler de bu şekilde başladı!

- Hem de nasıl... Hafızamdan hiç silinmeyecek olaylardan ilki, 2001 yılında Ankara'da yaşandı. Hani, meşhur 12 dev adam efsanesi sırasında... Avrupa Şampiyonası maçlarında heyecan, had safhadaydı. Ben de masa hakemiydim. Haliyle çok gurur verici bir olaydı. Müthiş çekişmeli geçen maçlar sırasında heyecandan ölecektim. Sayıları maç kağıdına yazarken, resmen titriyordum. Bangır bangır çalınan 12 dev adam şarkısına eşlik edememenin, burukluğunu ve üzüntüsünü yaşıyordum.

- Bu gibi durumlarda hakemlik daha zor!

- Ne yalan söyleyeyim, yine de kaçamak yapıyordum, şarkıyı mırıldanıyordum (Gülüyor). Mırıldanmamak mümkün değildi zaten. ASKİ Spor Salonu'na sabah saat 9'da giriyor, gece yarısı 12'de çıkıyorduk. 12 Dev Adam sayesinde unutulmaz günler yaşadık. Ve bu şekilde, belki de Türkiye'de basketbolun uyanışına tanık olduk.

Tarihi olaylara imza atıyoruz

"Bayan hakemler son dönemde iyi bir çizgi yakaladı. Ne mutlu bana ve arkadaşlarıma, böyle bir fırsatı yakaladık. Üstelik tarihe yaptığımız bu tanıklık, her geçen gün daha güzel ve anlamlı bir şekilde devam ediyor."

- Kolay değil tabii, zirveye yükselebilmek...

- Öyle bir döneme de denk gelmişti ki... Üniversiteden yeni mezun olmuştum. 2001 krizine maruz kalmış, işsizler tayfasının naçizane bir üyesiydim (Gülüyor). Haliyle zaman açısından bir sıkıntım yoktu. Yaşantımın tamamını basketbol oluşturuyordu. Tabii üniversite bittiği için, elimin iş tutması da gerekiyordu. "Taşı toprağı altın" diyerek kendimi İstanbul'a attım.

- Taşı toprağı altın mıymış, İstanbul'un...

- Ehh işte... Bu arada C klasmanı hakemi de olmuştum. İstanbul’un o bitmez tükenmez koşuşturmacası içerisinde bir o salona, bir bu salona gidiyordum. Hepsi birbirinden kaliteli, basketbol adına üst düzey maçlarda hakemlik yapmaya başladım. Bu arada ULEB ve Euro League maçlarını canlı izliyordum. Teknik anlamda Ankara’da temellerini attığım hakemliğimi, İstanbul’da pratik yaparak önemli ölçüde ilerletme olanağı buldum. Bir yıl sonra da B klasmanı oldum. Benim B klasmanı olduğum sene, Türkiye’de bir ilk yaşandı ve 2 bayan hakem arkadaşımız, birinci lig erkekler maçlarında görev aldı.

- Kimdi bu arkadaşlar?

- Elif İnci ve Özlem Yalman... Hatta Elif İnci, Türkiye’nin ilk FİBA kokartlı bayan hakemi oldu. Bu arada ben de, 2 yıl aradan sonra, Ankara'ya dönme kararı aldım. Çünkü hem Ankara'yı seviyordum, hem de çalıştığım bankada terfi etmiştim. Üstelik 2005-2006 sezonu itibarıyla A klasmanına yükselmiştim.

- Bir bayan olarak, erkekler liginde görev yapmak, mutlaka çok zordur.

- Zorluğundan ziyade, bazı ilginç durumlar oluşuyor. Bayan hakemlerimiz henüz dört yıldır, birinci lig erkek basketbolunda maç yönetiyor. Haliyle bu anlamda bazı değişiklikler yaşandı. Her şeyden önce, bayan hakeme hitap tarzı, bir kargaşa, bir tereddüt yarattı.

- Ne gibi mesela?

- Hitap tarzında... Genelde "hanımefendi" diye sesleniyorlardı. Erkek hakeme yıllardır "hocam" diye hitap eden kişiler, karşılarında bayanı görünce, şaşırıyorlardı. Tereddüt içinde kalıyorlardı. Bu geçiş süreci içerisinde ister istemez, bazı ilginç olaylar yaşanıyordu. Tabii bunlar tatlı birer anı olarak geride kaldı.

- Bayan hakem olarak, hemcinslerinizle birlikte önemli yol katetmiş olsanız gerek.

- Kesinlikle... Bu konuda çok mutluyuz. Tabii bize şans tanıyan, destek veren, motive eden kişilere de şükran borçluyuz. Elif İnci, Avrupa’da son derece kritik maçlara çıktı. Ben, bu sezon Erkekler Cumhurbaşkanlığı Kupası maçında görev aldım. Elif İnci, Özlem Yalman ve Berna Fettahlıgil, 2005-2006 sezonu Bayanlar Cumhurbaşkanlığı Kupası maçını yönetti. Özlem Yalman, önceki sezon Efes Pilsen ile Ülker arasında oynanan final maçında görev yaptı. Ne mutlu bana ve arkadaşlarıma, böyle bir fırsatı yakaladık. Üstelik tarihe yaptığımız bu tanıklık, her geçen gün daha güzel ve anlamlı bir şekilde devam ediyor.

PASTANEYE DEĞiL MAÇLARA GiDiYORDUK

"Sıradan çiftler, pastaneye gider. Biz ise nişanlım Fatih Arslanoğlu ile basketbol maçlarına giderdik. Saatlerce maç izlerdik"

- Basketboldaki heyecan çok ayrı ve güzel...

- Hakemliğimin ilk aylarında, basketbola duyduğum ilgi ve sevginin yanısıra, nişanlım Fatih Arslanoğlu'nun varlığı da, beni salonlara çekiyordu. Kendisi halen Mersin'de vatani görevini yapıyor. Yani asker yolu gözlüyorum (Gülüyor).

- Ohh, ne güzel... Hem basketbol sevgisi, hem de sevgiliniz. İkisi bir arada, güzel ve anlamlı bir tablo.

- Halen birinci ligde faal hakemlik yapan nişanlım Fatih Arslanoğlu ile spor salonlarından çıkmıyorduk. Sıradan çiftler pastaneye, sinemaya gider, biz ise basketbol maçlarına giderdik. Saatlerce de bıkıp usanmadan maç izlerdik. Çok da keyif alırdık.

- Sevgili nişanlınız, tecrübeli bir hakem. Mutlaka size basketbolla ilgili bilgi, görgü ve deneyimlerini aktarmıştır.

- Hem de nasıl... Maç izlerken veya nadir de olsa beraber maç yönetirken, bana aktarmaya çalıştığı bilgiler, verdiği tavsiyeler, hepsi birer mihenk taşıdır benim kısacık hakemlik kariyerimde. O, tüm bunları en çetrefilli maçları yöneterek tecrübe edindi. Kendisi, hakemlik standardını oluşturmuş birisi olarak, en ufak bir tereddüt duymaksızın, özümsediği bilgileri bana ve çevresindekilere aktardı.

- Çok hoş düşüncelere sahipsiniz. Basketbol sayesinde mi nişanlınızla tanıştınız?

- Öyle oldu (Gülüyor)... Sahada nişanlımı izlemek, kararlılığına ve en belirgin özelliği olan basketbol oyun sezgisine tanık olmak, benim için en büyük keyiflerden biridir. Basketbolun bana en büyük kazancı olan sevgilimle aynı hayatı paylaşıyor olmak, son derece güzel ve mutlu bir olay... Daha ne bekler insan yaşamdan?

- Peki, sizin yıldızınız nasıl parladı?

- Masa hakemliği yaptığım 2 yılın sonunda, "Eeee artık orta hakem olmanın zamanı geldi." diye düşündüm. Sevgili babacığım da yine büyük destek verdi. Yeni bir hakem kursu açıldı ve ben de buna tereddütsüz katıldım. Bu seferki kurs hocamız, halen birinci ligde faal hakemlik yapan Halil Baldemir idi. Orta hakem olunca, salonda daha fazla yatıp kalkmaya başladım. Küçük erkek maçlarından, birinci lig maçlarına kadar aklınıza gelebilecek her türlü maçı izliyordum. Hakem abilerimiz hangi pozisyonu nasıl değerlendiriyorlar, maçın en kritik anında nasıl bir tutum takınıyorlar; jestleri, mimikleri, maçtan sonra ve maç aralarında ne konuşuyorlar. Tüm bunları yakalayabilmek adına yorgan döşek taşındım salonlara.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!