Polisin aczi

Emin ÇÖLAŞAN
Haberin Devamı

300 kadar araçla başta İstanbul ve Konya olmak üzere birkaç ilimizden Ankara'ya geldiler. Refah'ın yayın organı olan bir televizyon kanalı, bir radyo ve birkaç güdük şeriatçı gazete tarafından insanlar günlerden beri kışkırtılıyordu. Ankara'da ‘‘yüz binlerce'' insanın toplanacağı iddia ediliyordu.

Beyazıt Camii'nde namaz sonrası yeşil bayraklar açan birkaç yüz kişilik militan kesimin tümü Ankara'ya taşındı. İstanbul kafilesi, araçlarını durdurup kavşakları tıkadı, trafiği altüst etti.

Bunu yapmak kolaydır. Örneğin, İstanbul trafiğini çok değil, sadece 20 araçla felç edersiniz. İki köprünün her iki ucunda 5'er araba bırakın ve İstanbul'u bitirin!

Günlerce çağrılar yaptılar, insanları yalanlarla kışkırttılar ve sonuçta düzenledikleri gösteriye sadece 4 bin kişi katıldı! Halkın rağbeti kesinlikle yoktu. Katılımcılar sadece Refah'ın militanları ve bazı milletvekilleri idi.

Gösteri bir süre sonra polisin de göz yummasıyla medyayı ve Türk ordusunu protesto gösterisine dönüştü. Acayip sloganlar atılıyordu.

‘‘İsrail uşağı satılmış medya...''

‘‘Yahudi medya hesap verecek...''

‘‘Mesut bir gün öleceksin, imamın önüne geleceksin...''

‘‘Vur vur inlesin, Genelkurmay dinlesin...''

Güler misin, ağlar mısın!

* * *

İşin ilginç yanı, aynı gün Bay Erbakan ve bunların yayın organı olan Kanal 7, bu hadiseye sahip çıkıyordu. Kanal 7, olup biteni ‘‘Sivil direniş'' olarak tanımlıyor, övgüler düzüyordu.

Dünkü şeriatçı gazeteler de öyleydi...

Ve inanılmaz yalan furyasını yine sürdürüyorlardı:

‘‘Gösterilere on binlerce insan katıldı...''

Katılan sadece birkaç bin kişiydi... ‘‘İmam hatip okulları kapatılıyor'' diye nasıl yalan söylüyorlarsa, bu konuda da hiç sıkılmadan yalan söylemeye devam ediyorlardı.

* * *

Gösteri, Ankara Valiliği ve Emniyet Müdürlüğü açısından bakıldığında daha da beter bir fiyasko oldu. Polisler ortalığa sadece yığılmıştı. Ne yapacaklarını bilmiyorlardı. Ankara Emniyet Müdürü ortalıkta yoktu. Hadiseyi makamından yönetmeye çalışıyordu.

Bunlar Yılmaz hükümetine bir ders olsun. Yasadışı eylemleri kışkırtan yayın organları için ne gibi önlem alınması gerekiyorsa alınsın. Bugün bunu yapanlar, yarın başka kirli işleri de teşvik edip kitleleri başka açıdan kışkırtmaya kalkışırlar.

Polisin ciddi bir biçimde elden geçirilmesi gerekiyor. Şeriatçı gösteride yasadışı yürüyüş yapanlara böylesine hoşgörülü davranılırken gazeteci arkadaşlarımızın dayak yiyip hastanelik edilmeleri, utanç verici ve yüz kızartıcı bir olaydır. Dün onlardan bazılarını gördüm. Yara bere içindeydiler.

O dayağı niçin yedikleri belli değil!

Daha da önemlisi, o dayak öyle hafife alınacak ve birkaç kişiyi açığa almakla geçiştirilecek kadar basit bir olay değil. Mesut Yılmaz sakın ola ki, ‘‘Üç polis açığa alındı'' gibi açıklamalar yapmakla bu işin örtüleceğini zannetmesin. Gazetecilerin polis tarafından durup dururken ve sadece görevlerini yaparken dövülmesi, belli zihniyetin Ankara Emniyeti'nin taaa göbeğine nasıl sızmış olduğunun somut göstergesidir.

Hükümet, Refahyol tarafından Ankara'ya atanan Ankara Emniyet Müdürü konusunda derhal bir karar vermelidir. Ankara Valisi bundan sonra bu gibi olaylar konusunda biraz daha duyarlı olmalıdır.

Önceki gün 4 bin kişilik bir şeriatçı topluluğunu önlemekte -bilerek veya bilmeyerek- aciz kalanlar, yarın daha büyük bir olay çıktığında tamamen apışıp kalırlar.

* * *

Ankara'daki gazeteciler olarak dün İçişleri Bakanlığı'na gittik ve arkadaşlarımızın dayak yemesini protesto ettik. Böyle olayların bir daha olmamasını diliyoruz.

Devlete, millete küfreden, tepki yaratmasın diye bu kez yeşil bayrak açmayan ve ellerine lütfedip Türk bayrağı alan yobazlar özgürce yürürken, yasalar onlar uğruna çiğnenir ve buna göz yumulurken, bizim gazeteci arkadaşlarımızın polis tarafından hastanelik edilmesi anlaşılır iş değildir.

İnsanları binbir yalanla ekranlardan, radyolardan ve gazete sayfalarından kışkırtanlar hakkında hiçbir işlem yapılmayacak, kendi ordularına küfreden sakallı, takkeli, sarıklı, şalvarlı ve kara çarşaflı tipler ortalığa salınacak ve bu işin ceremesini gazeteciler çekecek!

Olacak şey midir?

* * *

Ancak, önceki gün yapılan gösteri bir yerde yüreklere su serpti. Görüldü ki, Türkiye hiçbir zaman İran olmayacaktır. Kitleler günler boyu Refah Partisi medyası tarafından yalanlarla kışkırtıldı.

‘‘On binler Ankara'da... Millet ses verecek, tepkisini koyacak... İmam hatipler kapatılıyor, din elden gidiyor'' gibi yalanlarla insanları kışkırtanlar, havalarını aldılar. Sadece 4 bin kişi, o da en militan ve keskin kadrolarını toplayabildiler. Düşünün ki, geçtiğimiz aylarda gazeteci arkadaşımız Işın Gürel'i Sincan'da döven ve gücü ancak kadınlara yeten Recep Görmez bile o güruhun içindeydi, ‘‘Şerefsiz medya'' diye slogan atıyordu!

Hasan Hüseyin Ceylan gibiler omuzlarda taşınıyor, Refah milletvekilleri kalabalığın içinde yer alıyordu.

Kendi çocuklarını kolejlerde, özel okullarda ve yurtdışında okutanlar, fakir fukara çocuklarını imam hatibe gönderiyor, sonra onların sırtından hiç utanmadan ve sıkılmadan din ticareti ve din sömürüsü yapmaya kalkışıyorlardı!

Oyun tutmadı. Türk milleti bu numarayı yemedi. Niçin?.. Çünkü Refah Partisi'nin ve adına ‘‘Adil düzen'' denilen safsatanın ne olduğunu bir yıllık Refahyol iktidarı döneminde çok iyi gördü.

Bunların nasıl yalancı olduğunu, dinimizi kullanarak her birinin nasıl zenginleştiğini millet çok iyi anladı.

İşte bu yüzden, haftalar boyu yapılan çağrılara karşın sadece 4 bin kişiyle yetinmek zorunda kaldılar. Havalarını aldılar.

Yazarın Tüm Yazıları