Poligon






Reşit ÇAĞLAYANGİL
Haberin Devamı

‘‘Eksiği var, fazlası yok’’

GEÇEN hafta köşemizde kamu kuruluşlarına verilen kalorifer yakıtında dönen oyunları anlatmış ve polis operasyonlarının süreceğini vurgulamıştım. Telefonla arayan ve meslekten olduğu için şimdilik adını açıklamak istemeyen petrolcü N.K. devletin ihale sistemiyle dolandırıcılığa teşvik ettiğini öne sürdü.

Yazdıklarımıza katıldığını belirten N.K., dönen dolapları şöyle anlattı: ‘‘İzmir'de kamu kuruluşlarının kalorifer yakıtı ihalelerine giren petrol şirketlerinin sayısı 15'i geçmez. Bu şirketler özel sektörle hiç iş yapmaz, sadece kamu işlerini alırlar. Firmaları çok lükstür. Petrol fiyatları her yerde aynıdır. Yani kalorifer yakıtını, ya da benzini bir yerde düşük, bir yerde yüksek almanız söz konusu değil. Ofislerin bayilere verdiği kár oranı yüzde 8.5'tur.

Buna rağmen ihalelerde 2-3 kat, yani yüzde 25'lere varan indirimler yapılır, kár oranının üstünde bir oranla fiyat kırar ve ihaleyi alır. Devlet de, ‘Sen bu kadar indirimi nasıl yaparsın, aldığın fiyat belli’’ diye sormaz. Bunun sonucu da şirket kár edebilmek için verdiği yakıtın miktarını fazla gösterir. Ya da petrolcü diliyle 4 numara olması gereken kalorifer yakıtını, 6 numara olarak gönderir. Veya içine yanık yağ dediğimiz kullanılmış motor yağı katar. Dürüst şirketler de bu nedenle ihale kazanamaz. kamu kuruluşlarıyla çalışan şirketlerin büyük bölümü bunu böyle yapıyor.

Kamu kuruluşlarına verilen kalorifer yakıt miktarı gerçeğinin en az 2 katıdır. Bu istenilirse, kolayca ortaya çıkarılır. Kuruluşun bir yılda veya ayda aldığı yakıt miktarıyla, kalorifer kazanı çalışma kapasitesi karşılaştırılırsa, müthiş bir orantısızlık gözler önüne serilir.’’

Itır’ın başına gelenler

GAZETEMİZİN ilan servisi çalışanlarından Itır Gül Gün'ün başına gelen ve bir hafta yatağa bağlayan olay, ‘‘Şehrin ortasında bu da olurmuymuş’’ dedirtecek cinsten. Itır, geçtiğimiz hafta geceyarısı Karşıyaka'daki evine gitmek üzere taksiye biner. Taksi şoförü Altınyol'dan giderek Naldöken Kavşağı'nı geçip Soğukkuyu'ya yaklaşır. Soğukkuyu Trafik İstasyonu karşısına geldiğinde önünde büyük bir kaya parçası gören şoför son anda frene basar, fakat çarpmaktan kurtulamaz. Kontrolden çıkan taksi, kayadan sonra yol kenarındaki bariyerlere çarparak durur.

KANLAR içinde kalan ve ne olduğunu anlayamayan Itır, polislerin çağırdığı ambulansla hastaneye götürülür. Çarpmanın etkisiyle, kaburgaları ve bacağı incinen, yüzü gözü mosmor olan Itır bir hafta tedavi görür. Kazanın nedenine gelince... Yamanlar mesire yeri olarak tanınan ve şu anda Mavi Yeşil Restoran'ın bulundğu tepeden kopan kaya parçası yola yuvarlanmış ve taksi buna çarpmıştı. daha önceleri belediye tarafından şelale görünümü verilen bu kayalık, suların çatlaklardan sızması sonucu parçalanmaya başlamış. Kopan kayalar da yola yuvarlandığı için bu yerde daha önce de aynı şekilde kaza meydana gelmiş. Itır, sorumlulardan hesap sormak için hukuki yollara başvurmaya hazırlanıyor ve ‘‘Madem yola kaya yuvarlanıyor. bunu önleyecek bir duvar neden örülmedi? Daha önce de aynı şekilde kazalar olmuş. Ölümden döndüm. Bunun hesabını bir İzmirli olarak soracağım’’ diyor.

Repocu müdürün cinliği

EGE'de bir KİT kuruluşunun satış mağazası müdürüydü. Hükümet, dokuma işkolundaki bu KİT'i özelleştirme kararı aldı ve satışa çıkardı. Bizim müdür de kendi mağazasını almak için ihaleye katıldı ve en yüksek rakamı verdi. Bizimki, müdürlük yaptığı mağazanın sahibi olmaya hazırlanırken, genel merkez satışı iptal etti. Ancak müdürün milyarlarca liralık teklifi işyerinde dedikodulara yolaçtı. Müdürün kendileri gibi sıradan bir memurken, nasıl olup bu kadar para sahibi olabileceğine ilişkin dedikodular kulaktan kulağa genel müdürlüğe ulaştı, müfettişler inceleme yaptı. Soruşturmada müdürün, mağazanın günlük gelirlerini kendi hesabına repoya yatırıp kullandığı, bu yolla milyarlar kazandığı belirlendi. ĞDaha fazla para kazanma hırsı başına iş açan repocu müdür, zimmetine para geçirmekten tutuklandı. Müdür hem işinden oldu, hem de cezaevinde bir süre yatmak zorunda kaldı.

‘‘İyi olacak hastanın..’’

DEDEKTİF Haydar, bir vitrin camının kırılıp pahalı fotoğraf makinasının çalınmasıyla ilgili soruşturmayı üstlenmişti. Vitrin ve raf camındaki parmak izinden hırsız belirlendi. Dedektif Haydar'ın yakaladığı sabıkalı hırsız fotoğraf makinasını sattığını söyledi ve gece nezarethaneye konuldu.

Sabah ifadesi alınırken hırsız suçunu kabul etmedi, yoldan geçerken vitrinden baktığını, sonra içeriye girip fotoğraf makinesni almak istediğini, parası yetmelince vazgeçtiğini, parmak izinin bu sırada kalmış olabileceğini öne sürdü. Tecrübeli hırsızlar nezarette nasıl ifade vereceğini öğretmişti.

Canı sıkılan Dedektif Haydar, hava alıp düşünmek için Konak'ta bir banka oturdu. Bu sırada yanına gelen bir adam, Saat Kulesi'nin önünde fotoğrafını çekmesini rica edip makinesini verdi. Çekime hazırlanan Dedektif Haydar'ın gözü makinenin markasına takıldı.

Marka çalınanla aynıydı. Kafasında şimşekler çaktı, not defterinde yazılı olan çalıntı makineyle elindekinin seri numarasını karşılaştırdı, o da tuttu. ‘‘İyi olacak hastanın ayağına doktor kendisi gelirmiş’’ diyerek makineyle adamı şubeye götürdü. Yüzleştirmede, adam makineyi kendisine satan kişiyi, yani hırsızı hemen tanıdı. Tutanak hazırlandı. Sabıkalı hırsızın da inkar edeceği bir şeyi kalmazken, Haydar, uyanıklığı ve şansı sayesinde amirlerinden teşekkür aldı.

Haberin Devamı
Komiserin şiir kitabı

İZMİR Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü'nde görevli Komiser Şemsettin Kulaksız, şiir kitabı çıkardı. Akademi yıllarında ve polislik mesleğinde yazdıklarını ‘‘Hüznün Telvesi’’ adlı kitabında toplayan Kulaksız, şiirin kendisini dinlendirdiğini söyledi. Kulaksız'ın kitabı Etki Yayınları'nca basıldı.

Yazarın Tüm Yazıları