Poğaça işkencesinde hangi yorumcular önce çözülürdü

EKRANI Tuncay Güney basmadan önceki akşam. Elimde uzaktan kumanda, kapılmış gidiyorum gündemin rüzgárına.

Parmaklar sallanıyor, belgeler gösteriliyor, iddialar çarpıştırılıyor. Parmaklar bazı cümleleri çok gıcık olduğum hareketle havada tırnak içine alıyor.

Herkes ne kadar çok şey biliyor.

Mikroskopik tahliller, büyük resimler, karanlık ufku ışıtan yorumlar.

Tarafsız Bölge cephesinden Ömer Faruk Bey, Neden cephesinden Mesut Yılmaz yükleniyor.

Samanyolu’nda Açı var; ideal kadroyla sahnede. Toktamış Ateş... Fakat Samanoylu "ETÖ" diye örgüt kısaltması kullandığından mıdır nedir, pek itimat telkin etmiyor bünyeme.

Samanyolu ortada duramıyor, saçı başı dağılıyor.

(Merak eden olur belki. ETÖ: Ergenekon Terör Örgütü...)

* * *

Nazlı Ilıcak’ı akşam yatmadan önce HaberTürk’te dinliyorum: "Bizler de çok konuşuyoruz. Belki bu kadar konuşmamamız lazım..." diyor.

"Nazlı Ilıcak’ın katıldığım ilk görüşü olabilir bu, uyumak en iyisi..." diyerek yatağa giriyorum.

Sabah Nazlı Ilıcak SkyTürk’te konuşuyor.

"Ucu açık yorumculuk" da bu süreçten elde edilmiş bir pozisyondur medyada; hayırlı olsun herkese.

Sadece Nazlı Ilıcak için geçerli değil bu durum.

Bir dönem ekrana çıkan emekli komutanlar gibi ekranları dolduran yeni bir gazeteci/yorumcu kadrosu oluştu gündem sayesinde.

İyi bir gelişme. Bu sayede kriz muhabbetlerinde yorulan ekonomi yorumcuları dinlenmiş oluyor.

* * *

Sonra Tuncay Güney Günü başlıyor ve bitmiyor.

Gün içinde arayan bir arkadaşım "Hamam çıkışında tutuklanmış gibi duruyor akça pakça. 8 gün işkence gören adam böyle durabilir mi? Nokta Dergisi’nde 1980’lerde okuduğumuz İşkenceci’nin İtirafları haberinden bu yana duyduklarıma dayanarak söylüyorum: Bu adam işkence görmüş olamaz!" dedi.

"Olaya yüzeysel bakıyorsun çekirge!" diyerek sözünü kestim.

"Ne yüzeyi ll.." derken tekrar araya girdim:

"Nedim Saban’ı ele alalım veya rahmetli Necdet Tosun’u... Ne diyor Tuncay Güney ifadesinde? ’Bana poğaça ve portakal suyu verdiler sadece...’ Nedim Saban’ı düşün... Tatlıcı zinciri de var artık ve sevimli bir göbek sahibi. Günde bir poğaça bir portakal suyu vermek tehdidiyle 8 gün dayanabilir mi sence?..

Tuncay Güney acar bir ajan olduğu için 8 gün dayanmış. Ben ikinci gün sıkılıp çözülürdüm bu işkenceden.

Yemeğe meraklı ve hafiften göbekli isimleri düşün mesela:

Fehmi Koru, Yavuz Baydar, Kürşat Bumin, Şahin Alpay, Eser Karakaş, Mehmet Altan, Toktamış Ateş, Ali Sirmen, Şamil Tayyar...

Tuncay Güney kadar dayanamazdı hiçbiri bu işkenceye..."

* * *

"Saçmalıyorsun ama sana işim düştü. Bulutsuzluk Özlemi’nin eski bir şarkısı vardı çaylı sigaralı. Sözleri nasıldı onun?" diye sordu arkadaşım.

"Şöyle" dedim:

"Bir sürü kişi/Sanki bir uykuda/Korkunç bir uğultu vardı/Uyutucu, uyutucu. Oturmuşlar kalkmıyorlar/Her zaman bile bile/Hep aynı şekilde/Hep aynı, hep aynı. Lagara lugara, lagara lugara lagara/Sigara sigara çay sigara..."

"Hah, tamam televizyona bakıp onu söyleyeceğim şimdi..." deyip kapattı.

Şarkı şöyle bitiyordu:

"Bilmeyi istemeden/Ve bilmekten korkarak/Zaman önemsiz miydi sanki/Hep aynı, hep aynı. Bense bak/Kaçacağım buradan birazdan..."
Yazarın Tüm Yazıları