Güncelleme Tarihi:
Analistler, her iki durumda da beklentiler düşük olsa da, Türkiye’nin acemi arabuluculuk rolünü iyice tehlikeye attığını düşünüyor.
Türkiye’nin arabuluculuk çabaları, İran, Suudi Arabistan ve Mısır’ın bir zamanlar en çok egemenliğe sahip olduğu bölgeye yeni bir hareketlilik getirdi. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, Filistin üzerinden İsrail’i kınayarak Arap dünyasına güven mektubu vermesi, onu Arap ülkelerinde bir kahraman haline getirdi.
UZUN DÖNEM HEDEFLER
Düşünce kuruluşu German Marshall Fund’dan Ian Lesser, Türkiye’nin dış politikada gereğinden fazla aktif konumunun, uzun dönemdeki hedeflerini görme yeteneğini azaltabileceğini belirtti.
Türkiye’nin bir numaralı hedefi Avrupa Birliği (AB) üyeliği olmuş olsa da, Ankara’nın önüne haksız engeller konulduğuna yönelik şikayetleri bu süreçteki heyecanı büyük ölçüde ortadan kaldırdı. Dahası, Türkiye’yi bölgede model haline gelebilecek bir Müslüman demokrasi gören ABD ile olan ilişkiler gerilmiş durumda.
Lesser, “Politik hareketliliği görüyorsunuz, ancak öncelikler ortada yok. Türkiye’nin en önemli önceliklerinin ortadan kaybolma riski var” dedi.
Carnegie Endowment for International Peace kuruluşundan Türkiye uzmanı Henri Barkey, Türkiye’nin, İran’ın Batıyla olan çatışmasında, elde edebileceğinden çok daha fazlasını ortaya koymaya çalıştığı kanısında. Barkey, “Türkiye geçmişe kıyasla daha fazla güce sahip. Ancak bu güç düşündüğünden daha az. Bardağın içinde biraz su var ancak şu ana kadar başarıdan çok başarısızlık elde edildi” yorumunu yaptı
Bazı analistler ise P5+1 ülkeleriyle uzlaşması için İran ile Batı arasında arabuluculuk yapan Türkiye’nin, Tahran tarafından kullanıldığını düşünüyor. İran, bir politik süreci uzatmak için Türkiye’nin iyi niyetini kullanıyor olabilir.
http://twitter.com/HurriyetPlanet