Piyasaların ters tepkisi

Ekonomik dengeler üzerine beklentilerin önemini sistemli bir biçimde ilk analiz eden 20. yüzyılın başlarında Irwing Fisher adında bir iktisatçıdır.

Fisher nominal faizler üzerinde ileriye dönük beklentilerin önemini incelemiştir. Zaman içinde reel faizlerin sabit olduğu hipotezini ortaya atmıştır. Daha sonra, bu hipotezin uzun dönemde geçerli olabileceği yönünde yeterli kanıt bulunamamıştır.

Beklentiler konusunu analizlerinin orta yerine koyup makro ekonomik dengeleri analiz eden ilk girişim ise Nobel ödüllü iktisatçı Robert Lucas’ın öncülüğünü yaptığı 20. yüzyılın ikinci yarısında ortaya çıkan akıllı beklentiler (rational expectations) okuludur. Bu okul sayesinde beklentilerin değişmesinin ekonomik dengelerin gelişimi üzerindeki etkileri daha iyi anlaşılır olmuştur.

J-EĞRİSİ

Özellikle, finans piyasalarının zaman içinde serbestleşmesi ve kısa dönemdeki makro ekonomik dengeler üzerinde mal piyasalarına göre finans piyasalarındaki dengenin çok daha çabuk tesis edilmesinin getirdiği etkenlerle ekonomik dengeler üzerinde beklentilerin önemi çok arttı.

Ekonomik analizlere beklentilerin sokulması bir anlamda standart iktisadi düşünceyi dahi değiştirdi denebilir. Çünkü, normal şartlarda belli bir politika uygulamasının sonuçları belli bir biçimde beklenirken, tam tersi sonuçlarla karşılaşılabilir oldu. Kısa dönemli terslikler ancak beklentiler yoluyla ya da piyasaların kısa dönemde dengeye gelememesiyle açıklanabilir oldu.

Kısa dönemli bu çeşit tersliklere iktisat yazınında ‘J-eğrisi’ deniyor. Yani, başta dengeler olması gerekenin tersine oluşuyor. Belli bir süre sonra, başkaca bir etki olmadığında, dengeler olması gereken yönde gelişiyor. Etkiler hep aynı yönde geliştiğinde, J-eğrisinin alt kısmında uzun süre kalınabiliyor.

Örneğin, bir merkez bankasının faizleri indirmesinin etkisi yerli paranın değer kaybetmesidir. Çünkü, faiz düştüğünde, yerli para yabancı paralara görme daha az getiri getireceğinden, yabancı para talebi artacak ve/veya yerli para talebi düşecektir. Dolayısıyla, kurlar artacaktır.

Halbuki, piyasalar faiz düşüşünü ileriye dönük gelişmelerin daha da iyi olacağı şekilde yorumlaması durumunda, faizlerin daha da düşebileceği beklentisi güçlenecektir. Faizler daha da fazla düşmeden yerli paraya talep artacak, yabancı paradan çıkışlar yaşanabilecektir. Bu şekilde, bir merkez bankası faizleri düşürdüğü halde, orta dönemde beklenilenin aksine döviz kurları düşecektir.

BEKLENTİLERİN İDARESİ

Son birkaç yıldır Türkiye’de döviz kurları konusunda yaşananlar bu açıklamaya gayet iyi uymaktadır
. Merkez Bankası’nın kendi faizlerini düşürmesi ekonomik birimlerin beklentilerini giderek daha da olumlu hale sokmuştur. Faizler daha da düşmeden Türk Lirası piyasasına girişler hızlanmıştır. Sonuçta, kurlar düşmeye devam etmiştir.

Piyasaların ters tepki vermeleri (J-eğrisi tepkisi) beklentilerin bozulduğu dönemlerde de tam tersi işlevi görmektedir. Faizlerin artırılması beklentileri daha da bozabilmektedir. Faizler ne kadar yükselirse yükselsin, bir paradan diğerine kaçış önlenemeyebilmektedir. Yüksek faiz düzeylerinde bazı durumlarda piyasalarda arz-talep dengesinin dengeyi sağlanamayacağı konusunda Nobel ödüllü iktisatçı Joseph Stiglitz önemli katkılar yapmıştır.

Kısacası, sermaye hareketlerinin serbest olduğu ortamlarda, bilinen makro ekonomik politikalar kadar önemli bir başka unsur daha ortaya çıkmıştır: beklentilerin idaresi. Beklentiler iyi idare edilemediğinde, kaç yaparken göz çıkarmak mümkün olabilmektedir.
Yazarın Tüm Yazıları