Pink’in şarkısı

PINK Floyd’un “The Wall”u kulüp veya (Serdar Ortaç örneğinde gördüğümüz ve unutmaya çalışsak da unutamadığımız üzere) “vi dont niid no ecukeşyşın, hobaaa!” diyerek dingildemenin ötesinde manalar içerir.

Haberin Devamı

Hem albüm, hem film olarak.
Film veya albüm üzerine yapılmış derinlemesine eleştiriler, analizler vardır; kitaplar yazılmıştır vesaire.
Eğitim sisteminden baskı rejimlerine, bireyin yalnızlığından “diğerlerinin” yıkıcılığına kadar pek çok alanda hem nalına hem mıhına vurur Pink Floyd.

* * *

Başta derin depresyon olmak üzere çeşitli ruhsal problemler ve bilumum travmalarla harmanlanmış rock yıldızı Pink vardır filmin odak noktasında.
Filmi seyredenlerin hemen hatırlayacağı konser sahnesine gelindiğinde Pink sahneye “alter ego”suyla yani Türkçesiyle “bir ben vardır bende benden içeri” kimliğiyle, Hitler/Mussolini karikatürü bir faşist diktatör olarak çıkar.
Sadık hayran kitlesi her dediğini yapmaya hazırdır.
Yine de gücünü test etmek ister Pink.

* * *

Haberin Devamı

“In The Flesh” şarkısının hemen başında “Pink kendini iyi hissetmiyor, otelde kaldı. Yerine biz geldik; bakalım harbi hayranlarımız hayatta nerede duruyor?” diye seslenir.
Ve işaret ettiği yere odaklanan takip ışığı eşliğinde, konserdeki “zararlıları” hedef göstermeye başlar sadık kitlesine:
“Bu gece salonda nonoşlar var mı? Dayayın gitsin duvara! (Kitle: Duvara, duvara!)
Şu takip ışığının gösterdiği pek tekin bi tip gelmedi bana. Dayayın gitsin duvara (Duvara, duvara!)
Şuradaki bir Yahudi olmalı ve şu da bir zenci. Dayayın gitsin duvara! (Duvara, duvara!)
Bu kadar iti kopuğu kim topladı salona?
Şuradaki cıgaralık tüttürüyor; al işte bir de sivilceli var!
Eğer işler benim istediğim gibi yürüseydi; hepinizi vurdurturdum...”

* * *

Azınlıklar, farklı olanlar, dışarıda kalanlar, uyumsuzlar duvara dayanmalı ve halledilmelidir.
Pink gibi olmayan, tıpkı onun gibi düşünmeyen, tıpkı onun gibi giyinmeyen, tıpkı onun gibi konuşmayanın şansı yoktur.
Tek ölçü Pink’tir.
Evlerden ırak...

* * *

Almanya’da neo-Nazi ırkçılığın kurbanlarını anmak için düzenlenecek toplantıda (Başbakan Angela Merkel’in himayesinde) gençlere Nâzım Hikmet’in “Davet” şiiri okunacakmış.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da geçtiğimiz hafta sonu Necip Fazıl Kısakürek’in gençliğe hitabesiyle seslenmişti partisinin gençlerine.
Kıssadan hisse? Yok canım, işim olmaz.
Burada güzide bir rock albümü ve filminden bahsediyorum.
Erzurum’da görevden uzaklaştırılan müdür için aynı albümde yer alan ve “Okulda çocukları ruhen, bedenen cendereye alan öğretmenleri eve gittiklerinde nasıl bir işkence bekler?” temalı şarkıyı (The Happiest Days Of Our Lives) çaldım dün sabah.
O kadar.
Öfke, nefret, kinle işim olmaz.

Yazarın Tüm Yazıları