GeriSeyahat PEYGAMBER DEVESİ
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
PEYGAMBER DEVESİ

PEYGAMBER DEVESİ

İbrahim El Koni, ‘Erkeğin başına ne bela gelirse, kadın yüzündendir...’ diye düşünüyor. Bu ‘Altın Tozu’ adlı romanının kahramanı Uhayyed için de böyle, sevgili devesi ‘Lekeli’ için de. Hatta... peygamber devesi için bile!

Dedim ya, son olarak Libyalı yazar İbrahim El Koni’nin Fransızca’ya ‘Poussières d’Or’ diye tercüme edilen garip bir romanını okudum. Roman diyorlar ama uzun masal aslında bunlar.

 

Asil bir Tuareg gencine, delikanlılık çağına gelince bir genç deve hediye ederler. ‘Lekeli’ yani nadir güzellikte bir meharidir bu. Delikanlı kızlarla kırıştırırken, devesi de dişilerle işi pişirir, ve bu arada uyuz olur.

 

Bütün hikaye, bundan sonra, delikanlının kardeşi gibi sevdiği devesini kurtarmak için yaptığı fedakârlıkları anlatıyor. O kadar ki, sonunda, rehin bıraktığı devesini geri almak için bir çöl insanının başına gelebilecek en büyük ‘ayıba’, en korkunç ‘aşağılanmaya’ katlanacak, karısını ve oğlunu ‘bir torba altın tozu’ karşılığında satacaktır...

 

Romanın kahramanı – bedevî kafasıyla – bütün bu olup biteni ‘çıngıraklı yılan kadar zararlı kadın cinsine’ bağlıyor. Erkeğin başına ne bela gelirse, kadınlar yüzünden, diyor.

 

Bu inanç, develer için de geçerli...

 

O deveyle bu deve arasında bir ilişki yok ama, El Koni’nin kitabını okurken, aklıma ‘Peygamber Devesi’ hakkında işittiklerim geldi nedense...

 

‘Dişi’ peygamber devesinin erkeğe ettikleri...

 

Yazıya girmeden evvel anlatayım:

 

Yazacaklarımı renklendirmek için internette malzeme ararken, ‘peygamber devesi’ diye yazıp taradım. Ekrana gelen alıntılardan biri şöyle başlıyordu:

 

“Peygamber devesi Kusva, üzerinde Resuller Resulü sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem olduğu halde ahenkli adımlarla ilerlerken kadın ve çocuklar, bir kaside söylüyorlardı ki belki de o ânı en güzel bu şiir terennüm ve tarif eder...”

 

Benim sözünü ettiğim peygamber devesi, bu deve de değil elbet!

 

Böcek yahu, bildiğimiz böcek...

 

Yine internetten öğreniyorum ki:

 

İngilizcesi Praying Mantis

Fransızcası Mante / Mante Religieuse / Mante prie-Dieu
İspanyolcası Mantis Religiosa

İtalyancası Mantide Religiosa

Güney Amerika İspanyolcasıyla Mamboreta

Filipin İspanyolcasında Mandadangkal

Portekizcesi Louva a Deus

Romencesi Calugarita

Almancası Gottesanbeterin

Hollandacası Bidsprinkhaan

İsveççesi Bönsyrsa

Yunancası Panagitsa (İsa’nın Anası)

Rusçası (eğer palavra değilse) Vikariruyuşaya ukhovertka yahut Bogomol

Norveççesi Kneler

Lehçesi Modliszka

Afrikaancası Hottentotsgot

Bulgarcası Bogomolka
Çincesi Huang-Chong

Korecesi Sa Ma Gwi

Malay dilinde Mentadak-mentadu

Puştu dilinde (Afganistan) Malakha

Sırpçada Bogomoljka

İbranicesi Gamal Shlomo
Arapçası Faras al-nabi

 

... imiş bu hayvanın.

 

*

 

Bu dillerin çoğunda, anlayabildiğim kadarıyla, bir rahibe söz konusu, dua eden bir rahibe. Yahut da Meyrem, tanrı, tanrıya yakarma filan söz konusu...

 

Merak ettim bizim dilde niye ‘deve’ olmuş, özellikle de ‘peygamber devesi’ ?

 

Kaynağını bulmak mümkün değil. Ama belli ki biz bu hayvanın adını batıdan değil, Ortadoğu’dan almışız. Arapçası ‘Faras al-nabi’ ise gerçekten, ‘peygamber’ buradan geliyor demek ki. Deve de, belki İbranice’deki Gamal’dan...

 

Uzakta olduğum için Murat Bardakçı’ya Arapça kelimenin nereden geldiğini, Yahudi arkadaşlarıma da İbranice’sini sorma imkânım olmadı.

 

Bilen varsa ve bize anlatırsa makbule geçer...

 

*

 

Neyse, bu kadar etimoloji yeter. Konuya gelelim...

 

Efendim peygamber devesini televizyonda görmüşsünüzdür. Hayır, ‘Gelinim Olur Musun?’ programında görmüş olamazsınız, ancak belgesellerde...

 

Çok iyi kamufle olan, hiç kımıldamadan avının yaklaşmasını bekleyen, korkunç görünümü karşısında donup kalan böcekleri, havada tuttuğu kıskaç şeklindeki uzun ön ayaklarıyla yakalayan bir canavar. Bak resim-1

 

Bu hayvanların erkekleri çok zavallı yaratıklardır. Biraz cinsel-salaktırlar daha doğrusu.

 

Sevişme sırasında aşka gelen tarafların birbirini ısırdığı olur, mâlumunuz... Mesela erkek kedi dişiyi ensesinden ısırır. İnsanlarda da boğaz nahiyesinde görülen morluklar bu şekilde yorumlanır genelde arkadaş arası geyiklerde...

 

Ama peygamber devesinin (adı çok uzun, kısaca PD diyelim) dişisi bu cilvenin resmen bokunu çıkarır.

 

Çifteşme esnasında, dişi kendinden daha küçük olan erkeği ... kafasından başlayarak katur kutur yemeğe başlar. Salak erkeğin hâlâ gıkı çıkmaz, aşağıda bir yandan labada lubada faaliyeti sürdürür. Hatta, yendikçe dölleme ameliyesi bollaşır ve boşalması hızlanır.

 

Garip ama bir izahı var tabii ki bu trajedinin. PD’nin belden yukarısında ve belden aşağısında iki ayrı sinir sistemi varmış. İkisi birbirinden bağımsız imiş... ki, bizim cinsel-salak erkek, kafası yenirken hâlâ düzüşebilsin!

 

Dişinin erkeğini yemesinin bile bir gerekçesi varmış. PD’ler sonbaharda, avlanmanın zorlaştığı kıştan hemen önce çiftleşirmiş. Erkek PD, çiftleşerek dişiye hem dölünü, hem de yavrusunu beslerken ihtiyacı olacak yağ ve proteini temin edermiş bu fedakârlığıyla, salak!

 

...

 

Sizce paygamber devesinin başına gelenler dişisinin ‘çıngıraklı yılandan beter’ oluşundan mı, yoksa erkeğin cinsel-salaklığından mı, ne dersiniz?

False