Malatya Katliamı azmettiricisini arıyor

Güncelleme Tarihi:

Malatya Katliamı azmettiricisini arıyor
Oluşturulma Tarihi: Haziran 08, 2008 00:00

Malatya’da İncil dağıtan, Hıristiyanlıkla ilgili kitaplar basan Kayra yayınevi’nin yöneticisi Martin De Lange, 19 Şubat 2005’te yazılı bir açıklama yapar. Bazı parti temsilcileri ve yöneticilerin Hıristiyanlıkla ilgili suçlamalar yaptığını, halkın Hıristiyanlara ve yabancılara karşı kışkırtıldığını söyler.

Şehirdeki gerginlik su yüzüne çıkmıştır. 11 ay sonra, 5 Aralık’ta bu kez bir kargo firmasının önünde toplanan bir grup, Kayra Yayınevi’ne 10 bin İncil getirilmesini protesto eder. Sonradan bir ihbar mektubunda azmettiriciler arasında adı geçen dönemin Ülkü Ocakları Başkanı B.C. vardır grubun başında; bağırmaktadır: İngiltere’de mi yaşıyoruz? Bu gösteriden sonra bazı yerel gazeteler, Kayra Yayınevi’ni hedef gösteren yayınlar yapar. Örneğin biri "Sıra Vatikan’ın temsilciliğinde" manşetini atar. Yıllar önce bir başka Malatyalının, Mehmet Ali Ağca’nın Papa II. Jean Paul’e yaptığı suikast hatırlatılmaktadır.

Baskılar sonuç verir, Martin De Lange şehri terk eder, Kayra adını değiştirip Zirve Yayınevi olur, yöneticileri de değişir. Ama bunlar gerginliği yok etmeyi başaramaz. 18 Nisan 2007’de, beş kişilik bir grup, 3 kurusıkı, 5 bıçak, ip ve eldivenlerle donanıp cevşen (muska) takarak yayınevine gider. Üç saat kalırlar orada. Üç kişiyi öldürürler. Vahşet, tüyler ürperticidir. Bir süre sonra, 7 sanık hakkında dava açılır. Emre Günaydın, Hamit Çeker, Cuma Özdemir, Salih Gürler ve Abuzer Yıldırım hakkında, silahlı terör örgütü kurmak, yöneticisi olmak, Tilmann Ekkehart Geske, Necati Aydın ve Uğur Yüksel’i öldürmek, işyeri dokunulmazlığını bozmaktan ağırlaştırılmış müebbet ve çeşitli ağır hapis cezaları istenir. Tutuksuz sanıklar Kürşat Kocadağ ve Mehmet Gökçe de yardım ve yataklıkla suçlanır. Peki katliamın tek sorumluları, o sırada 18, 19, 20 yaşlarındaki bu gençler midir? Buna çok az kişi inanmaktadır. Hatta Başbakan Tayyip Erdoğan katliamı yapanlar yakalandıktan sonra, "Olayın gerçek faillerini bulacağız" der. Soruşturma sürerken, onları azmettirenler konusunda pek çok iddia ortaya atılır, araştırılır ama herhangi bir dava açılmaz. Yargılama sürecinde de ihbar mektupları yağar. Davanın açılmasından bir yıl sonra müdahil avukatlarının bir kez daha sorması üzerine, savcı azmettiriciler yönünden soruşturmanın yürüdüğünü, yeni belgelerin toplanarak bir havuz oluşturulduğunu açıklar.

KATLİAMIN 7 SANIĞI

Emre Günaydın (20) Malatya doğumlu. Babasının Uzakdoğu sporları salonu var, yakın dövüş biliyor, bir ifadesinde ülkü ocakları üyesi olduğunu söylüyor. Arkadaşları ondan ve "arkasındaki güçlerden" korktuklarını söylüyor. Azmettirici olarak ifadesi alınan Varol Bülent Aral, otogarda bulunan ajandasında onu şöyle tanımlıyor: "Kurtlar Vadisi dizisini kaçırmayıp örnek alan, derin devlete ilgi duyan, istihbarat güçleri tarafından tetikçi olarak kullanılan kişi."

Salih Gürler (21) Malatya Doğanşehir doğumlu. Emre Günaydın’a göre, iri kıyım olması nedeniyle yayınevindeki üç kişiyi teker teker yere yıktı, ardından bıçakladı.

Abuzer Yıldırım (20) Adıyaman doğumlu. Maviş ve Kiltepeli lakaplı. Emre’nin ifadesine göre katliamdan sonra ölenlerin üzerini aradı, ölmek üzereyken kurban Uğur Yüksel’e bankamatik şifresini sordu.

Hamit Çeker (20) Kahramanmaraş Elbistan doğumlu. Diğer sanık Cuma ile yakın arkadaş. İkisi, diğerlerinden gizli bir veda mektubu yazıp yurda bıraktı. Başlarına bir şey gelirse sorumlunun Emre olduğunu, vatan, millet ve din için eyleme geçtikleri yazılıydı mektupta.

Cuma Özdemir (21) Malatya Darende doğumlu. Üzerinden fakirlere verilen yeşil kart çıktı.

Kürşat Kocadağ (20), grupla bir süre birlikte hareket etti, eylemden önce geri çekildi, Emre Günaydın’ın tehditlerine hedef oldu.

Mehmet Gökçe (20), bilgisayarcı. Yayınevinin bilgisayarlarındaki bilgileri kopyalayarak, sabit disklerine format atmak için anlaştı.

MİSYONERLİK ALEYHİNE ŞEHİRDE SEMİNERLER VEREN İLAHİYATÇILAR

Malatya İnönü Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden iki hocanın Malatya ve ilçelerindeki misyonerlik karşıtı konferansları, katliamdan sonra mahkemeye ulaşan 25 Nisan 2008 tarihli bir ihbar mektubuna konu oldu. İhbarda, bu konferansları verenlerden öğretim görevlisi Ruhi Abat’ın azmettiricilerden biri olduğu öne sürülüyordu. Aynı fakültenin öğretim üyesi Dr. Şükrü Uslu’nun misyonerlik semineri sunumu da gönderildi Savcılığa. Uslu’nun konferanslarından bazı başlıklar şöyleydi: Misyonerlik Faaliyetlerinin Dünü ve Bugünü, Taktiksel Bir Yöntem Olarak Misyonerlik Faaliyetleri, Misyonerlik ve Milli Bütünlüğümüz...

İhbardan bir yıl sonra Savcılık, ilahiyatçı Ruhi Abat’ın "şüpheli", Şükrü Uslu’nun ise "tanık" olarak ifadelerini aldı. Abat, misyonerliğe dair bilimsel çalışma yaptığını anlattı. Katliama karışanların hiçbirini tanımadığını, Malatya Emniyet Müdürlüğü ve İl Jandarma Komutanlığı’na "teknik bilgi desteği" verdiğini, örneğin evanjelizm, baptist, metodist gibi Hıristiyanlıkla ilgili terimlerin anlamlarını açıkladığını söyledi, "Bildiklerimi anında kendilerine telefonla bildirmişimdir" diye ekledi.

Tanık ilahiyatçı Şükrü Uslu ise, misyonerlik üzerine çalışmalarının bir boşluğu doldurduğunu ve sunumları "bazen devletin ilgili kurumları, bazen de özel kuruluşların talebi üzerine" gerçekleştirdiğini iddia etti.

İhbar mektubunda, iki ilahiyatçının katliama azmettirmek konusunda bölge jandarmasında görevli üç subay va astsubayla işbirliği yaptığı da öne sürülüyordu. H.Y., M.Ü. ve M.Ç. adlı subay ve astsubaylarla ilgili iddialar, soruşturma için askeri savcılığa iletildi.

BUNLARIN KALEMİNİ KIRDIK KİM VAR KİM YOK ÖLDÜRECEKSİN

Başka bir cinayetten cezaevinde bulunan eski astsubay Metin Doğan, katliamın arkasındaki isimleri bildiğini öne süren, tanık koruma programına alınırsa ifade vereceğini bildiren bir mektup yazdı mahkemeye. Mersin’den Malatya’daki cezaevine naklini istiyordu, iddia ettiğine göre hayatı tehlikedeydi. Elbistan’a nakledildi. Burada, 10’u aşkın cinayetten hükümlü akrabası Abdullah Sülük tarafından korumaya alındı. Sonra savcılığa ifade vermeyi kabul etti. Malatya Ülkü Ocakları’nda büyüdüğünü öne sürdü. "Ocağın en çok güvenilen 1 numaralı adamı bendim" diyordu: "2005’te bir gün Ocak başkanı B.C. beni telefonla arayarak ’Acil olarak MHP il binasına gel’ dedi. Gittiğimde MHP İl Başkanı M.E. ve MHP eski milletvekili N., Ocak Başkanı B.C. ve Tümg. H.Ç. beni bekliyorlardı. Milletvekili N., ’Zirve yayınevini arayacak tehdit edeceksin’ dedi. Yanlarında aradım. Adnan çıktı. Tehdit ettim. N. ’Bunların kalemini kırdık. Bu işte sana yakışır, aslanım. Zirve Yayınevi’nde kim var kim yok, öldüreceksin’ dedi. Kendini Tümg. H.Ç. olarak tanıtan kişi ’Biz seni kurtaracağız, merak etme’ dedi. N. bana işi nasıl bitireceğimi anlattı. ’Sonunda da sana 300 bin dolar vereceğiz. Ama bu cinayetlerin yerini ve zamanını biz sana söyleyeceğiz’ dedi. Aradan iki ay geçmeden abimi öldürdüler. Ben de abimi öldüreni öldürdüm, cezaevine girdim. Daha sonra benim tanıdığım Emre Günaydın’a bu işi yaptırdılar..."

Bir başka mektubunda Hrant Dink cinayetinin de kendisine önerildiğini öne süren Doğan mahkemede ifade verecek.

MHP İL GENEL MECLİSİ ÜYESİ SANIK İFADELERİNDE SUÇLANDI

MHP Malatya İl Genel Meclisi Üyesi Ruhi Polat’ın ismi, sanıkların ifadelerinde, Hıristiyanlık ve misyonerlik konularında araştırma yapan, devlete rapor eden kişi olarak geçti. TCDD’de işçi olan Polat, katliamın 1 numaralı ismi Emre Günaydın’ın babasına ait salonda yakın dövüş eğitimi almıştı. Eşi izci lideriydi, kendisi de Milli Eğitim’in izci lideri kursuna gitmişti. Sanık Abuzer Yıldırım’ın ifadesi şöyleydi: "Emre (Günaydın), misyonerlik ve Hıristiyanlık gibi bilgileri toplayarak devlete rapor yazan bir şahıstan bahsetti. Adının Ruhi olduğunu söyledi. Kendisine şakayla karışık, ’Bu senin Ruhi, Hayat dizisindeki Deli Ruhi gibi mi?’ dedim. O da ’Hayır, soyadı gibi o, Ruhi Polat" dedi. Yine takılarak ’Senin Deli Ruhi ile aran nasıl?’ diye sorduğumda bana ’Deli değil, Polat’ dedi..." Sorgulanan Ruhi Polat, Emre Günaydın’ın babasını tanıdığını, salonuna gittiğini, Emre dışındaki sanıkları tanımadığını anlattı, Emre’nin Hamle dershanesine başlamasına yardımcı olduğunu söyledi.

ADIYAMAN TERÖRLE MÜCADELE BENİ JİTEMCİ BİLİR

Sanıkların ifadesinde geçen bir isim de azmettirici olarak sorgulandı. Önce hakkında takipsizlik kararı verildi, sonra dosyası yeniden açıldı. Varol Bülent Aral, katliamdan kısa süre önce Adıyaman’da üzerinde kalaşnikof, içinde Hizbullah Marşı ve telefon numaraları bulunan bir bellek kartıyla yakalandı. Bir süre tutuklu kaldı. Birkaç ay önce bu kez Adıyaman’da emniyet müdürüne hakaret ettiği iddiasıyla tutuklandı.

Emre Günaydın anlatıyor: "(Varol Bülent Aral) ile konuştuk. Hıristiyanlığın ve misyonerliğin kötü olduğunu, PKK ile bağlantısı olduğunu söylüyordu. Ben kendisine ’Birilerinin buna dur demesi lazım değil mi?’ dedim, o da ’O zaman sen çık, dur de’ dedi. ’Nasıl?’ dediğimde, ’O zaman sana devlet desteği sağlarız’ dedi."

Aral ifadesinde kamyon tamirciliğinden çay ocağı işletmeciliğine kadar pek çok iş yaptığını belirtti. Kendisini, şöyle anlattı: "Adıyaman TEM Şube (Terörle Mücadele Şubesi), beni Jitemci, Hizbullahçı olarak niteliyor... Toplumda gördüğüm bazı yanlışlığı düzeltmek için de gerekli olayları bildiririm. Malatya Birlik gazetesine iş için başvurdum. Hamit diye biri, işyeri sahibine benim için ’Bu derin devlet şahıstır, bunu işten atın’ demiş. Bunun üzerine işten atıldım..."
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!