Berlin’i eğlendiren türk kızı DJ İPEK

Güncelleme Tarihi:

Berlin’i eğlendiren türk kızı DJ İPEK
Oluşturulma Tarihi: Ekim 14, 2007 00:00

Son 10 yıldır Berlin’de her ayın son cumartesi günü 800 kişiyi coşturan bir DJ var; İpek İpekçioğlu. Gayhane adını verdiği partide rahat eğlenmek isteyen eşcinsellere, lezbiyenlere, entelektüellere, doktorlara, işadamlarına ve gençlere müzik yapıyor. Bu kadar çok dinleyicisinin olmasının sebebi de Doğu Müziği’ni Club ve elektronikle birleştirerek hazırladığı eklektik arabesk. Berlin dışında Çin’den ABD’ye kadar birçok yerde DJ’lik yapan İpekçioğlu’yla karmaşık geçen çocukluğunu ve bir sosyal pedagogken nasıl DJ olduğunu konuştuk.

İpek İpekçioğlu (35), Almanya’da yaşayan bir sosyal pedagog. Ama Berlin’deki herkes onu DJ İpek olarak tanıyor. Berlin’in popüler kulüplerinden SO36’da her ayın son cumartesi yaptığı Gayhane partisinde kapının önünde kuyruklar oluşuyor. İçeriye girebilen 800 kişi ise İpekçioğlu’nun eklektik arabesk adını verdiği, Doğu müziğini Club ve elektronikle birleştirdiği müziğiyle sabah 8’e kadar eğleniyor.

Ancak bu eğlenenler sadece Türkler değil. Almanlar, Türkler, Kürtler, Yunanlılar, eşcinseller, lezbiyenler, enteller ya da mütevazılar kişiler hep buraya takılıyor. Yeri geliyor İbrahim Tatlıses şarkılarında halay çekiyor, yeri geliyor Madonna’da seksi danslar yapıyorlar. Bir nevi Berlinlilerin kaçış ve hayatı unutma noktası olan Gayhane, İpek İpekçioğlu’nun DJ’lik yaptığı tek yer değil. Onun DJ’liğe ve bununla birlikte Çin’e kadar uzanan hikayesi bir şans eseri başlıyor.

BAVUL ÇOCUK GİBİ YAŞADIM

Almanya’da tanışan biri makine mühendisi, diğeri tercüman iki Türk’ün dört çocuğundan üçüncüsü İpek İpekçioğlu. Münih’te doğdu ama henüz 14 aylıkken babası ölünce ailece önce Dortmund’a, oradan da Stuttgart’a yerleştiler. Annelerinin dört kardeşin de Türkçe’yi anadilleri gibi bilmelerini istemesi, onları 1978’de İzmir’e sürükledi.

1980’de Türkiye’deki politik kargaşa yüzünden tekrar Almanya’ya döndüler. Bir süre sonra bir yıllığına tekrar İzmir’e ve sonra 1982 yılında son kez Berlin’e yerleştiler.

İpek İpekçioğlu bu durumu anlatırken sosyologların kullandığı "bavul çocuk olduk" lafının özellikle altını çiziyor. Çünkü o da Almanya’da doğan diğer ikinci nesil göçmen çocukları gibi hayatında çok fazla karmaşa yaşamış. "Almanca öğrenirken çok zorluk çektim. Çünkü hep Türkiye’ye dönecekmişiz gibi hissediyordum. Bunun için Almanya’da ayakta kalmam önceleri zor oldu. 1989’da duvarın yıkıldığı dönemde Au pair olarak bir yıllığına İngiltere’ye gittim. Amacım hayatım hakkında kendimi biraz sorgulamaktı. Bu kez de Almanya’yı özlediğimi ve Almanca’yı sevdiğimi anladım. Buna sosyolojide reimigrasyon deniliyor."

Bu karardan sonra Berlin’e yerleşen İpekçioğlu 10. sınıfta bıraktığı liseye devam edip bir meslek sahibi olmaya karar verdi. Meslek yüksekokulunda sosyal pedagoji okudu. Böylelikle üniversiteye gitmeye de hak kazandı. Hemen hukuk bölümüne başvurdu. Bir yandan da ikinci nesil Türk göçmenlerin kimlik çatışması üzerine çalışmalar yapıyordu. Bunlar ona, Alman Kızılhaç’ın proje müdürlüğü teklif etmesini sağladı. Bunun üzerine de eğitimini yarım bıraktı. DJ’liğe geçmesi de bu döneme denk geldi.

TANINMAMAK İÇİN KARA ÇARŞAF GİYDİM

İpek İpekçioğlu yaptığı bunca sosyal hizmetin yanı sıra geceleri kulüplere gidip müzik dinlemeyi ve dans etmeyi de çok seven biriydi. Özellikle öğrenciyken takıldığı Berlin’deki Kulüp SO36, hayatının değişmesine sebep oldu.

Eşcinsel, lezbiyen ve punk partilerinin düzenlendiği kulüpte dans ederken nasıl bir anda DJ olduğunu İpekçioğlu şöyle anlatıyor "1994’te SO36’da bir haftasonu oryantal müzik gecesi düzenlenecekti. Türk DJ’in işinin çıktığını ve bunu benim yapıp yapamayacağımı sormaya başladılar. Ama böyle bir teklifi kabul etmek bana garip geliyordu çünkü müzik hakkındaki tek bilgim, dinlemekten ibaretti. O zamanlar daha çok Ezginin Günlüğü ya da Edip Akbayram gibi kulüple alakası olmayan özgün müzikler dinliyordum. Kulüplere sadece dans etmeyi sevdiğim için gidiyordum. Ama patron ’Cumartesi günü kasetlerini kapıp geliyorsun’ deyince çok fazla karşı koyamadım. İşin tek kötü tarafı normal DJ’ler gibi evimde bir repartuvarım yoktu."

Bu işi kendine gurur meselesi yapan İpekçioğlu hemen evdeki Levent Yüksel, Sezen Aksu, çeşitli halay ve mezdeke müzikleri toparladı. Disko müzikleri satın aldı. Bir de kafasında ilk gece için farklı bir şey vardı; kara çarşafa bürünmek. "Hem utancımdan, hem de biraz iş matraklaşsın diye sahneye karaçarşafla çıktım. Peçem bile vardı, hiç görünmüyordum. Ne olur ne olmaz, kötü çalarsam beni tanımamış da olacaklardı. Çoğunluk Türk’tü ama buna pek tepki veren olmadı" diyor, ilk gecenin heyecanını anlatırken.

Oryantal konulu bu partide House ve Doğu müzikleri çaldı. Müzik yapmaya başladıktan birkaç saat sonra ondan önce çıkan diğer DJ, "Sen bu işi iyi yapıyorsun, ben eve gidiyorum" deyince İpekçioğlu daha da havaya girdi. Gece 12’den sabah 8’e kadar müzik yaptı. Acemi olduğu için şarkıları önce ayrı ayrı çaldı. Her ne kadar içerideki 800 kişi çok eğlense de, yine de çok fazla tanınmamak için çarşafını o gece hiç çıkarmadı.

ÇİNLİLERE HALAY ÇEKTİRDİ

İpek İpekçioğlu bir daha DJ’lik yapmayı düşünmüyordu ama beraber çalıştığı örgüt ve derneklerden hazırlanan partiler için sürekli teklif almaya başladı. Çünkü onun gibi uluslararası müzik yapan DJ bulamıyorlardı. Herkes genellikle tek tarz çalıyordu. Bu teklifler üzerine başta sadece dayanışma için DJ’lik yaptı. Ama yavaş yavaş para da kazanmaya başladı.

1998’de ise SO36’da daimi DJ oldu. Her ayın son cumartesi günü Gayhane adında bir partide DJ’lik yapıyor. Adını arkadaşlarının koyduğu bu partide en çok karşılaşılanlar entelektüel, eşcinsel, lezbiyen ve göçmen kesim oluyor. Ama çoğu zaman uluslararası müziğe meraklı Almanların da uğrak yeri oluyor. Gecede Arapça, Türkçe, Kürtçe, Yunanca, İsrailce, Hintçe ve Balkan müzikleri yer alıyor.

Böyle bir partiyle DJ İpek sesini her geçen gün daha çok duyurdu ve yurtdışında festival ve kulüplerden de teklif almaya başladı. Hem kadın olması, hem de Doğu müziği yapması ilgilerini çok çekiyordu. ABD, Brezilya, Mali’de Tahara Çölü’nde, iki defa Çin’de ve en son da Yemen’de müziğini konuşturdu. Geriye birçok anıyla döndü ama unutamadığı tek an Çinlilerin halay çekmesi oldu.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!