Latife Hanım, Mustafa Kemal’in başına gelmiş bir kaza değildi

Güncelleme Tarihi:

Latife Hanım, Mustafa Kemal’in başına gelmiş bir kaza değildi
Oluşturulma Tarihi: Haziran 04, 2006 00:00

Geçtiğimiz yıl, Mustafa Kemal Atatürk’ün eski eşi Latife Hanım’ın 30. ölüm yıldönümüydü ve bütün yıl Latife Hanım tartışmalarıyla geçti. Ancak tartışılan, Latife Hanım’ın ölümünün yankıları filan değil, önce bir banka kasasına, arkasından Türk Tarih Kurumu’na (TTK) emanet edilen evrak-ı metrûkesi’nin akibetiydi.

Üzerinden 30 yıl geçtiği için, mahkeme tarafından bu belgelerin üzerine konulan yasak kalkmıştı ve belgeleri okuyan birkaç kişiden biri olan Prof. Dr. Reşat Kaynar’ın ifadesiyle söz konusu belgeler, "Cumhuriyet tarihinin yeniden gözden geçirilmesini gerektirecek" önemdeydi. Zaten kıyamet de bundan kopmuştu. Bazıları, muhtemelen Mustafa Kemal’in hatırasının rencide edilebileceği endişesiyle, bu belgelerin kamuya açılmasına şiddetle direniyordu. Bazıları da, Latife Hanım’ın Atatürk’ten ayrıldıktan sonra tek kelime bile konuşmadığını hatırlatarak, böyle bir endişenin yersizliğini dile getiriyordu. Netice itibariyle Latife Hanım’dan kalan belgeler TTK’nın deposunda kaderine terk edildi bir kez daha. Peki ama Latife Hanım hakikaten ürkülecek birisi miydi, çok sevdiği Mustafa Kemal’in aleyhine bir
/images/100/0x0/55ea379ef018fbb8f871fb26
şeyler söyler miydi? Bugüne kadar bize anlatılan Latife Hanım portresi, bu konuda pekfazla ipucu vermiyordu ne yazık ki. Mustafa Kemal’e hayatı zindan eden, mendebur, hoyrat ve hatta despot bir Latife Hanım imgesi çizilmişti zihinlerimize. Gazeteci İpek Çalışlar’ın yerli ve yabancı kaynakları tarayarak yaptığı araştırma, durumun hiç de bize anlatıldığı gibi olmadığını koyuyor ortaya. Okudukça şaşırıyor, resmi tarihimizin bizden butür hakikatleri neden gizlediğine hayıflanmadan edemi-yorsunuz.

Bilinenden veya anlatılandan çok farklı bir Latife Hanım portresi çiziyorsunuz. Çizdiğiniz portrede Latife Hanım, mağrur ve feminist bir kadın olarak görülüyor. Kadın haklarının gelişmesi için bir politikacı gibi çalışıyor. Sizi böyle bir Latife Hanım portresine götüren ipuçları neler oldu?

- Mustafa Kemal Paşa’ya, "Milletvekili olmak istiyorum" diyen bir Latife Hanım’la karşılaşınca "vay canına!" dedim. Biz kadınlar bugün Millet Meclisi’nde yüzde 4.4’le temsil edilirken, bu kadın 83 yıl önce milletvekili olmak istemiş, üstelik de kadınlar daha siyasi haklarını elde etmemişken. Latife Hanım’ın dile getirdiği bu talep beni kışkırttı. Latife Hanım’ın sır kutusunu açacak anahtarı bulmuştum. Onunla ilgili olumsuz yaklaşımları terazinin bir kefesine koydum. Bir yana da bu sözü. Latife Hanım ağır bastı. Bulmacanın eksik parçası ortaya çıkmıştı. Benden önce de gazeteci arkadaşlarım Latife Hanım’ın yaşamının karanlık noktalarını deşmeye çalışmışlardı. Ama benim kafamda bir tez vardı; bu tez kadın haklarını savunan bir Latife Hanım’dı. Onun önemli bir kadın olduğunu fark etmiştim. Dönemi okumaya, Latife Hanım’a ait satırları biriktirmeye başladım.

Hangi kaynaklardan ve nasıl?

- Bir gazeteci için en iyi kaynak nedir? Tabii ki gazeteler. Eski Türkçe kursuna gitmiştim. Eski yazı gazeteleri taramak o kadar kolay değilmiş. Dostlarımdan yardım aldım. Bu arada dünya basınına yöneldim. Amerikan ve İngiliz basınına internet ortamında kolaylıkla ulaşılabileceğimi fark ettim. Önüme haberler birer ikişer düşmeye başlayınca heyecandan ölecektim. Latife Hanım dünya basını tarafından büyük bir dikkatle izlenmiş, kadın hakları savunucusu ve sufrajet sıfatlarıyla anılmıştı. Şaşırtıcıydı. 2005 yılı başında Latife Hanım’ın belgeleri açılsın mı açılmasın mı tartışması başladığında ben araştırmamı yarılamıştım.

LATİFE HANIM’A SALDIRMAK OLAĞAN

"Latife Hanım, Mustafa Kemal’in başına gelmiş bir kaza değildi" diyorsunuz. "Bir kaza" gibi yansıtılmasının sebebi ne sizce?

- Türkiye tarihinde Latife Hanım kadar ağır saldırıya uğramış bir başka kadın acaba var mı? Atatürk’ün heykellerine saldıranlara meczup deniyor ya da suçlu diye hapse atılıyor, ama onun bir dönem en yakınında bulunmuş, yaşamını paylaşmış Latife Hanım’a saldırmak neredeyse olağan kabul ediliyor. Latife Hanım, Mustafa Kemal Paşa ile evliyken yıldız muamelesi görmüş. Onun meziyetlerini anlata anlata bitiremeyen insanlar, yıllar içinde 180 derece dönmüşler ve haşin, kocasına eziyet eden, şımarık, döşemeye topuk vuran bir kadından söz etmeye başlamışlar. Latife Hanım, muhakemesi mükemmel, birikimi sağlam, her konuda fikri olan bir kadın. Sekiz dil biliyor, hukuk okumuş, dünyayı tanıyor. Mustafa Kemal Paşa’dan korkularından Latife Hanım’a tahammül edenler, yıllar geçtikçe eteklerindeki taşları dökmüşler, onu Mustafa Kemal Paşa’nın başına gelmiş bir kaza gibi göstermeyi başarmışlar.

Feminist bir kimlik sergileyen Latife Hanım, Falih Rıfkı Atay’ın ifadesiyle, "Kadın anlayışında pek Garplı olmayan" Mustafa Kemal’i rahatsız etmiş olabilir mi?

- Feminist bir kadın yanındaki erkeği muhakkak rahatsız eder. Bu bir eşitlik kavgası çünkü. Çankaya’da yürütülen bir eşitlik kavgası tabii ki huzursuzluk çıkartır. Boşanmalarının ardından, "Latife Hanım’ın feminist tavırları mı acaba kocasını rahatsız etti" sorusu dünya basını tarafından sorulmuş. Ama ben Mustafa Kemal Paşa’nın, Latife Hanım’ın feminist tavırlarından başından beri keyif ve ilham aldığını düşünüyorum. Mesela, milletvekili olmak isteğine olumlu bakmıyor ama, "Bak Latife, sana da oy vermişler" diyerek ikili bir tutum sergiliyor. Latife Hanım’ın feminist tavırlarından esas rahatsız olanlar, daha ziyade diğer erkekler.

EVLİ KALSA ATATÜRK DAHA UZUN YAŞARDI
/images/100/0x0/55ea379ef018fbb8f871fb28


Latife Hanım, Mustafa Kemal’le ve Mustafa Kemal’in yakın çevresiyle zaman zaman iktidar mücadelesine mi giriyor? Boşanmalarının ardından geçmişe yönelik tarihin "yeniden" yazılmasının sebebi bu mu?

-
Latife Hanım’ın Mustafa Kemal’in yakın çevresiyle bir iktidar mücadelesine girdiği yorumu doğru. Çankaya’da yaşıyor. İktidarın merkezinde. Yanlış bildiğine itiraz ediyor, doğru bulduğunu savunuyor. Mustafa Kemal evlilik süresince gizli belgelerini ona saklatmış. Yani herkesin içini dışını biliyor. Boşanınca sanırım bu yüzden tehlikeli bir kadın olarak algılanıyor. Ya konuşursa korkusuyla onu önemsiz kılmaya, sözünü değersiz kılmaya çalışıyorlar. Latife Hanım ise herkesin bu korkusuyla sanki eğleniyor. Tenezzül edip kimse aleyhinde bir şey söylemiyor. Gazeteci kabul etmiyor.

Eğer boşanmasalardı, Mustafa Kemal’in daha düzenli bir hayatının olacağına, içki, sigara ve kahve konusunda Latife Hanım’ın "yasakları"nın işe yaracağına dair kanaatler var. Siz bu kanaatleri paylaşıyor musunuz?

-
Sigara ve kahveden ziyade gece sofrasıydı sanırım yıpratıcı olan. Latife Hanım’ın yasakları Mustafa Kemal’i bunaltmış. Zaten pek de işe yaramamış. Ancak Latife Hanım evde düzenli bir yaşam kurulmasını sağlıyor. Çankaya’yı protokol kurallarıyla yönetilen bir cumhurbaşkanlığı köşküne çeviriyor. Onun Çankaya’dan gitmesi bir anlamda Mustafa Kemal’in düzeninin bozulması, sağlıksız bir yaşamın egemen olması anlamına geliyor. Çok erken aramızdan ayrılan Atatürk, belki de Latife Hanım’la birlikte daha uzun yaşardı. Herkes bu konuda birleşiyor.

MODERN EVLİLİK ALATURKA BOŞANMA

Boşanmalarının ardından, Mustafa Kemal’in engelleme çabalarına rağmen, yakın çevrenin Latife Hanım hakkında karalama kampanyası başlatmasının ve bunda da başarılı olmasının arkasında ne yatıyor sizce?

-
Latife Hanım, her şeye hakim olan tavırlarıyla ortadan kaybolunca Çankaya sofrasına katılanlar bir oh çekmiş olmalılar. Ancak seslerini çıkarmaya başlamak için yıllarca beklemişler. Boşanmalarının ardından Latife Hanım’a bence uzun süre saygısızlık edilmemiş. Karalama kampanyası 1950’lerde başlıyor. Latife Hanım, 1925 yılında sahneden çekilmiş bir kadın. Geçmiş günlerdeki pırıltısı unutulup gittiği için bu karalama kampanyası ikna edici oluyor. Ancak tuhaf olan şu: Latife Hanım bir türlü unutulmuyor. Yeniden çizilen karakteri ile aramızda yaşamaya devam ediyor. Yani önemli birisi olduğu gerçeği değiştirilememiş. Halbuki bu topu topu iki buçuk yıllık bir evlilik. Ondan sonra Latife Hanım görünmez bir kadın olmuş.

Mustafa Kemal ile Latife Hanım, o döneme göre hayli modern bir evlilik yapıyorlar ama boşanma şeri kurallara göre oluyor. Yani Mustafa Kemal, "Boşadım" diyor ve bu yetiyor.

- Ablası Vecihe Hanım’ın deyişiyle "alaturka bir boşanma." Harıl harıl Medeni Kanun çevrisi yapılıyor, gazetelerde haberleri yayımlanıyor ama Mustafa Kemal eski usul boşanıyor. Anlaşılan çok öfkelenmiş, imajını pek düşünmüyor. Halbuki, dünya basını epey çalkalanmış. Medeni Kanun henüz çıkmadığı için biçim olarak kanuna aykırı bir durum yok. Yalnız yine de unutmayalım, boşanma bildirisinde karşılıklı ayrılmaya karar verdiklerinden söz ediliyor. Yani tek taraflı bir boşanma gibi algılanmaması için çaba harcamış Mustafa Kemal.

TOPAL OSMAN ÇANKAYA’YI KUŞATINCA LATİFE HANIM, MUSTAFA KEMAL’İN KILIĞINA GİRDİ

Beklenen oldu. Topal Osman çetesi Çankaya’yı kuşattı. Latife’nin kız kardeşi Vecihe de oradaydı. Vecihe İlmen yıllar sonra bir dost meclisinde o gün yaşadıklarını anlatmıştı. Bu anlatım Topal Osman olayının bilinmeyen bir yönünü gün ışığına çıkartıyor:

"Milli Mücadele’nin lideri tehdit altındaydı. Kısa bir tartışma yaşandı. Önemli olan Mustafa Kemal Paşa’nın yaşamıydı. Ona bir şey olursa zaten hiçbiri hayatta kalamazdı. Dışarıdakilerle pazarlık başladı. Adet olduğu üzere, ’Kadınlar ve çocuklar önden çıksın’ dediler. Plan şuydu: Mustafa Kemal Paşa kılık değiştirerek kadınlar ve çocuklarla birlikte dışarı çıkacaktı. Fakat evin içinde de birilerinin kalması gerekiyordu. Latife muhafızlarla birlikte evde kalmaktan yanaydı. ’Ben onları oyalarım’ diyordu. Mustafa Kemal Paşa önce şiddetle itiraz etti. Ancak Latife’nin inadını bilirdi. Vecihe bir çarşaf buldu getirdi. Mustafa Kemal çarşafı giydi, baldızı Vecihe ve hizmetkár kadınlarla birlikte dışarı çıktı.

Latife de bu arada onun kalpağını kafasına takmıştı. Erlerden birine, ’Mutfaktaki portakal sandıklarını getir’ dedi. Sandıkları pencerelerin önüne dizdiler. Evde ışıklar yanıyor ve bahçeden bakıldığında içerdekiler fark ediliyordu. Boyunun kısalığı dışarıdan fark edilmemeliydi. Latife, portakal sandıkları üzerinde bir ileri bir geri yürüyor, dışarıdan gelen habercilerle iletilen mesajları evde Mustafa Kemal varmış gibi alıp cevap veriyordu. Ölüm tehdidi altında çeteyi oyalamayı sürdürüyordu. O sırada Mustafa Kemal, Topal Osman’a karşı yürütülecek harekátı planlıyordu. Sonunda Topal Osman’ın adamları eve kurşun yağdırmaya başladılar. Ardından eve girdiler. Mustafa Kemal’in gittiğini anlayınca çılgına dönüp ne buldularsa parçaladılar. Onların aradığı Mustafa Kemal’di. Ama ellerinden kaçırmışlardı. O sırada Topal Osman çetesi muhafız taburu tarafından sarıldı. Latife’ye zarar vermeye zamanları kalmamıştı."

TARİH KİTAPLARINDA OLMAYAN SUİKASTTA LATİFE YARALANIYOR

Güle oynaya gittikleri İzmir’de Latife ile Mustafa Kemal ölümün eşiğinden döndüler. Resmi tarihe ve dönem anılarına yansımayan bir suikast girişimiyle yüz yüze kaldılar. Dünya basınının "el bombasıyla Türkiye cumhurbaşkanına suikast girişimi" olarak sunduğu ilk haber, 7 Ocak’ta Kanada’da da Toronto Daily Star’ın üçüncü sayfasında çıktı. Haber, "Mustafa Kemal’e isabet etmeyen bomba karısını yaraladı" başlığıyla verilmişti. 8 Ocak tarihli New York Times gazetesinin birinci sayfasında "Mustafa Kemal Paşa kurtuldu, atılan bombayla karısı yaralandı" haberi yer aldı. 8 Ocak tarihli Chicago Tribun’e göre saldırgan Mustafa Kemal ile Latife’nin kaldığı eve gitmiş, Paşa’yla görüşmek istemişti. Kimliği bilinmeyen adamı önce Bayan Kemal kabul etmiş, adam eşini görmek için ısrar edince cumhurbaşkanı gelmiş ve adam ona bomba atmıştı.

CENAZESİ DE YALNIZDI

Latife Hanım 13 Temmuz günü (1975) Teşvikiye Camii’nden uğurlandı. Cenaze için devlet töreni yapılmadı. İstanbul Valisi Namık Kemal Şentürk’ü aile İzmir’den tanıyordu. Şentürk yetkisini kullanarak kara, hava ve deniz birliklerinden oluşan bir şeref kıtası gelmesini sağladı. Son dakikada bir bayrak olmadığı fark edildi. Cenazeye katılanlardan Gültekin Ağaoğlu, "Tabut üzerine bir Türk bayrağı bile konmamıştı. Ablalarımla birlikte ısrar ettik, bir bayrak bulunup üstüne örtülmesini sağladık" diyor. Gerçekten de son dakikada bulunan bir bayrak Latife Hanım’ın naaşının üzerine örtüldü. Anlaşıldığı kadarıyla bayrağın örtülmesi için çaba gösterenlerden biri de Vali Şentürk’tü.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!