Ortalama Amerikalı

Güncelleme Tarihi:

Ortalama Amerikalı
Oluşturulma Tarihi: Aralık 18, 2005 00:00

Kevin O’Keefe New York’ta oturan bir pazarlama danışmanıydı. iş yaptığı şirketler Fortune Dergisi’nin ilk 500’üne giren şirketlerdi. Üniversiteyi burslu okumuştu. Atletizm takımındayken hep birinci olurdu. Hatta ABD milli takımına bile seçilmişti. 40’ına gelene kadar hiç evlenmedi çünkü başka öncelikleri vardı. Anlayacağınız normal, sıradan ya da ortalama ne deniyorsa öyle bir Amerikalı değildi.

Ama bir gün, biraz da müşterisi sayılacak Marlon Brando’nun söyledikleri onu ortalama Amerikalı’nın peşine düşürdü. İki sene New York’tan Nevada’ya bütün ABD’yi dolaştı ve ortalama Amerikalı’nın özelliklerini çıkardı. Sonra da bütün bunları anlatan bir kitap yazdı: The Average American (Ortalama Amerikalı). O’Keefe ile sıradan insanı aradığı sıradışı araştırmasını ve sonuçlarını konuştuk.

Niye ortalama Amerikalıyı aramaya başladınız?

- Dürüst olmak gerekirse hayatta hep ortalama biri olmaktan korktum. Uzun süredir Manhattan’ın göbeğinde oturuyorum ve hayatım boyunca işimde bir numara olmak için çalıştım. Üniversitede atletizm bursuyla okudum. O kadar iyiydim ki maratonda milli takıma seçilmiştim. Birinci olmak üstüne kuruluydu hayatım anlayacağınız. Bu arada ortalama olduğunu düşündüğüm insanları hep görmezden geldim, onlarla hiç vakit geçirmedim. 40’ımda evlendim ve bir anda fark ettim ki o güne kadar yaptığım en ortalama şey evlenmekti ve çok iyi gelmişti. Sonra ortalama insanların yaptığı diğer şeylerin de beni mutlu edebileceği ihtimali aklıma geldi. Kitabın araştırma sürecinde ortalama insana saygı duymaya başladım. Şimdi ben de ortalama biri olmaya çalışıyorum.

Size göre ortalama olmanın en kötü yanı neydi?

- Bir insan ortalama çalışma saatleri 9-5 olduğu için ofisi saat 5’te terk ediyorsa o insanın gözümde iyi bir imajı olamazdı. Yeterince çalışmıyor diye düşünürdüm. Halbuki şimdi onların hayatlarındaki dengeyi tutturmak için 5’te gittiklerini biliyorum. Büyük ihtimalle evde onları bekleyen bir aileleri var ya da üye oldukları bir derneğin ya da kilisenin toplantısına gidiyorlar, ya da evde komşulara akşam yemeği veriyorlar falan filan. Bende ortalama Amerikalının sahip olduğu veranda, barbekü gibi şeyler de olmadığı için bir türlü anlayamıyordum. Ben ölümüne işime odaklıydım.

Size göre bir şeyde en iyi olmak yeterliydi o zaman?

- Aynen öyle. Ben çok iyi koşuyordum ve işimde çok başarılıydım. Bu iki konuda ortalamanın üstündeydim ama geri kalan her şey felaketti. Şu anda düşünüyorum bence ortalamanın üstünde olduğumu zannederken hayatta ortalamanın altındaydım. Çünkü ortalama insan yüz tane şeyi ortalama yapıyor ama yapıyor. Dengesini buluyor.

AMERİKAN RÜYASI DEVAM EDİYORMUŞ

Araştırmanız boyunca sizi en çok ne etkiledi?

- Amerikalıların gerçekten çok iyimser olduğunu fark ettim. Hangi sosyal sınıftan olurlarsa olsunlar kafalarının bir yerinde ‘İstersem bir gün başarılı ve zengin olabilirim’ fikri yatıyor.

Amerikan rüyası denilen şeyin eskilerde kaldığını sanıyordum...

- Ben de. Ama ortalama Amerikalı için değil. Herkesin Amerikan rüyası tanımı başka olabilir ama bu rüya onları ayakta tutuyor. Televizyonda ya da yakınlarında çöplükten şöhrete ulaşmış insanları görüyorlar ve niye ben de onlar gibi olmayayım diyorlar. Şans eseri doğru insanla tanışıp şahane bir evde oturabileceklerini düşünüyorlar. Bu olsun ya da olmasın.

Kitabı yazmak için yola koyulmanıza sebep olan kişinin Marlon Brando olduğu doğru mu?

- Evet çünkü benim ortalama olma korkumu ilk fark eden kişidir Brando. San Francisco’da bir vakıf için pazarlama yapıyordum ve Brando bu vakfın yönetim kurulu üyesiydi. Başka bir yardım derneği kurma fikri olduğunu söyledi ve sohbet etmeye başladık. Ana akım ABD’ye hitap eden bir dernekti kurmak istediği. Ona ana akım Amerikalıları iyi tanıdığımı söyledim ve anlatmaya başladım. Sohbetin bir yerinde durdu ve sen ABD’nin çoğunluğunu oluşturan insanları tanımıyorsun dedi.

Bu konuşmadan sonra mı tası tarağı toplayıp ülkeyi dolaşmaya başladınız?

- Evet. İşimin büyük bölümünü devrettim ve kendimi ortalama Amerikalıyı aramaya adadım.

KAPI KAPI DOLAŞIP SORULAR SORDU

Nasıl yaptınız araştırmayı. Kapı kapı dolaşıp insanlara nasıl yaşadıklarını mı sordunuz?

-İlk başta ABD topraklarındaki herkes benim gözümde bir yarışmacıydı. Önce ülkeyi dolaşıp gördüğüm şeyleri not aldım ve bir liste çıkardım. Daha sonra çıkardığım 140 maddelik listeye tamamıyla uyan 2000 hane, yani yarışmacı buldum. Bu sayıya da çok basit elemeler yaparak ulaştım. Örneğin ortalama Amerikalılar yılda en az bir kere kar görüyor. Bunu görmeyenler elenmiş oluyor. Kalan 2000 evi de tek tek dolaştım. En son 14 eve indirdim. Yani 140 maddelik ortalama Amerikalı listesindeki bütün özellikleri kesinlikle taşıyan 14 tane ev halkı var ABD’de.

Bu insanlarla tanıştınız mı? Nasıl davrandılar size?

- Gayet iyi davrandılar çünkü zaten ortalama Amerikalılar misafirperver.

Avrupalıların en sevdiği şakalar ortalama Amerikalının ne kadar az şey bildiği, yemek zevki olmadığı, doğru düzgün okumadığı üstüne kurulu. Bu kitabınız onları doğruluyor mu?

- Ortalama Amerikalıyla ilgili böyle mitler var biliyorum. Hálá çoğunluğu babanın çalıştığı ve annenin evde oturduğu iki çocuklu ailelerin oluşturduğunu da sanıyorlar. Ama bu, şu andaki nüfusun yüzde 7’si. Ya da ortalama Amerikalının aptal olduğunu söylüyorlar. Amerikalının zekası her on yılda dört puan artıyor. Son duruma göre IQ ortalamasında en yüksek değer ABD ve Fransa’nın. Ayrıca Fransızları araba yakan bir grup insan olarak tanımlamak ne kadar haksızlıksa Amerikalıları da McDonald’s yiyen bir grup insan olarak tanımlamak o kadar haksızlık.

İŞTE ORTALAMA AMERİKALI

En az beş yıldır aynı evde oturuyor.

Lise mezunu.

Ailesi çok önemli. En az bir çocuğu var.

Saat 12’den önce yatağa giriyor.

Hıristiyan. Ayda en az bir kere kiliseye gidiyor. Din onun için çok önemli.

En az bir motorlu aracı var. Ehliyeti ve evinde kapalı garajı var. Emniyet kemeri takıyor.

Evinde en az bir evcil hayvanı var.

Hayatından memnun ve sorulduğunda mutlu olduğunu söylüyor.

Kürtaja karşı. Çevrenin korunması için daha sert kanunlar çıkarılmasını istiyor.

Oturduğu evin değeri 100-300 bin dolar arasında.

Hayatında en az bir kere silah kullanmış ve bireylerin silah taşıma hakkını savunuyor.

Kumarın kabul edilebilir bir eğlence seçeneği olduğunu düşünüyor.

Yılda 15-75 bin dolar arasında para kazanıyor.

Her yıl bir yardım derneğine bağışta bulunuyor.

Sağlık sigortası var.

Her gün soda ve kahve içiyor. Evinde kahve makinesi var.

Haftada bir ekmek yiyor. Her gün fıstık ezmesi yiyor.

Irak’taki askerleri destekliyor.

Esrarın yasallaşmasına karşı.

Eşcinselliği alternatif bir yaşam tarzı olarak kabul ediyor.

Eviyle işinin arası ortalama 8 kilometre.

Evinde DVD ya da VCD izleme cihazı var. Her gün TV izliyor.

Balkonu ya da verandası var. Orada bir de mangalı var.

Her gün gazete okuyor.

Geçen yıl bir kitaba başladı ya da bitirdi.

Her gün dişlerini fırçalıyor, yılda bir kez dişçiye gidiyor. Her gün duş alıyor. Duş süresi 10.4 dakika. Duşta kesinlikle şarkı söylemiyor.

ATM ve kredi kartı var. Kredi kartı borcu var.

İnternet kullanıyor. Bilgisayar oyunu oynuyor.

Evinde Noel ağacı var.

Beyzbol fanatiği.

Telefon numarası şehir rehberinde kayıtlı.

Bir McDonald’s’a 3.2 km, bir Wal Mart’a 20 dakika uzaklıkta oturuyor.

Yılda bir kez seyahate çıkıyor.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!