Üniversite sınavını kazanamadınız mı? Harika!

Güncelleme Tarihi:

Üniversite sınavını kazanamadınız mı Harika
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 26, 2012 00:00

Üniversite sınav sonuçları açıklandı! Sonra bir daha açıklandı! Meğer ilkinde puanlar belli olmuş, sonrakindeyse yerleştirmeler! Bunların hiçbirinin farkında olmadığım için etrafımdaki 18 yaş altı herkesi iki aydır sürekli tebrik ediyorum. Ancak “Abi kazanamadım, bu sene olmadı” diyenlerin sayısı artınca işe el koyma gereği hissettim. Bu yazı sizler; siz “Yapamadım” diyenler için değerli genç arkadaşlarım

Haberin Devamı

FEYYAZ ÜNİVERSİTEYİ BÖYLE BİR YER SANIYORDU

Feyyaz 24 yaşında. Liseden 20 yaşında mezun oldu. Dört senedir sınava giriyor, heyhat, olmuyor. Kimisi maddi imkansızlıklardan, kimisi şanssızlıktan, kimisi tembellikten... Feyyaz ise zekâ şeyinden... Durgunluğundan. Çektim kenara, sordum, “ Üniversiteyi neden bu kadar çok istiyorsun
Feyyaz?” dedim. “Ailen mi baskı yapıyor?”
“Yok abi, üniversite çok güzel şey” dedi.


OYSA ONU ŞÖYLE BİR MANZARA BEKLİYORDU

Feyyaz hekimlik, avukatlık, arkeologluk ya da mühendislik gibi mutlaka akademik formasyon gerektiren bir meslek istemiyordu. “O halde üniversiteye gitmek şart değil Feyyaz” dedim.
“Kısmet, hayatta kendimi garantiye almam lazım abi” dedi.
“İki bin lira maaş aldığın ve ömür boyu basık bir ofisin içinde geçireceğin garanti bir hayatın kime ne faydası var?” dedim.
“Abi onu bulamayan da var!” diye ters yaptı bana.
Buna dirseğimle bir koydum, aman maman diye hemen araya girdiler.

Haberin Devamı

10 YIL SONRA BU HALDE Mİ OLACAKSIN

“Bizi yalnız bırakın” dedim. Feyyaz’dan özür diledikten sonra devam ettik. “Bak,” dedim, “Ne istediğini bilmediğin taktirde, şu üniversitenin, şu kadar maaşın zerre kadar önemi yok. 10 sene sonra şu halde olmak ister misin?” “İstemem tabii abi de, ne bileyim...” dedi.
Feyyaz gitar çalan, yazı yazan, oyunculuğa istidadı olan pırlanta gibi bir çocuk. “Neden yeteneklerini kullanacağın, mutlu olacağın bir hayata atılmayı düşünmüyorsun?” diye sordum.
“Annem babam illa üniversite diyor, arkadaşlarım benimle alay ediyor, kendimi ezik hissediyorum” dedi. “Onlara itiraz etmelisin!” dedim. “Abi, kötü kötü kişisel gelişim kitapları gibi konuşuyorsun” demeye kalmadan buna uçan diz attım.

ETİ SENİN KEMİĞİ BENİM

Kendine geldiğinde tuttum bunu ensesinden Rami’ye götürdüm. Orada 40 yıllık oto tamircim Hüseyin Usta vardır. Hüseyin Usta’nın karşısına dikildik.
“Usta,” dedim, “Eti senin, kemiği benim, kıkırdaklarla yağları da komşulara dağıtırız” dedim, 15 dakika güldük, katıla katıla kucaklaştık.
Hüseyin Usta bunu güzelce inceledi, koluna bacağına, her şeyine baktı. “Aziz, olur bu” dedi. El sıkıştık, ayrıldık. “Çocuğu altı ay sonra alacağım” dedim. Feyyaz’ın melül bakışlarına aldırmadan evime döndüm...

Haberin Devamı

ÖNCE ZORLANDI, SONRA USTASINA ALIŞTI

İlk günler çok zorluk çekmiş. Sayısız azar, sonsuz zumzuk yemiş. Sonra işe alışmış, kendisini ustasına sevdirmiş. Altı ayın sonundaysa gittiğimde birlikte kola patlatıyor, neşe içinde zeybek oynuyorlardı! Feyyaz’ı iş arkadaşlarından zor ayırdım.
“Abi bırak, kalayım Allah aşkına!” dedi.
Dedim, “Saçmalama, bu yalnızca bir hayat dersiydi!”
Arkasına dönüp, “Ustam, fotoğrafları Feys’e ekliyorum!” diye haykırdı.

ASLANIM O BENİM

Eyüp’te bir çay bahçesine oturduk. “Ee Feyyaz, neler öğrendin?” diye sordum.
“Abi ateşleme kablosunda bir problem olduğunda...”
“Onu demiyorum oğlum, hayata dair ne öğrendin?” dedim!
“Haa, şunu öğrendim abi...” dedi; “Yüksek öğretimin sosyalleşmek için, kişisel gelişim için faydalı olduğu bir gerçek. Ama hayat üniversite filan dinlemiyor. Bak abi şu fotoğraftaki mutluluğuma bak. Yaptığı iş ne olursa olsun, başkasının doğrusuna koşulsuz teslim olmamış insanın fotoğrafı bu” dedi.
Baktım. Onunla gurur duydum. Aslanımdı o benim...

 


 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!