Öylesine yardım edene filantropist denmez

Güncelleme Tarihi:

Öylesine yardım edene filantropist denmez
Oluşturulma Tarihi: Haziran 24, 2012 00:00

Yunanca kökenli filantropi terimin anlamı insan sevgisi. Günlük hayattaki karşılığıysa gönüllü bağışçılık. Türkiye’de filantropi danışmanlığı hizmeti vermeye başlayacak Yapı Kredi Private Banking’in davetlisi olarak İstanbul’a gelen dünyanın önemli filantropistlerinden Stephanie Shirley’le ilginç yaşam öyküsünü konuştuk

Haberin Devamı

Dame Stephanie Shirley, İngiliz bir işkadını ve filantropist. Britanya İmparatorluk nişanı ve asalet ünvanı sahibi. Bilişim sektöründen kazandığı 150 milyon sterlinlik servetiyle Sunday Times tarafından hazırlanan ‘İngiltere’nin en zenginleri’ listesinde 10 yıl boyunca varlık gösteren Shirley, emekli olduktan sonra neredeyse tüm servetini hayır kurumlarına bağışlamış.

5 YAŞINDA YAPAYALNIZ KALDI

Stephanie Shirley 79 yaşında. Almanya doğumlu bir Yahudi olan Shirley, 2. Dünya Savaşı sırasında, 5 yaşındayken çocuk mülteci olarak tek başına İngiltere’ye gelmiş ve başka bir aile tarafından büyütülmüş. Yıllar sonra ailesiyle yeniden buluştuğunu ancak aralarındaki mesafenin asla kapanmadığını söyleyen Shirley o dönemi şöyle anlatıyor: “Ailemden ayrılmak benim için çok travmatik bir deneyimdi. Bir gemide yapayalnız yolculuk yaparak Londra’ya geldim. Çocuğu olmayan bir İngiliz çift tarafından evlat edinildim. Biyolojik ailemle bir şekilde bir araya geldik ama onlara kesinlikle ısınamadım. İngiliz bir kadın oldum yıllar içinde.”

Haberin Devamı

KENDİ OĞLU DA OTİZMLİYDİ

2009-2010 arasında İngiltere’nin Filantropi Elçiliği görevini üstlenen Shirley bugün tüm dünyada Filantropi konusunda seminer ve dersler veriyor.
Bilişim sektörüyle ilgili vakıflara maddi destek sağlayan filantropist servetinin çoğunu Otizm ve Asperger Sendromu için harcamış. Bunun sebebi kendi oğlu Giles’in de otistik olması: “Oğlum ileri derece otistikti. 35 yıl yaşadı. O seneleri size anlatabilmem için kelimeler yetersiz. Sonra uzun süre psikolojik tedavi gördüm ama beni asıl iyileştiren şey, otizm çalışmalarına bağış yapmaktı. Servetimin yüzde 75’ini bu hastalıkla ilgili araştırmalara harcadım. Hatta Oxford’da Otistik Beyin Bankası kurdum. Oğlumun beynini de buraya bağışladım.”

BÜTÜN YARDIMLARIMI BİLHASSA DUYURDUM

Shirley’ye göre filantropinin sıradan bağışçılıktan farkı büyük: “Sokakta dilenen birine para vermek cömert bir yardım olarak düşünülebilir. Ama filantropist öylesine yardımda bulunan biri değildir. Zamanını, kabiliyetlerini, sahip olduğu tanışıklıkları bağış yaparken devreye sokar. Stratejik bir planlama yapar. İçinde yaşadığınız toplumun nasıl bir yer olması gerektiğini düşünmeye başladığınızda, artık filantropinin alanındasınızdır. Akıllıca harcar elindekileri. Türkiye’de bağışçıların ağırlıklı üniversite, hastane, müze gibi yapıları topluma armağan ettiğini görüyorum. Bu yapının insan kaynakları ve sosyal girişim programlarına destekler doğrultusunda evrimleşmesi gerekir. İnsanlar kapılarında yardım isteyenlerden bir ordu bulmamak için genellikle bağışlarını gizlice yapar. Oysa ben hiçbir zaman bağış yaparken sessiz kalmadım, aksine bunu hep duyurdum. Böylelikle yapılanların başkalarına da ilham vermesini umdum.

Haberin Devamı

İŞ DÜNYASINA HAÇLI SEFERİ

1962’de bir yazılım şirketi kuran Shirley, Cinsiyet Ayrımı Sözleşmesi’nde bu durum yasaklanana kadar sadece kadınları çalıştırmış. Erkek egemen iş dünyasında kendine faydalı olacağı düşüncesiyle adını da Steve olarak değiştiren Shirley o yılları anlatıyor: “İş dünyasına kadınlar için bir Haçlı Seferi yapmak için girdim. Kadınların yapabileceği işler çok kısıtlıydı. Tüm kapılar kapalıydı. Özellikle bilgisayarlarla ilgili bir iş yapmamız asla düşünülemezdi. Ben bu savaşı verdim. Adımı değiştirme fikri kocamdan geldi. Steve olmak bana saygı getirdi. Hâlâ da bana böyle hitap ediyorlar.”

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!