Yemeğin üstüne 89 tane midye dolması yedim

Güncelleme Tarihi:

Yemeğin üstüne 89 tane midye dolması yedim
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 31, 2011 00:00

Yıllarca rakı masalarında meze eşliğindeki ziyafetler ya da düzensiz beslenme üzerine kuruluymuş Mesut Yar’ın yeme düzeni. Bir kez sıkı rejim yapıp fazla kiloları vermesine karşın sonradan geri almış. Yaklaşık sekiz aydırsa tatlıyı, zeytinyağını, pilavı ve makarnayı hayatından çıkarmış fit bir Mesut Yar var karşımızda. Rejim öncesi dönemiyle aradaki tek benzerlik akşam rakısını atlamaması

Tombul bir çocukmuşsunuz. Nasıl besleniyordunuz?
- Geleneklere bağlı besleniyordum. Şöyle ki; daha çok ananemle birlikteydim, o da Selanik kökenli bir Balıkesirliydi. Onda şöyle bir anlayış vardı: Masada hiçbir şey kalmayacak. “Sofrada bir şey kalmayacak, arkanızdan ağlar” dendiği zaman ben bu işi çok ciddiye alan bir çocuktum, hakikaten de son cilayı ben çekiyordum.

Evde mutfağın hakimi kimdi, anneniz mutfağa girmez miydi?
- Mutfağın hakimi ananemdi. Ananemle annem arasında ciddi farklar vardı. Ananem soğandan, annem de sarmısaktan hazzetmezdi. Ben ikisini de çok severdim. Evler yan yanaydı. Ananemde sarmısaklı köfte yedikten sonra, anneme gidip soğanlı köfte yerdim. Böylelikle ikisinin de ortasını bulurdum. Annemin mutfağı daha hafifti, annem komşuların mutfağından daha çok etkilenmişti. Rum mutfağını çok iyi biliyordu. Topiğe kadar bir sürü farklı mutfağın yemeklerini yapardı.

O yıllarda mutfağa girmek gibi bir hevesiniz var mıydı?
- Mutfağa girme hevesim, ekmeğe yağ sürmek ya da salçaya ekmek bandırmak içindi. Hevesim fazla değildi açıkçası ama ananem çok güzel türkü söylerdi, onu dinlerken de nasıl yapıyor diye bakardım. Annem şarkı söylemezdi ama yaptığı işe odaklanırdı. Eli çok hızlıydı. Ben de öğle yemeğinde, akşam yemeğini düşünen bir çocuktum. Çünkü öyle lezzetli şeyler pişerdi ki evde...

En sevdiğiniz yemekler hangileriydi?
- Köfteyi birinci sıraya koyarım ama annemin barbunya pilakisi de muhteşemdi. En sevmediğim pırasaydı ama ona da zamanla alıştım. Annemin yaptığı yoğurtlu ıspanak müthiş keyifliydi. Cuma, cumartesi bütün mahalle bizde toplanırdı. Karşımızdaki Ermeni bakkal zamanında Gönül Yazar’ın arkasında sanatçılık yapmıştı. O da udunu kapardı, Dinç Abi’miz de kemanıyla gelirdi. Ev içi meyhane kültürüyle yetiştim, 18’ime varmadan ilk rakı kadehini önüme koydular.

Kurtuluş’taki komşuların iştahınızı körüklüyor muydu, onların kapılarını çaldığın oluyor muydu?
- Kurtuluş’ta neredeyse haftada bir bayram kutlanırdı. Ermenilerin en iyi yaptığı şey aşureydi, Bulgarların daha çok peynir ağırlıklı sofrası vardı. İtalyanlardan bazı hamur işlerini, makarnaları öğrendik. Birinin evinde yeni bir şey pişmişse bilirlerdi ki Mesut ve abisi Cüneyt onu tatmak ister. Karşı komşumuz Rum teyze çok keyifli bir puf böreği yapardı. Üzerine şerbetini döker, tarçınını koyar, yanında da sakız konmuş bir soğuk suyla getirirdi.

ÇOK GÜZEL PİYAZ YAPARIM

Rejim öncesi döneminde en iyi yaptığınız yemek hangisiydi?
- Rejim öncesinde hemen hemen bütün yemekleri iyi yapıyordum. Köfteye çok takmıştım. Kurtuluş köftesi diye bir şey yaptım. Kıymaya ekmek içiyle birlikte ceviz de koymaya başladım. Anneannem ve annemin geleneğini sürdürüp sarmısak ve soğanı az bir şekilde karışık kullandım. Zeytinyağı ve yumurta kullandım. Bu köfte ince doğranmış kızarmış patatesle çok güzel gider. Piyazı da çok güzel yaparım. Küçüklüğümde piyaz konusunda da sıkıntı vardı. Annem limon tercih ederdi, ananem sirkeden asla vazgeçmezdi. Ben piyazı daha çok yeşil soğanla yapmayı seviyorum.

İlk rejim denemenizde 50 kilo vermişsiniz. Peki bu kiloları niye geri aldınız?
- İnsanlar beni bilir: Aklıma koyduğumu yaparım. O zaman rejim, ekmeği kesmek, içki içmemek, az yemek yemek, yemeği unutmak anlamına geliyordu. O dönemde şalgam suyu, sarı leblebi, light bira, hellim peyniri, domatesle besleniyordum. Çok hızlı kilo verdim. Üzerine de kısa dönem askerlik yaptım. Komalık hale düştüm tabii ki. O zaman doktor acayip kızmış, “Balina kasa arabayı, serçe kasaya bindirmeye çalışıyorsun ama motor halen balina kasa” demişti. Yani iyice sıkıştırmışım kendimi. Doktor “normal kilon 95 ve orada yaşamaya çalış” dedi. 95’e çıktım ama durmak kolay değil. Bir-iki, bir-iki derken kiloları tekrar aldım.

İkinci rejim dönemine nasıl başladınız?
- Polonezköy’de arkadaşlarla doğum günümü kutladık, ertesi günü suratıma baktım, “Yaaa 44 yaşına girdin ama suratın hiç iyi şeyler söylemiyor. Mutlaka bir sıkıntın var” dedim kendime. Ertesi gün doktora gittim ve kilo vermeye karar verdim. Bir ay kadar kendimi eve kapattım. İşi iyice bilimselleştirdim. Sonunda fazla kilolarımdan kurtuldum. Sekiz aydır kilomu koruyorum en zor olanı da bu koruma meselesi.

Şimdi nasıl besleniyorsunuz?
- Günde dört öğünüm var. Sabah kalkar kalkmaz içine limon suyu ve elma sirkesi koyduğum su ve soda karışımını içiyorum. Bir hafta bunu, bir hafta da yoğurt altı suyuyla maden suyunu karıştırıp içiyorum. Gerçekten çok lezzetli ve vücudun suyunu atıyor. Yarım saat sonra mutlaka simit yiyorum. Yoksa yerine tost yapıyorum. Kahvaltım kuvvetli: Masamda bildiğin Ezine peyniri, yanında domatesim, acı biberim, biraz bal oluyor. Ara öğünü Türk kahvesiyle geçiştiriyorum ama onu bulamazsam bir avuç fındık veya ceviz yiyorum. Öğleni, salata ve ızgarayla geçiştiriyorum. Akşam ise 18.30-19.00 gibi sofrayı kuruyoruz. Daha çok domates ve koyu yeşil sebzeler, beyaz peynir ve diğer peynir çeşitleri oluyor. Yemeğin sonunda mutlaka ızgara yiyorum.

Geçmişte sevdiğiniz yemekleri tamamen sildiniz mi?
- Mantıyı severdim ama açıkçası artık dostluk kurmuyorum. Pilav ve makarna çok uzun süredir hayatımda yok. Beyaz ekmeği çok acıkmışsam, sıcak sıcak gelmişse, içine azıcık peynir koyup tüketiyorum. Katı yağı beslenmemden tamamen çıkarttım, zeytinyağını da son derece az kullanıyorum. Yağlı bir favayı ya da humusu özlüyorum, arada bir yağlı bir kebap yesem diyorum.

Verdiğiniz kiloyu geri almayacağınıza inanıyor musunuz?
- Onu da araştırdım, 40’ından sonra nasıl kilo zor veriliyorsa verilen de zor alınıyor. Bir de vicdani sorumluluk var: Abime, üç-dört arkadaşıma kilo verdirdim. Beni dinleyip dört kilo, üç kilo, beş kilo verenler var. Bunları da görünce kilo alamam artık.

EGZERSİZ AÇISINDAN İLKEL TOPLUMLARI ÖRNEK ALIYORUM

Rejim yaparken ilkel toplumların yaşama biçimlerini örnek aldığınızı söylüyorsunuz ama o dönem insanlarının ömrü en fazla 30 yılmış.

- O dönemde obezite diye bir dert yokmuş çünkü ya av olmamak için ya da avlanmak için sürekli koşuyorlarmış. Beslenme açısından değil ama egzersiz açısından onları örnek aldım. Ayrıca o dönemde yenen kırmızı eti aklıma taktım. Kırmızı et, beyaz ete oranla daha sağlıksız olabilir ama sporla birlikte daha çabuk kilo verdirme özelliği var. Şimdi eski tip içeceklere yöneliyorum. Mesela şarabın içine bal ve bazı ekstra şeyler katıyorlar ve bu, onları gün boyu enerjik tutuyor. Bu karışımı çok merak ediyorum.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!