Deniz Gezmiş’e iade-i itibar Öcalan’a yeniden yargılama

Güncelleme Tarihi:

Deniz Gezmiş’e iade-i itibar Öcalan’a yeniden yargılama
Oluşturulma Tarihi: Ocak 30, 2011 00:00

Ankara Barosu biri sağcı, biri solcu iki fikir babasının öncülüğünde Cumhuriyet tarihinde iz bırakan dava dosyalarını yeniden açıyor. İlk beş dava belirlendi: 28 gönüllü avukat Gazeteci Uğur Mumcu suikastı, Şeyh Sait, Deniz Gezmiş, DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler ve Bahçelievler’de öldürülen 7 TİP’linin dosyalarını inceleyecek. Kendisi de 11 yıl cezaevinde kaldıktan sonra beraat eden Komisyon Başkanı Osman Başer, hem toplumsal bellek oluşturmak hem de bundan sonra “Pardon ya!” denmemesi için yola çıktıklarını anlatıyor, “Deniz Gezmiş’e iade-i itibar, Öcalan’a yeniden yargılama yolu açılabilir” diyor

Haberin Devamı

Avukat Osman Başer, üniversite öğrencisiyken 1980 İhtilali’nin cezaevine soktuğu onlarca öğrencinden biri. Ülkücü. Bir polisin öldürülmesi olayına adı karışıyor ve 16 yıl yargılanıyor. Bunun 11 yılını Mamak askeri cezaevinde geçiriyor. Veee suçsuz bulunup beraat ediyor. Edebiyat öğrencisi olarak girdiği cezaevinden, 30’lu yaşlarının başında, hukuk okuma hedefiyle çıkıyor ve Ankara Hukuk Fakültesini bitiriyor.
Başer’in “Üstadım” dediği Ali Sarıgül ise 35 kişinin yanarak öldüğü Sivas katliamının şikayetçi avukatlarından. Komünist olduğunu gizlemiyor.
İdeolojileri farklı bu iki ismin, toplumsal bellek zayıflığı şikayeti, Metin Feyzioğlu başkanlığındaki Ankara Barosu’nun yeni yönetiminin seçim kampanyası sırasında buluşuyor. Önce Ali Sarıgül dile getiriyor. Sarıgül, kendisinden oy istemeye gelen aday yönetime, Prof. Dr. Ahmet Mumcu’nun Almanya’daki engizisyon mahkemeleriyle ilgili bir kitap hazırlığından bahsediyor. Mumcu’nun 1500’lü yıllardaki tutanaklara bile ulaşabildiğini anlatırken, “Bizde 20-30 yıl önceki dava dosyasına ulaşmak istesen karşına kağıt fabrikası SEKA çıkıyor” diyor. Meclis’te tutulan idam kararlarına ilişkin dosyalar bir kenara bırakılırsa Türk yargısının ciddi bir dava dosyası arşivi olmadığından yakınan Sarıgül, bu nedenle de toplumsal belleğin tam anlamıyla oluşmadığına, benzer hataların tekrar tekrar yapıldığına işaret ediyor.

ÜLKÜCÜ AVUKAT’TAN DENİZ GEZMİŞ SÜRPRİZİ

Aday yönetim, başka bir gün benzer bir yakınmayı Avukat Ömer Başer’in odasında duyuyor. Sohbet sırasında 1980 ihtilali sonrasında sıkıyönetim askeri mahkemesinde yargılandığı günlere dönen Başer’in şu sözleri, karşısındakileri düşünmeye sevk ediyor:
“Adil yargılamayı, savunmayı bırakın; gülmek, konuşmak bile yasaktı. Askeri kışlada cezaeviyle mahkeme sırt sırtaydı. Ailenizden birine dönüp gülseniz o gün hücredeydiniz. Neredeyse savaş hali hükümleri uygulanıyordu. Öte yandan Türkiye bize dar geliyordu ama iki metrelik hücre mekan olmuştu birbirimize. Dışarıda kavga ettiğimiz DHKPC, Dev Yol, Dev-Sol gibi örgüt mensuplarıyla o mekanda buluştuk, konuştuk. Açlık grevlerinde, işkencelerde yönetime birlikte karşı durduk. Türkiye üzerinde oyun oynanıyordu ve biz de birbirimize düşürülmüştük. Peki öldürülenler niye öldürülmüştü? Maşaları bir kenara bırakın olayların arkasında hangi saikler vardı? Tüm bu yaşadıklarım içimde ukde. O mahkemelerin verdiği kararların yeniden incelenmesi lazım.”
Bunun üzerine Feyzioğlu “Sence Deniz Gezmiş’in dosyasının yeniden açılması gerekli mi” diye soruyor. Başer, “Bugün yargılansalardı bu cezayı almazlardı” diyor. Hatta Deniz Gezmiş’e iade-i itibar bile verilebileceğini söylüyor. Feyzioğlu “O zaman görev sizde kaldı” diyerek ayrılıyor yanından. Seçimi kazanınca da Cumhuriyet tarihinin iz bırakan davalarını inceleme projesine başlanıyor.

Haberin Devamı

Deniz Gezmiş’e iade-i itibar Öcalan’a yeniden yargılama


YENİ ‘PARDON’LAR OLMASIN DİYE

‘Cumhuriyet Tarihinde İz Bırakan Davalar’ projesinin koordinatörü, Ankara Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Erol Yılmaz Aras ile Ali Sarıgül’ün ofisinde buluşuyoruz. Biraz sonra, Osman Başer de aramıza katılıyor. Projenin fikir babaları Sarıgül ve Başer bizim tanıklığımızda ilk kez orada tanışıyor. Projenin amacını ve bugüne kadar yapılanları Aras anlatıyor:
“Cumhuriyetin toplumsal hafızasını oluşturmak istiyoruz. Kamuoyu vicdanını yaralayan davalar ilk kez uzun soluklu tartışılacak, incelenecek ve yeniden sorgulanacak. Bunun için daha önce örneği olmayan bir şekilde idari ve mali yönden özerk bir komisyon oluşturuldu. Başkanlığına da Osman Başer seçildi. Baro üyesi avukatlara da çağrı yapıldı. İlk etapta beş dava belirledik. Ve beş alt komisyon kuruldu. Her komisyon bir davayı ele alacak. Davaların en eskisi Şeyh Sait davası. Bu dava için Osmanlıca, Farsça ve Arapça evrakların tercümesi ve teknik çalışma gerekiyor. İkincisi Uğur Mumcu davası. Ahmet Taner Kışlalı, Bahriye Üçok ve Muammer Aksoy cinayetlerini de kapsayan Umut davası çerçevesinde bu dava da incelenecek. Üçüncüsü Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamı, dördüncüsü DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler davası, sonuncusu da Bahçelievler’de 7 TİP’linin öldürülmesi davası.”
Sarıgül 1960 ihtilalini hatırlatarak devam ediyor: “Başbakan Adnan Menderes’in de asıldığı 1960 ihtilali davaları herhalde Türkiye Cumhuriyeti yargısı var oldukça tartışılacak davalar. 1971 ve 1980 darbe dönemi davaları da. Rumların sürülmesi, 1954 tevkifatı, Maraş, Çorum, Sivas davaları... Bunların hepsi prima davalar, hepsinin ortak bellekte yeri var. Beni rahatsız eden, verilen cezalar değil. Bir otorite ‘Ben bu sistemi kuruyorum ve bu kitabı çalanları asacağım’ diyor. Bu bir cezadır ama kitabı çalanı aldığınızdan itibaren, ifadesinde, sorgusunda, yargılamasında, infazında haklarını teslim etmezseniz facia orada başlar. Eğer usule ilişkin haklar tanınıyorsa o sistemde demokrasi işliyor demektir, tanınmıyorsa, adı ne olursa olsun o sistem faşizmdir. Demokratik hakların teslimi... İnsanı dehşete düşüren de zora sokan da burası. Sistemde kanayan yaraları bu noktadan tıkamak lazım.”
Son sözü, Sarıgül ile aynı pencereden baktıklarını söyleyen Tarım Bakanlığı hukuk müşavirliğinden emekli Osman Başer söylüyor: “Bize 11 yıl sonra ‘Pardon’ dendi. Size benim durumumda olan birçok insan gösterebilirim. Yeni pardonlar olmasın diye bu komisyonları oluşturduk. Sonucunda Türk yargısının bir arşivi olacak. Yeni belgeler, bulgular, bilgiler de çıkabilir. Deniz Gezmiş’e iade-i itibar da gelebilir. Abdullah Öcalan’a yeniden yargılama yolu da açılabilir. Ben yaptım oldu mantığıyla değil, bakana da, milletvekiline, gazetecisine, cumhurbaşkanına da, gencine, yaşlısına da hukuk eşit olmalı. Şahsa göre hukuk olmaz. Biz temeli atacağız; bizden sonraki nesiller daha iyi veriler ortaya koysun diye.”

YASSIADA VE SİVAS İKİNCİ LİSTEDE

Komisyon Başkanı Osman Başer, henüz müsvedde halinde olan ikinci dava listesini şöyle açıklıyor:
* 27 Mayıs 1960 Darbesi’nden sonra iktidardan uzaklaştırılan Demokrat Parti yönetiminin yargılandığı Yassıada Davaları
* Ekim 1978’de İstanbul’da 17 yaşındaki oğlu Mustafa Haşatlı ile birlikte tabancayla vurularak öldürülen MHP İstanbul il başkanı Recep Haşatlı davası ile 1980’de öldürülen MHP Genel Başkan yardımcısı Gün Sazak davası
* 1980 ihtilali sonrası Doğu Perinçek davası
* 35 kişinin yanarak can verdiği Madımak olayı ve Sivas davası
* 7 kişinin ölümü 127 kişinin yaralanmasıyla sonuçlanan Mısır Çarşısı davası

UĞUR MUMCU DAVASINDA YENİ SÜREÇ BAŞLAYABİLİR

Ali Sarıgül, “Bu bir siyasal kurul değil” diyor ama talihsizlik o ki bu ülke çok siyasal bir ülke: “Burada sanığın Ahmet ya da Mehmet olmasının hukuk açısından farkı olmamalı. Uğur Mumcu davasına ilişkin yeni belge bulunursa yeni bir süreç başlaması mümkün. Bir belge başka bir şeyi tetikleyebilir. Bu ülkede yaşayanlar topyekün vicdanını kaybetti diye düşünmüyorum. Meclisin, faili meçhullerin aileleri konusundaki duyarsızlığı da ortadan kalkabilir belki.”

NERELERE BAŞVURULACAK

* Ali Sarıgül: Anayasa Mahkemesi’nde başta siyasi partilerin kapatılmasıyla ilgili kararlar olmak üzere baktığı dosyaların tüm tutanaklarının olduğunu düşünüyorum. TBMM’de idam dosyalarıyla ilgili bir kısım evraklar duruyordur. İstiklal Mahkemeleri’yle ilgili belgeler Genelkurmay arşivinde olabilir. Meslektaşlarımızın da zengin arşivleri var. DİSK davası Rasim Özbey’de vardır. Barış davası Orhan-Burhan Apaydın’da, Deniz Gezmiş, Behice Boran dosyası Halit Çelenk’te vardır. Diyarbakır cezaevi dosyalarını eski Baro Başkanı Sezgin Tanrıkulu ve diğer baro başkanlarından edinebiliriz.
* Osman Başer: Her türlü kurum, kuruluş ve kişilerden brifing alabiliriz. Ailelerle de görüşeceğiz çünkü en büyük acıyı onlar yaşadı. Elimizde de bazı dosyalar var. Bazı gizli belgelere de ulaştık. Mesela, Ceza İşleri Genel Müdürlüğü, siyasi suçluların iade edilmediğini savunarak mahkemeye yazmış: “A ve B şahsıyla ilgili tutuklama kararı çıkarmayın” diyor. Yani hukuki süreç işlerken mahkemeye talimat veriliyor. Kenan Evren’in el yazısı notları, ajandası geçti elimize. İlginç bilgiler var. Ama henüz alfabenin A’sındayız. Yazışmalara başlamadık.

HAKİKAT KOMİSYONU ÇAPIMIZI AŞAR

CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu’nun önerdiği Hakikat Komisyonu ile Ankara Barosu’nun kurduğu komisyon arasında bir paralellik olup olmadığı sorusu üzerine Ali Sarıgül ilginç bir yorumda bulunuyor: “Hiç benzerlik yok. Güney Afrika, Ruanda ve Arjantin’nde uygulandı bu komisyonlar. Savaşın iki tarafı da, uluslararası heyetin gözetiminde komisyonu kabul eder, öç alma ve yargılamayı unutur, yaptıklarını anlatır ve pişmanlığını bildirir... Ama arkasında siyasal iktidar olmadan hayatiyet şansı yok. Bu bizim çapımızı aşar.”

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!