NASA projelerine ilk Türk hakem

Güncelleme Tarihi:

NASA projelerine ilk Türk hakem
Oluşturulma Tarihi: Ekim 03, 2010 00:00

Amerikan Ulusal Havcılık ve Uzay Dairesi NASA, sadece Amerikan üniversitelerinin hazırladığı projelerin yarışabildiği komiteye ilk kez bir Türk bilimadamını hakem olarak tayin etti. Daha önce bilim dünyasının en saygın ödüllerinden Henry Ford’a layık görülen İTÜ Uzaktan Algılama Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Derya Maktav, ‘Uzaktan Algılama ve Coğrafi Bilgi Sistemleri’ konulu 62 projeyi 17’si Amerikalı, 20 bilimadamından biri olarak değerlendirdi ve 10 milyon dolarlık ödülün dağıtılacağı 10 projenin seçimine katıldı

İTÜ’nün Jeodezi ve Fotogrametri, Uzaktan Algılama ve Cografi Bilgi Sistemleri, eski adıyla Harita Kadastro bölümünde eğitim aldım. Sonra Londra’da ve Almanya’da aynı alanda iki ayrı master yaptım. 1980’de İTÜ’ye araştırma görevlisi olarak döndüm, doktora çalışmalarına başladım. Uygulama kısımlarını Almanya’da yaptım. Tekrar yurda dönüp sekiz ay sonra doçent, 1995’te de profesör oldum. Çeşitli akademik çalışmalar için Avustralya’ya, Rus Bilimler Akademisi’ne gittim. Henry Ford National Awards’ı Akdeniz Projesi ile kazandık. Ruslar ve İngilizlerle beraber yürüttük bu projeyi. O günlerde Fethiye ve Köyceğiz bölgesine yoğunlaşan projenin küçük bir bölümü de carettaların beslenme ve üreme yollarının takibiydi.

GOOGLE İLE OLAY HALKA İNDİ

Uzaktan Algılama Birliği Konseyi’ne seçildim. AB üyeleri içinden üyeler alınmasına rağmen ilk defa bir Türk bu konseye seçildi. Kırsal alanlardan kentsel alanlara geçiş, mesela İstanbul’un büyümesi gibi, tarım alanlarının daralarak kent alanına dönüşmesi, orman yangınları, afet bilgi sistemleri gibi hemen her şey uydu verileriyle tespit ve analiz edilebiliyor bugün. Eskiden bir yerin uydudan çekilmiş fotoğrafını gördüğümüz zaman ağzımız açık kalırdı, şimdi Google’ın devreye girmesiyle bu alan halka açıldı. Herkes artık uydu görüntülerine ulaşabiliyor, kapı numaralarına kadar görebiliyor, olay halka inmiş vaziyette.
NASA 16 yıldır uzaktan algılama ve uydu verileriyle yapılan çalışmaları destekleyen programlar yürütüyor. Bu projeler sadece ve sadece ABD’deki üniversiteler tarafından sunulabiliyor. Nasıl bizde TÜBİTAK projeleri var, onun gibi. Bu projeler büyük ölçekli ve dünya çapında. Kamboçya ve Hindistan’ın doğu sahillerindeki muson yağmurlarının ekolojik etkileri, Afrika Kongo’daki koruma alanları, yaban hayatı gibi çalışma alanları oluyor. NASA bu dev projeleri desteklerken küresel ölçekte şunu düşünüyor; mesela Endenozya’da ormanlık bölgelerde palm yağı üretiliyor. Ormanı kesmişler, orada o bitkiyi ekmişler. Bu ekim sırasında orada nasıl bir ekolojik manzara ortaya çıktı? Çevreye zararlı ya da zararsız ne tür etkileri oldu?

ÜLKEMİ GÖZLÜYORSUN DİYE BİR ŞEY YOK

Yine yerleşim alanlarının büyümesiyle ekim alanları yerleşim alanlarına dönüşmeye başlıyor. Bu ne kadar oluyor diye sorulduğunda uydu verileri devreye giriyor. Diyorsunuz ki, 1970’ten 2010’a kadar bu bölgede ekim alanlarının şu kadarı kent alanına dönüşmüştür, yüzde şu kadarlık ekili alan, yerleşim alanına dönüşmüştür. Bu dönüşümlerin ekolojik ve meteorolojik etkileri ortaya çıkıyor. Toprak alanlar asfaltlanıyor, toprağın nefes alması azalıyor, bunun ozon tabakasına etkileri oluyor. Projeler bunlara yönelik. Sen, benim ülkemi gözlüyorsun diye bir şey yok artık.
Dünyada artık gizlilik kalmadı, uydu verilerinden her bilgiye ulaşabiliyorsunuz. Ben hep bilime küresel ölçekte bakıyorum, bu nedenle NASA’dan oradan buradan davet aldığımda hoplaya zıplaya gidiyorum. Sebebi de şu; biz hep dar açıdan bakıyoruz. Afetler bizde oluyor sanıyoruz. Halbuki dünyada neler oluyor, buzul kayıyor; bana ne kayarsa kaysın, diye düşünüyoruz. Orada insanlar buzul kaymasının ozon tabakasına etkisini inceliyor. İşte orada buzul kaymasını incelerken altında neler var diye araştırılıyor diye düşünmüyorum. Mühim olan, insanlığa yararı. Musonları, yanardağ patlamalarını kısa haberlerle geçiyor, ilgilenmiyoruz.

BAZI PROJELERDE ANA HAKEMLİK YAPTIM

Bu yıl 62 proje sunuldu. Bunlardan 10 tanesi kabul edildi. Değerlendirmesini yaptık. 20 bilimadamı katıldı, 17’si Amerika’dan, diğerleri ben, bir Alman ve bir Belçikalı bilimadamı. Bu bir ilk. Amerikalı bilimadamları tarafından sunulup yürütülüyor bu projeler. Global ölçekte, tamamen herkese yararlı olabilecek çalışmalar. Biz seçilmeden önce 105 proje sunulmuş, 40’ı ilk etapta elenmiş. 62 proje kaldı bize. Projelere excellent (mükemmel), very good (çok iyi), good (iyi), fair (orta), poor (zayıf) şeklinde puanlar veriliyor. Zayıf ve ortanın şansı olmuyor zaten. Ben altı tane proje üzerinde çalıştım. Bu projelerin bir ana hakemi bir de ikinci hakemi oluyor. Ben bazı projelerde ana hakem, bazılarında ikinci hakemdim. Nedir farkı; ana hakem yönetiyor, diğer hakemlerin görüşünü soruyor.

DÜNYANIN EN UZUN SU YOLU İSTANBUL’DA

Amerika’nın kuzey bölgesindeki kentsel değişimi gece ışıklarından tespit eden bir proje vardı mesela. Bir uydu şehrin gece ışıklarını algılıyor. Işık miktarından analizlerle oranın nüfusunu tespit edebiliyorsunuz. Ortadoğu’yu kapsayan bir projede Türkiye de var. NASA bu projede çok büyük bir bilgisayar desteği veriyor, NASA’ya ait bilgisayar sistemini kullanıyorsunuz. Altı ayda yapacağınız işi 10 dakikada yapıyorsunuz.
Kırklareli’nden başlayıp İstanbul’a kadar gelen bir su yolu var, kollarıyla birlikte yaklaşık 400 kilometre. Bu, dünyanın en uzun su yolu. Hiçbir pompalama sistemi olmaksızın, o insanlar oradan almışlar suyu topoğrafik yapıya uygun olarak buraya akıtmışlar. Dünyada tek bu. Bazı yerlerde kemerler yapma zorunluluğu doğmuş. İstanbullu olmama rağmen burada böyle tropik bir orman olduğunu bilmiyordum. Bir-iki kere kaybolma tehlikesi yaşadık. Daha keşfedilmemiş kemerler var bu hat üzerinde. Bunları uydu görüntüleriyle tespit ettik, GPS ile de yerlerini belirledik. Neden yararlı bu; mesela vatandaş koruma kurullarına başvuruyor. Şurayı tarla olarak kullanacağım, ya da bina yapacağım diye. O hattın tam koordinatları bilinmediği için yap ya da yapma kararı zor. Bizim iki yıldır yürüttüğümüz proje, belediyelere de yardımcı olacak. İskoç Edinburgh Üniversitesi, arkeologlar, İTÜ ve çeşitli üniversitelerden arkadaşlarla yürütüyoruz bu projeyi.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!