Pazar notları

Ama Tayyip Erdoğan’a endeksli bir tartışma çok saçma olur. Erdoğan’ın Başkan olup olmaması değil konu...

Konu, Başkanlık.

Konu, bir sistem.

- Türkiye’ye uygun mu, değil mi?

Hepsi bu.

Yoksa size “Tayyip Bey Başkan olsun mu olmasın mı” diye soran yok.

Dünkü yazıda ben fikrimi söyledim.

Özetliyorum:

Başkanlık Sistemi elbet kötü olamaz. Ama beni ürküten, o sisteme geçiş sürecindeki köklü değişikliklerdir. Devletin Mihrabı’nı yeniden kurmak, bütün yasaları baştan yapmak -hele yeteneksiz bir yazım ekibiyle- ne kadar mümkün olabilir?

Eğer anlatabildiysem şimdi geçiyorum başka konuya.

***

Bizdeki şu direniş çağrısı, Tunus ve Mısır’daki sokak hareketleriyle aynı döneme geldiği için “talihsizlik” olmuştur.

Sirayet yâni bulaşma olgusundan medet umulduğunu söylemek istemiyorum... Asla.

Ama bunu, böyle algılayan bir kesim var.

Demek ki çağrı’yı yapanlar, üsluplarını bir daha gözden geçirecek.

Zira...

Seçim dahil hiçbir ümit kalmamış gibi havlu atıp, sokağa bel bağlandığı izlenimi, parti seçmeninin de moralini bozar. Örgütün moralini daha da bozar.

Yüzde 37’yi hedef seçmiş bir parti için en azından strateji hatasıdır bu. Düzeltilmesi lâzım.

Bereket, Türkiye, hiçbir sirayet’e pabuç bırakmadığını, taa Romanya ve Bulgaristan Halk Hareketleri’nden beri defalarca ispatlamış bulunuyor. Mısır’dan öğrenecek bir şeyimiz yok.