Patrona satılan gazete

HÜRRİYET Gazetesi'nin kurucusu Sedat Simavi'nin, Hürriyet'i çıkarmayı tasarlarken söylediği tarihi bir söz vardır: ‘‘Bir gazete ya devlete, ya halka satılır; bugüne kadar gazeteler devlete satıldı. Yeni çıkaracağımız gazeteyi devlete değil, halka satacağız ve öyle yaşayacağız.’’

Aradan geçen 50 yıldan sonra, Sedat Simavi'nin bu ifadesinin eksik olduğunu görüyoruz. Meğer gazeteler, patrona ‘‘satılarak’’ da yaşarmış. Aynı hüküm TV kanalları ve radyolar için de geçerlidir. Bu, çok önemli konuyu maksadımı aşmadan irdeleyeceğim. Önce iki vaka anlatayım. anlatacaklarımın belgesi yok, ama doğrudur. Yani birileri çıkıp, sen bunları uyduruyorsun derse, ortaya kanıt koyamam, pardon derim.

Güneş Gazetesi kurulma hazırlıkları yapıldığı sırada, Kozanoğlu-Çavuşoğlu grubuna danışmanlık yapıyordum. Çıkarılacak gazetenin bir fizibilitesi olup olmadığını sordum. Yani, bu gazeteye kaç para yatırılacak ve bu para yılda ne kadar hasıla yaratacak? Yaratılacak ‘‘hasıla’’, yatırılacak paranın ‘‘maliyeti’’nden (veya alternatif getirisinden) daha büyük olacak mı? Aldığım cevap olumsuzdu. Gazete yatırımının aslında gayri iktisadi olduğu, ama patronların bir gazeteye sahip olmayı çok arzuladıkları söylendi. Acaba niye? Şöyle bir cevap dolaştı ortalıkta. Patronlar, ‘‘Grubumuz çok büyüdü, çok zengin olduk, bizi rahat bırakmazlar; bir gazetemiz olursa bize kimse dokunamaz’’ diyorlarmış. Sonunda hem Koz-Çav, hem de Güneş battı.

Günaydın Gazetesi'nin 38 milyon dolara Asil Nadir'e satılması sırasında ben Hürriyet'teydim. Aramızdan birçok arkadaş, iki üç misli maaşla oraya geçti. O zaman Hürriyet'in kár-zarar hesaplarını yakinen biliyordum. Günaydın Gazetesi'nin bu şartlarda para kazanması imkánsızdı. Anlatılan şuydu: Asil Nadir, gazetenin başına getireceği kişiye, ‘‘Günaydın'ı bir numara, yani en çok satan gazete haline getirmek kaça patlar?’’ diye sormuş. O da hesaplamış ve ayda 1.5 milyon dolar zarara patlar demiş. Asil Nadir, ‘‘Bu, yılda 10 milyon sterlin eder; ben bunu karşılarım’’ diyerek yazı işleri müdürünü tam yetkili kılmış. Hakikaten Günaydın bir numara oldu. Sonunda hem Asil Nadir, hem de Günaydın battı.

* * *

Yıllardan beri, Türkiye'de medya kuruluşlarının bir bölümü, değil para kazanmak, milyonlarca dolar zarar ediyor, ama bir türlü tasfiye edilmiyor. Bu zararları patronları karşılıyor. Yani gazete veya TV, devlet veya halka satılmıyor, patrona satılıyor. Patronlar bu paraları niye ödüyor? Şüphe yok ki, bir şey (mesela korunma) aldıkları veya bekledikleri için. Bu tip medyanın, aldığı paraların karşılığını nasıl ödediğini artık herkes rahatça görüyor. Bir soru daha: Acaba patronlar, bu paraları kendi ceplerinden mi ödüyor? Hayır. Batan bankalar veya kamuya atılan başka kazıklar yoluyla bu paralar sonunda halkın cebinden çıkıyor.

Ekonomik sistemde, kársız çalışan tüm şirketler ‘‘asalak’’tır. Asalaklar, önce bağlı oldukları bünyeyi, son tahlilde de kamuyu sömürür. Daha da kötüsü, asalakların yaşayabildiği ortamda, kendi ayakları üzerinde durabilecek kuruluşlar yaşayamaz. Sonunda, ülkede hür basın kalmaz.

SON SÖZ: Asalaklık, rekabet hukukuna aykırıdır.
Yazarın Tüm Yazıları