Parlamenterler için böyle genelge ayıptır

Ankara’dan bir okurumuz diyor ki; Sağlık Bakanlığı, Sağlık İl Müdürlüklerine gönderdiği yazıda, milletvekili emeklilerine hassasiyet gösterilmesini istemiş...

Haberin Devamı

Devlet Hastanelerinde gerekli (!) ihtimamı görmeyen milletvekili eskilerinin, şikayet ve talepleri doğrultusunda bakanlık bu uyarıyı yapmış! Sıradan emekliler ve vatandaşlar için de bir uyarı yapılmasını istiyoruz. Bizzat başımıza geldi, acil olmasına rağmen ultrasona 2 aydan önce randevu alamadık. Gazi Üniversitesi Hastanesi’nde yaşadığımız gecikmeli randevuya şükrettik çünkü Hacettepe’de bir başka randevu için 1 yıl sonrasına gün verilmiş... Vatandaşın yaşadıkları böyleyken, milletvekillerine gösterilmesi istenen ihtimamın aynısını Sağlık Bakanlığı’ndan talep etmeleri hak değil mi? Benzer uyarı yazısının, il müdürlüklerine bir de sıradan emekliler için gönderilmesini talep ediyoruz!
M. A.

Anlamlı bildiri

Türkiye Gençlik Federasyonu Genel Başkanı Rıza Sümer anlatıyor:
Yönetim Kurulu üyelerimiz Zeynep Tokay ve Recep Sef’in, 30 Ağustos kutlamalarında Ankara Kalesi ana girişinde, törene katılanlara
“Bu topraklarda yaşayan ve doğal zenginliğimiz olan tüm farklı inançlara ve kültürlere selam olsun. Şiddetsiz yaşamayı ve yaşatmayı, saygıyı, sevgiyi, hoşgörüyü, temiz ve yeşil bir Türkiye’yi, kanı akıtmak değil, canı ve kanı çoğaltmayı hedefleyen herkese selam olsun” bildirisini dağıttılar.

Patavatsızlık

Haberin Devamı

Ankara’nın sokaklarına asılan ilanlarda ‘İki Bayram Birarada...’ deniyor ve 30 Ağustos günü AOÇ’deki 14 km’lik yolun açılışı ile Zafer Bayramı bir potaya konuyor.
Bu nasıl iştir?
Şimdiye değin hiç bir yol açılışının ‘bayram’ olarak nitelenmesini duymadık. Ne bayramı? Yol yaptık bayramı mı, hem de AOÇ’nin ortasından geçerek! Yoksa Zafer Bayramı’nı küçültmeye yönelik bir halka sesleniş mi?
Demir İNAN

Biliyor musunuz

- Çankaya’nın yerel gazetesi Gazete Ç’nin 3.yaşını yarın Galeri Kara’da düzenlenecek bir sergi ve kokteylle kutlayacağını..

Hatip Çayı

Sıhhiye’den geçen akarsudan söz etmiş bir okurunuz pazar günkü yazınızda. O suyun adı Hatıp Çayı idi Ben Ankara Kız Lisesi’ne giderken (1965-1968) onun hemen önündeki duraktan otobüse biner Cebeci’ye giderdik. Daha sonra Hacettepe Üniversitesi’nde okurken de ilk yıllarda dışardan akıyordu, ancak o kadar kirli ve pis kokuyordu ki biz ona ‘b.klu dere’ diyorduk. Sanırım 1970’lerin başında Apdi İpekçi Parkı yapılmadan çevre düzenlemesi sırasında yer altına alındı.
Ankara’da böyle çok yer altı suyu vardır.
Prof.Dr.Müberra BABAOĞLU

Yazarın Tüm Yazıları