Paris günlüğü (1)

Bugüne izninizle “Bonjour” diyerek başlamak istiyorum sevgili parizyen Habitus okurları.

Geçen hafta Paris Moda Haftası’nın son gününde düzenlenen Arzu Kaprol defilesini izlemek için şehre kısa bir ziyaret yaptım.
Arzu Kaprol’ün 2012 İlkbahar/Yaz koleksiyonunu sergilediği defile, aynı gün Miu Miu ve Louis Vuitton defilelerinin de mekanı olan Couvent des Cordeliers’deydi.
Defile mekanı, 18. yüzyıldan kalma tarihi bir bina. Hani tezat durumlar farklılıkların daha da belirginleşmesine neden olur ya, defilenin burada yapılması isabet olmuş.
Bu arada tasarımcımız hep geleceğe göz kırpıyor ama bu koleksiyonunda “Esas bugüne bakınız efendim!” diyor, adı “An-sız-lık/Now-less-ness”.
Ha tabii defile dediğiniz 15 dakikalık bir hadise, hop diye bitiveriyor. Düşünsenize koca bir senenin işini dakikalara sığan bir zaman diliminde sergiliyorsunuz. Stresli iş, yakından görünce boyutu anlaşılıyor. Bütün o cilalı görünümün, kusursuzluğun arkasında stres ve heyecanın fişeklediği tıkır tıkır işleyen bir sistem var.
Defileyi Trendyol’un yöneticilerinden Begüm Tekin’le izledim. Tabii biz telaşlanan değil, izleyici olarak koltukları kabaran taraftaydık.
“Defile gurusu” değilim ama şunu söyleyebilirim ki, Kaprol podyumdan gerçek hayata taşınabilir kıyafetler tasarlamış.
(Bu arada, bu koleksiyondan parçalar defileyi takip eden üç gün boyunca Trendyol’da satıldı.)
Defile sonrası sızdığım backstage’de Kaprol’ü dış basınla röportaj yaparken buldum. Bir yandan da gözüm mankenlerin bulunduğu diğer bölümde. Madem sızdım, şöyle bir etrafı gezineyim dedim. Tabii derhal gözlerim Jessica Stam ve Carmen Kass’ı aradı ama defile biter bitmez yok olmuşlar.
Defilede bir kol boyu kadar mesafeden canlı canlı görmüş biri olarak şunu söyleyebilirim ki, biz bu arkadaşlara güzel diyorsak kendi aramızda konuştuğumuz “güzel” kavramının içeriğini değiştirmemiz lazım.
Otur karşısına manzara diye izle, öyle bir şey yani. Bakınız kıskanamıyorum bile, o kadar diyeyim...

Sanal alışveriş kolay ama satıcıya zor!

Defileden sonra Begüm Tekin’le Trendyol’dan konuştuk. Bir alışveriş sitesinin meğer ne çok işi varmış yahu. Alın size bir soru: Bir alışveriş sitesi kaç çalışana ihtiyaç duyabilir? Peki kaç müşteriye ulaşıyor olabilir?
Benim bu sorulara yanıtım “Herhalde 10-12 kişi çalışıyorsunuzdur” ve “Birkaç bin de üyeniz vardır” iken, aldığım cevaplar karşısında ne diyeceğimi şaşırdım. Trendyol’un 500 çalışanı ve 4 milyon da müşterisi var!
“500 çalışan ne yapıyor?” diyeceksiniz. Mesela, bir kişi sadece 37 numara ayakkabıları denemekle yükümlü. Sitedeki ürünler her gün değişiyor, ayakkabı ve kıyafetlerde kaçar adet beden olduğu ile ürün sayısı çarpılınca ortaya yüzlerce kişinin ancak altından kalkabileceği bir iş çıkıyor.
Begüm Tekin en çok “Nasıl bu kadar çok indirim yapabiliyorsu-nuz” sorusunu aldıklarını söyledi.
Bunun sebebi de basit: Site, markalardan yüksek sayıda alım yaptığı için büyük indirimlerle alıp büyük indirimlerle satabiliyor.
Bu arada Trendyol, siparişlerinin yüzde 50’sini Anadolu’dan alıyormuş.
Hâl böyle olunca, sanal dünya “bizim şehirde istediğimiz mağazalar yok” sıkıntısını da ortadan kaldırmış bulunuyor.
Alışveriş meselelerine daldık, Paris’e gelemedik. O da yarına...
Yazarın Tüm Yazıları