Papyoncular teker teker kapanıyor

BEN Almanya’yı da, Frankfurt’u da çok severim. Gecelerinin ıssızlığını da, gündüzlerin dingin kalabalığını da...

Gece bildiğim lokantada yemeğimi yerim, gündüz de bildiğim mağazaları dolaşırım.

Mağaza türleri bellidir.

Kitapçı, müzikçi, pastacı, papyoncu. Kırk yıldır gittiğim şehrin nirengi noktaları.

Eğer kendime bir şehir rehberi yaparsam sadece onları işaretlerim Frankfurt şehir haritasında.

İtalyan lokantalarını da unutacağımı sanmayın.

Kitap fuarına her gidişimde şehir merkezindeki papyoncuma gider, bir yıllık papyon ihtiyacımı sağlarım. Dostlarımın da renk zenginliği tavsiyelerine kulağım açıktır.

Bir oranj, bir mor seçimine kim karşı durabilir.

Bu kez onun kapısına kadar gittiğimde kapandığını öğrendim.

Bir başka papyoncu daha vardı, o da kapanmış.

Okurlarımın bir bölümü; ‘Papyon mağazasının kapanması bizi ne ilgilendirir, bir hafta sonra Türkiye’ye geldiğinde tek derdin bu mu’ diye sorabilirler.

Hepimizin yaşamımızı renklendiren tutkuları, saplantıları, zevkleri vardır. Olmalıdır da. Onlar mutluluğumuzun yapı taşlarıdır.

Kravatın bile az kullanıldığı, herkesin yaka bağır açık gömleklerle gezdiği bir anlayışın egemen olduğu zamanda papyoncunun kapanması biraz nostaljik bir üzüntü gibi gelir size.

Papyon almadan döndüm. Bir gün benim de papyonsuz açık yakalı gömlek giydiğimi görürseniz, bağışlayın diye yazdım bu yazıyı.

* * *

KIRTASİYECİLER
de artık, sıradan kalem alıcısının mutluluğuyla pek ilgilenmiyorlar.

Daha çok koleksiyoncular için kalem üretiyorlar. Haklarını yememeli. Dolmakalem sevenleri yalnız bırakmıyorlar, karşılıklı sadakat devam ediyor.

Mürekkep renk çeşidi de azalmış. Siyah-mavi yetiyor mu? Gene de kırtasiye kataloglarını aldım.

Yazmışımdır, butik bir müzik mağazam var.

Phonohaus, merkezdeki iki katlı mağazasının kirasını ödeyemeyip Goethe’nin evinin yanındaki bir dükkána sığınmış.

Gene de en iyi, ödül kazanan seçkin CD’leri orada bulurum.

Üç tane sevdiğim CD aldım. Biri Anne Sophie Mutter, Mozart çalıyor.

Gounod ile Masnett’yi de tenor Vilazon seslendirmiş.

Mussorgsky-Stokowski
’nin Bir Resim Sergisinden Tablolar ile Çıplak Dağda Bir Gece’nin CD’sini aldım. Jose Serebrier, Bournemuth Senfoni Orkestrası’nı yönetiyor.

Leopold Stokowski’nin (1882-1977) Senfoni Transkripsiyonu konusundaki ustalığını kabullenin.

* * *

ALIŞKANLIKLARIMI
seviyorum ben. Her Frankfurt’a gidişimde yeni bir papyoncu arayacağım, Phonohaus’a gideceğim, yemeklerimi de Neu Isenburg’daki İtalyan lokantasında yiyeceğim. Lokanta seçimimin doğruluğuna inanmanız için küçük bir ipucu vereyim. Sahibi Alman Milli Takımı’nın da aşçısı.
Yazarın Tüm Yazıları