Panayır

'SAYIN halkımıza duyurulur. Panayır için Yunanistan'dan konuklar ve folklor grubu ilçemize gelmiştir. Hepsine hoşgeldiniz der, saat dokuzda başlayacak gösteriye tüm Bozcaada halkını davet ederiz. Bozcaada Belediye Başkanlığı.'

Açılışını yaptığı için halkın Cumhur Ersümer Direği adını verdiği yüksek mi yüksek, gösterişli sokak lambası, dibini aydınlatmadığından o, ufak yerlerin son an çözümlerindeki ustalığı imdada yetişti ve bir amplifikatörle, iki projektör meydana alelacele taşındı.

Ege'deki küçük bir Yunan adası Paros'dan gelen dans topluluğu, saat ona doğru meydana girdiğinde Adalılar merak içinde onları bekliyordu.

'Biliyor musun, tam bir buçuk yıl Bozcaada'da Rumların eskiden giydikleri kıyafetler konusunda araştırma yapmışlar.'

'Afferin onlara. Demek bu, bele oturmuş dar ceket, büzgülü uzun etek ve pullu yemeni Bozcaada kıyafetiymiş. Biz neden böyle araştırmaları yapmıyoruz anlamam. Bu adada altı yüz yıldır Türkler de yaşamıyor mu?'

Ada şarkılarından çok güzel bir repertuvar derleyen Paros'lu gençlerin hazırlanmasını beklerken yanındakilerin sohbetine kulak kabartan bir başka Adalı, kalbimin en derin yarasını kanırttı: 'Krizle uğraşmaktan hal mi kaldı? Bizim bu işleri düşünmemiz için daha çook var.'

Ne zaman? Ne zaman topluca içine daldığımız 'Türkiye nasıl kurtulur?' konuşmalarını, demokrasi nedir ne değildir tartışmalarını, işkence var mı yok mu iddialarını, vatanını en çok kim seviyor inatlaşmalarını geride bırakıp da meraklarımız olacak?

Araştırmayı önemseme, meraklarımızı bir başka hayata (sanki varmış gibi) ertelememe olanağına ne zaman kavuşacağız?

Neyse ki, yine de bazı hoş insanlar çıkıyor umursanmayanı merak ediyor, araştırıp, kitap yazıyorlar. Haluk Şahin gibi. Haluk Şahin'in Bozcaada Kitabı, Ege'deki iki Türk adasından biriyle ilgili değerli bilgi ve gözlemleri topluca okuyucuya ulaştırıyor. Bozcaada ve Gökçeada ile ilgili dünya kütüphanelerinde çok sayıda araştırma, roman varken, bunlardan sadece iki ya da üçü Türklerin imzasını taşıyor biliyor musunuz?

* * *

SİZ hiç yalnız bir bayram yaşadınız mı? Paylaşılmayan bayram sevinçlerinde insan, yolunu kaybetmiş kuş gibi hisseder kendisini.

Bu kez Azize Paraskevi yortusu böyle olmadı. İlk kez büyük bir organizasyon sonucu üç otobüs dolusu Yunanlı geldi ve Adalı Rumlara göre 'doğma büyüme Bozcaadalı' olan Azize Paraskevi'yi, arkada Ayazmada güzel bir ayinle andılar. Tam bir panayır yaşandı Ada'da.

Kıpkırmızı sardunyaların yağ tenekeleri, büyük su şişeleri, kaldırım taşlarının arasından başlarını uzatarak sürpriz yaptıkları Ada sokaklarında dolaşan yaşlı insanlar, baba evlerini aradılar.

Ata yurtlarını terke zorlananların kuşaktan kuşağa aktardığı acılı anılar gölgeledi, begonvilli kuytulukları.

Paros Adası'nın Naossa ilçesinden gelen dans grubu, kendisini alkışlayanlara teşekkür ederken, 'İki halk, sevgi bağı içinde kardeşçe yaşasın' diyordu.

Herkesin sevinçle meydanı terk ettiği sırada yanıma bembeyaz saçlı bir hanım yaklaştı. 'Benim adım Hayriye, 78 yaşındayım' dedi 'Yazabilirsiniz. Adalı değilim, tatil için geldim. Böyle bir akşama tesadüf ettiğim için hayatımın en büyük mutluluğunu yaşıyorum. Benim ailem de Drama'lıydı. Ama orayı terk etmeye mecbur kaldılar. Çocukluğumda Rumların eline düşmemek için dayımın nasıl bir buçuk ay dolapta gizlendiğini, kaçış öykülerini, Türklere yapılan zulmü dinledim. Ben bu gece barışı gördüm, bir yaranın kapanışını gördüm. Çok, ama çok mutluyum.'

Aya Paraskevi yortusunda herkes mutluydu. 'İyi de olsa, kötü de olsa beni yaz' diye üzerime gelen Boruzan da, adanın birbirinden keyifli diğer mekanları gibi onun da meyhanesini dolduran Yunanlı turistlere, o güzelim mezelerini sunarken, 'Gün bugündür, yap bir deniz börülcesi' diye bağırıyordu tezgahın arkasına.
Yazarın Tüm Yazıları