Pamuk, Aşkın yargılanıyor mideler yanıyor

BİR ülke düşünün. İnsanları yazarken, çizerken, konuşurken içeri atılmamak için hálá büyük endişe duyuyor. Kalkmış bir köşe yazarı da ‘reçetesiz ilaçlara konuşma özgürlüğü’ diye bas bas bağırıyor.

Komik değil mi? Çok komik. Ama yapacak bir şey yok. Sorun bende değil. Midelerde... Hálá yazarını, çizerini, profesörünü mahkeme kapılarında inim inim inlettiğimiz, hapishanelerde ölüme terk ettiğimiz bir ülkede mideler tabii ki cayır cayır yanıyor!

Eczanelere gidiliyor ve birbiriyle eşdeğerde ama fiyatları, adetleri farklı antiacidlerden biri tercih ediliyor.

Örnek, Gastrosidin. İçinde 40 mg Famoditin var. Üreticisi Eczacıbaşı. Diğer ilaç Famodin. Yine içinde 40 mg Famoditin var. Üreticisi İlsan-iltaş. Tek farkları fiyatları, ya da kár marjları ya da reçetelere yazılmakla sağlanan avantajları. Bu size söylenmez. Her gün yüzbinlerce mide ilacı bu gerçekler bilinmeden yalan yanlış yalanır yutulur!
Hürriyet
Niye söylenmez? Çünkü ilaç ‘zehirdir!’ Madem antiacid zehir de her önüne gelen istediği antiacidi, hem de reçetesiz bir şekilde istediği eczaneye gidip alabiliyor? Gidin bakalım bir eczaneye. Bir Famodin isteyin, size soru soran olacak mı? Ya da Talcid, Rennie, Mucaine, Dank isteyin, ‘reçete’ diye direten olacak mı?

Peki isteyenin istediği şekilde aldığı, satış noktasının da kár marjına göre ittirebildiği mide ilaçlarının reklamları niye yasak? Niye ilaç üreticileri doğrudan tüketicisini bilgilendiremiyor. Neden bir ilacın kendini ifade etme hakkı engelleniyor. Ya da niye ilaç tüketicisi reklam yoluyla ‘bilgilenme’ hakkından mahrum bırakılıyor?

Yanıt basit. Bu ülkeyi yönetenlerin kafaları (Sağlık Bakanlığı’ndakiler dahil) özgürleştirmeye değil, kısıtlamaya kodlu! Oysa birkaç araştırma sonucuna bakılsa, örneğin antiacid ilaç kategorisinde olan biten modellenebilse sorun çözülecek.

TNS PİAR ekim ayında Türkiye temsili 18 yaş üstü 2 bin 13 kişiye ‘Aklınıza gelen ilk üç mide yanması ve antiacid ilacı nedir?’ diye sordu. Sadece 710 kişi (yüzde 35) en az bir antiacid ilacı markası anımsadı. Antiacid liginin kralı yüzde 74.8 anımsanma oranı ile Talcid. İkinci sıradaki Rennie’den (yüzde 19.8) açık ara önde. Lansor gibi ‘tedaviye’ yönelik ilaçların da ‘antiacid’ liginde anımsanması tüketiciyi antiacidler konusunda ne kadar bilgilendirdiğimizin iyi bir göstergesi! Olan biten ortada. Mideler yanıyor. Cayır cayır. Ben yazmasam, sen yazmasan nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa?

Not: Dank da ne markaymış ama... Kendi yok adı kalmış yadigar..

dDf neden ihaleye katılamadı

Turizm Bakanı Atilla Koç’a Türkiye’nin ‘turistik’ tanıtım ihalesi ile ilgili sorular sormuştum. Beş yıl üst üste ihaleyi kazanan ancak bu yıl ihaleye giremeyen dDf International’dan yanıt geldi:

‘2000-2005 yılları arasında, Türkiye Turizm Tanıtım Kampanyalarını yürüten dDf International firması hakkında halen yargı süreci devam etmekte olan bir ihale yasağı kararı söz konusudur. Bakanlığın tek taraflı idari tasarrufu olan bu ihale yasağı kararının 5 yıldır katıldığımız ‘T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı Tanıtım İhalesi’ ve ona bağlı süreçlerle ilgisi yoktur. Bu karar, 2002’de Turizm Bakanlığı için dDf International’ın gerçekleştirdiği ‘Film ve dia pozitif arşivi oluşturma projesi’ne ilişkindir. Bu proje kapsamında; 5 binin üzerinde dia pozitif çekilmiş ve sözleşme gereği 1250 adedi Bakanlığa zamanında eksiksiz teslim edilmiştir. Bakanlık teslim edilen dia pozitiflerden 8 adet Uludağ diasının geç teslim edildiğini ve ‘devlet zararı’ oluştuğunu iddia etmektedir. Dava Danıştay aşamasındadır. Bu dialar stok amaçlı çekilen kış dialarıdır. 2003-2004 yıllarında tanıtım kampanyalarında kullanılmamıştır. Tüm bu projelerin yedd-i emini durumunda bulunan ve işin doğası gereği Bakanlıkla sürekli dia alışverişinde olan dDf International için yukarıda belirtilen gerekçe ile ihaleden yasaklanma kararı alınmıştır.’

Yanıt sırası şimdi Atilla Abi’de... Tabii eğer uyku sorunlarını çözdüyse. Ya da diyet... Bekliyoruz. Israrla ve merakla. Madem reklam ajansı değiştirdiniz niye eski reklam ajansının işlerini kullanıyorsunuz Sayın Bakan? Erkan Mumcu’dan farklı ne yaptınız?

Not: Yeni ihaleyi kazanan Wunderman’ın yönetim kurulu başkanı Atilla Aksoy’un yanıtı yarın.

Vodafone-Arter stratejik işbirliği

TELSİM
’i 4.5 milyar dolara Vodafone alınca sevindim. ‘Vodafone çok deneyimli, ciddi bir rakip farklı pazarlama ve reklam uygulamalarıyla GSM sektörünü hareketlendirir’ diye düşündüm.

Referans’tan (Eyüp Can Sağlık) öğrendim ki Vodafone ihale öncesinde AKP’nin reklam ajansı Arter’in sahibi Erol Olçak’la çalışmış.

Meraklandım, araştırdım. İki ay önceye kadar Vodafone Türkiye’nin büyük halkla ilişkiler şirketlerinden Bersay’dan danışmanlık alıyormuş. Bersay, Türk Telekom’u müşterileri arasına katınca Vodafone, ‘Avea’nın yüzde 40’ı Telekom’un, çıkarlar çatışır’ diyerek halkla ilişkiler şirketini değiştirmiş. Arter’i seçmiş.

Söylentilere göre Vodafone’un reklam ajansı da Arter olacakmış.

Peki kim bu Arter? Avrupa’nın GSM devi Vodafone’un Türkiye’deki pazarlama iletişimini yürütmek için gerekli deneyime, bilgiye nereden sahip...

Bildiğimiz gibi Arter, Tayyip Erdoğan’ın uzun yıllardır siyasal iletişim danışmanlığını yapan Erol Olçak’un reklam ajansı. Hálá da AKP’nin reklamlarını yapıyor. Uzmanlığı da daha çok açık hava reklamcılığı ve etkinlik yönetimi.

Peki nasıl oluyor da Avrupa’nın GSM devi Vodafone, Arter gibi farklı alanda uzmanlaşmış bir ajansı kendine halkla ilişkiler ve reklam ajansı olarak seçiyor?

Erol Olçak’ı aradım. Olçak, ‘Vodafone’la üç aylık anlaşma imzaladık. Halkla ilişkiler şirketi Mediapoint’le stratejik işbirliği yaptık. Reklam işinde biz yokuz. Vodafone global ajanslarından biriyle çalışacak. Ajansını da 2006’nın ikinci yarısında seçecek’ dedi.

Telsim’in satış süreci şeffaftı. Bu konuda diyecek bir şeyim yok. Ama iktidarda AKP, ihaleyi alan Vodafone, ihale sürecindeki danışmanı da AKP’nin reklam ajansı olunca ister istemez ‘Hooop ne oluyor beyler!’ oluyor insan. Olanı yazdık. Gelişmeleri tabii ki izliyoruz.

İş’ten Türkiye gitti

BİLMEM
dikkat ettiniz mi? Türkiye İş Bankası Maksimum kampanyasında hem ‘Türkiye’den hem de ‘banka’dan vazgeçmiş. Reklamlarda sadece İş var. İster misiniz şimdi de İş Bankası’nın müşterileri arasında bir ‘Türkiye’mizi’ geri isteriz kampanyası başlasın. Bazıları ‘Türkiyeli üst kimliğinin tartışıldığı bir ortamda zamanı değildi’ desin. Bazıları ise olayı CHP-İş Bankası bağlantısından Deniz Baykal’ın Kürt politikasına kadar getirsin. Burası Türkiye, her şey olabilir... Türk Silahlı Kuvvetleri’ndeki iyi niyetli bir bröve sadeleştirmesini askerin ‘ılımlı İslama’ ayak uydurmasına bağladık ya, bizden her şey beklenir. Her şey...

Ninja çekirge

EKRANDA oldukça dikkat çekici bir çekirge var. Bir sıçrıyor, iki sıçrıyor, üç sıçrıyor. Sonra sıçramaya devam ediyor. Hayat Ankara Sigorta’yla devam ediyor. Hiçbir şey olmamış gibi... Reklamın fikri parlak. Bilinen çekirge öyküsünden ‘Ankara Sigorta’nız varsa hasarlar tam olarak ödenir, siz sıçramaya devem edersiniz’ sonucu çıkarmamız bekleniyor. Kısmen çıkarıyoruz. Tam değil. Mesaj biraz havada kalıyor. Bağlantı daha iyi kurulabilir, uygulama da daha iyi olabilirmiş. Ankara Sigorta’nın çekirgesi hafiften Ninja Kaplumbağa’ya benzemiş. Dikkat çekici, anımsanma kapasitesi yüksek ama markayla olan ilişkinin zayıf kurulduğu bir reklam. Bu ilişki daha iyi kurulur, uygulama daha iyi olursa Ankara Sigorta çok önemli bir rekabet avantajı elde edebilir.

Çekirgelik

Özgürlük yanlış olma hakkıdır yanlışı yapma değil

(J.G.Diefenbaker)
Yazarın Tüm Yazıları